14

1.2K 83 39
                                    

''Senin yasa dışı olan işlerine neden ben de bulaşmak zorundayım? Tanrı aşkına, sen benim abimsin! Beni tüm bunlardan uzak tutman gerekirken sen sana havlu tutayım diye beni gecenin bir yarısı buraya sürüklüyorsun.''

Arkasından söylene söylene takip ettiğim sevgili (!) abim aniden durunca hala uykulu sayılmamın verdiği dengesizlikle sırtının ortasına burnumu çarpmadan duramamıştım. Acı içinde burnumu ovarken tepemden dik dik bana baktığını hissetsem de başımı yerden kaldırmadım, dediğim gibi hala uykuluyum.

''İki dakika Jimin, sadece iki dakika şu çeneni kapalı tutup sessizce beni takip etsen ne olacak o kadar merak ediyorum ki...'' verdiği nefesin altından konuşurken sıkıca yakaladığı kolumdan çekiştirmesine izin verdim.

Hafta sonları peşinden sürüklenmeye alışıktım evet ama hadi, benim iki gün sonra okulu bitirmek için gireceğim ve bir taraflarımı oldukça zorlayarak çalıştığım çılgınca bir finalim vardı. Perşembe gecesi ise yapmak istediğim tek şey sekiz saat çalıştığım dersin ardından kesintisiz bir uyku çekmekti.

Yaklaşık kırk dakika önceye kadar öyleydi yani...

''Burada benim bir suçum olduğun göremiyorum Park Chanyeol. Ailemizdeki uzun genleri alıp beni bahçeye konan küçük Goblin cücesi gibi bırak diye ben demedim ya da annemlerin gönderdiği parayı erkek arkadaşınla birlikte fantezi deneyeceksin diye internet sitelerine yatır diye de ben demedim ve ah biliyor musun paran yetişmediği için Seul'un dışında sayılan bilmem kaç tane kokuşmuş insanın içinden geçip türlü pisliğin olduğu kafeslere git bir güzel dayak yedikten sonra üzerine para al diyede ben demedim. Ben sadece altı ay önce gecenin bir yarısı sen evden çıkarken saatin gece üç olduğunu görüp 'Abi, bu saatte nereye gidiyorsun? Kötü bir şey mi oldu?' diye soran ailenin saf ve masum çocuğu oluyorum. Mutant abi, peşimi bırak diye boynuma pankart asacağım. Ayrıca neden ben sürüklenmek zorundayım ki, çok sevgili sevgilini getirsene sen sınavım var benim ya okuyorum ben!''

Bakın, uykum açıldı mesela şuan.

''Güzel çenen düştüğüne göre ayıldın.'' gürültülü kalabalığın arka tarafından dolaşıp soyunma odalarının olduğu yere geçtiğimizde bileğimi bırakıp boş bırakılmış odaya girmesiyle oflayıp ben de arkasından içeriye daldım.

Hızla üzerindeki günlük kıyafetlerinden kurtulurken kenarda duran bol şortu bacaklarından geçirmesine bakıp temiz duran sandalyeye oturup ceketimin şapkasını huysuzca başıma geçirdim.

''Şapkanı sakın çıkartma, çok göz önünde de durma yüzün görünmesin. Sadece ringden inmeme yardım etmen gerek biliyorsun.''tam şurada bırak gidebilecek durumdayken sadece başımı sallayıp onayladım.

Öyle sabahtan akşama kadar sövdüğüme bakınca birbirimizden nefret ettiğimizi düşünmek içten bile değildi evet, ama onlarca kez gelmemi engellemeye çalışıp hayatımın her anında beni koruyup kollamış abimi kokuşmuş insanların içinde bırakacak da değildim.

Başındaki şapkayı da asılıp çıkardığında diğer eşyalarının üzerine bırakıp kenardaki üstlüğü giydiğinde bir süre öylece birbirimize baktık. Kendimi tutamayıp kahkaha attığımda gözlerini devirip kollarını bağlaması sesimin yükselmesine neden olurken ellerimi yüzüme örttüm.

Açıkça söylemek gerekirse birlikte tuvaletinizi yaptığınız abinizin karşınızda bu şekilde durması sinirlerinizi bozuyordu.

Yılbaşı gecesi atılan havai fişeklerden korkan birinden bahsediyorduk ve aynı kişi birazdan kendinin bilmem kaç katı olan bir adamın karşısına çıkacaktı. Güçlü değil demiyorum ama küçükken bildiğim o sıska bedeni gelen gülme isteğimi körüklemekten başka bir işe yaramıyordu.

Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin