Önündeki tuvale odaklı gözlerine karşın sırtında hissettiği bakışlar tüm dikkatini dağıtıyordu çocuğun. Kirli sarılarının akmaya başladığı saçları kendini belli edercesine kahve tonlarına bürünmüş ve usulca arkasında ona hayranlıkla bakan diğerinin aklını almaktan başka bir şey yapmıyordu.
Sabrının denendiğini tahmin ediyordu Jimin. Yoksa top peşinde koşmaktan ve herkese laf atmaktan başka bir işlevi olmayan okulun ağır abisi olarak bilinen Min Yoongi'nin üç buçuk saattir öylece oturmuş onu izlemesinin hiçbir açıklaması olacağını sanmıyordu.
Yoongi ise fark edilmediğini düşünerek rahatlıkla ileride her hafta salı günleri yaptığı gibi içinden gelenleri renklere döken ve sakinliği, huzuru kendisine öğretmiş olanı izliyordu.
Daha fazla baskıya dayanamayacağını fark eden sarı saçların sahibi derin bir nefes alıp ne olursa olsun diyerek elindeki fırçayı sağ tarafına doğru fırlatmış ve yamukça oturduğu sandalyeyi devirerek ayaklanmıştı.
Ani atak karşısında ne yapacağını bilemeyen okulun en ağır abisi (!) ise yerinde sıçrayıp bağdaş kurduğu bacaklarının bacak arasına çarpmasına neden olmuştu. Canı yanmıştı evet ama karşısında sinirle ona bakan çocuk tarafından delinen gözleri emin olamadığı bir kısım canını daha fazla yakmıştı.
Elinde duran paleti sıkan parmakları beyazlaşır iken boynunda şişen damarları sakinleştirmeye çalıştı Jimin, her ne kadar sinirle yerinden kalkmış olsa da okul kapanalı neredeyse bir saat oluyordu ve hizmetliler de gitmiş olmalıydı. Kısacası Yoongi burada kafasını kopartsa çok canlı bir kırmızı renk elde edebilecek durumdalardı.
Sakin kalmak için bir nefes alıp az evvel devirdiği rahatsız sandalyeyi kaldırdı yavaşça, eline bulaşmış boyaları önündeki beyaz kumaşa silmeden hemen önce kırmamak için savaş verdiği paleti de kenara bırakmıştı. Kendi kendine cesaret vermek için saçmalayan iç sesini kafasından kovalarken gözlerini kırpmadan ona bakan çocuğun halini görmüyordu bile.
Yoongi ise... Genelde konuştuğunda insanlarla dalga geçip onları kızdırmaktan başka bir işe yaramayan, daha doğrusu neredeyse herkesin öyle düşündüğü, çenesini tutmayı başaramamış ve Jimin'den önce davranmıştı, kendinden çıktığına inanamayacağı kadar yumuşak bir sesle.
''İ-iyi misin Jimin-ah?''
Karşısından gelen sesle şok içinde açtığı gözleriyle donup kalan Jimin'in sadece elleri arasındaki beyaz kumaş parçası değil aynı zamanda nefesi belki de kalbiydi. Zaman bile durmuş olabilirdi...
Emin olmak istercesine kaldırdığı bakışlarını karşısında ona bakan korkunun ve endişenin hüküm sürdüğü gözlere dikti. Asıl korkması gereken kişinin kendisi olduğunu sanıyordu halbuki. Ayrıca, az evvel o ses Min Yoongi'den çıkmıştı değil mi? Ve hey, kekelemiş miydi o?!
''Jimin-ah?''
Pekala, düşündükleriyle ağzından çıkanlar çok farklıydı.
Sarı saçlı, kendisine farklı yerlerde farklı kalp ritmleri sunan çocuğun sorusu karşısında az önce ne dediğini düşündü siyahları arasından terler süzülmeye başlayan çocuk. Jimin-ah? Cidden bunu demiş olamazdı değil mi? Oppa deyip üzerine atlasaydın bir de?! Kendi düşünceleri arasında kaybolmaya devam ederken çatılan kaşları Jimin'i korkutmaya yetmişti bile.
Bilinçsizce minik birkaç adım gerileyen Jimin, az evvel odaklanmaya çalıştığı ve dönüp baktığında ne yaptığını dahi hatırlayamayacağı tuvale çarpıp geriye doğru düşmesine neden oldu. Daha çarpmadan gelecek sesten korkarak elleri kulaklarına gitmiş ve sıkıca kapatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMin
FanfictionYoonMin için yazılan tek bölümlük hikayeleri içerir. to, Taolaxy