Çoktan yağmura teslim olmuş saçları arasına düşen birkaç damla daha diğerlerini takip ederek şakaklarından aşağıya doğru süzülürken ağlamaktan şişmiş gözlerini kapatıp bacaklarını kendisine daha fazla çekti siyah saçların sahibi.
Gök gürültüsü yıkılmış evin boş duvarlarına çarpıp üzerine çökerken yutkunup ellerini kulaklarına yasladı sakince. Eğer, kendisi duymazsa gürültülerin her biri giderdi. En azından böyle olmasını umuyordu her zamanki gibi.
Sanki çocuğun masum isteğini duymuş gibi gök gürültüsü azalıp yağmur yavaşlamaya başladığında çatının çatlak kısmından üzerine akan su da durulup soğuğun iliklerine kadar işlediği çocuğun titrek bir nefes bırakmasını sağladı.
Yirmi iki yaşına girdiği günden beri sokakta yaşamaya mahkum kalmış çocuk düzgün beslenememekten çökmüş karnına doğru saklanıp iyiden iyiye küçülttü kendini.
Min Yoongi, dönüp geçmişine baktığında sadece terk edilmiş bir yerde uyandığını biliyordu.
Akan burnunu çekip zorlukla ayağa kalkmayı başardığında gurladığını hissettiği midesini susturmak adına birkaç parça yemek bulma umuduyla yıkık evin kapısından sakince çıkardı başını. Yaklaşık dört aydır sokakta yatıp kalktığı göz önüne alınırsa buna alışmış olması gerekirken hala çekingen bakışlarla etrafta kimsenin olmadığına emin olmak için uzunca süzdü sakin sokağı.
Sonunda açlığa dayanamayacağını hissedip güçsüzleşen bacaklarına güvenerek dışarıya doğru adımladı. İlerideki çöpün etrafına toplanmış kedilerin yanından geçerken gülümsemesi yüzüne yayıldığında soğuk yüzünden titreyen bedeninin ısınışını hissetmedi.
Bu kadardı Yoongi için hayat, yaşamaya devam eden sokak kedilerini görüp kendi için hala bir çıkış yolu olduğuna ümitlenerek gülüşünü gizlemeyi başaramazdı.
Boş sokağın sonuna geldiğinde derin bir nefes alıp kimsenin kendini fark etmemesi için yalvararak kalabalık caddeye çıktı korkarak. Zayıfladığından üzerine bol kalan gri kazak üzerinde komik bir görüntü oluştururken delik deşik eşofman altı soğuktan korunmasına yardım olmuyordu. Birkaç gün önce çöpün kenarında bulduğu ayağına küçük gelen altı kopmak üzere olan ayakkabıya ise minnettardı şu sıralar.
Tabanının kopmasından korktuğu ayakkabıyı sürükleyerek kaldırımın köşesinden giderken ilerideki tavukçunun çöpleri dışarıya çıkartma saatinin yaklaştığını kestirip sakince duvara sindi sıska beden.
Yanından geçip giden insanların onu umursamaması işine gelirken neden bu denli utandığı hakkında bir fikri dahi yoktu Yoongi'nin. Burada olmayı isteyen kendisi değildi, karnını doyurmak için bir şeyler çalmıyordu, insanlara zorbalık yapmıyor ya da kimsenin canına kast etmiyordu. Sadece, daha öncesini hatırlamadan öylece sokak aralarından yaşayıp gidiyordu.
Kendi düşünceleriyle boğuşup dolan gözlerine karşı gelmeye çalışırken yakından gelen ses tüylerinin diken diken olmasını sağladığında sadece üşüdüğünü düşünüp kollarını bedeni etrafına daha sıkı sardı.
''Bulamıyorum seni ahmak! Bütün Daegu'yu hatta bütün Andong'u karış karış gezdik, hala da geziyoruz ama hiçbir iz yok!'' korkarak ıslak kirpikleri arasından birkaç adım önünde durmuş bağırıp çağıran adama çevirdi bakışlarını.
Kendisine arkası dönük duran bedenin uzun boyuna karşılık bağırdığından incelen sesi gülmesini sağlarken yaptığının ayıp olduğunu kendine hatırlatıp eliyle dudaklarını örtüp sırtı dönük olanı izlemeye devam etti, çocuk telefonda konuştuğu her kimse bağırmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMin
FanficYoonMin için yazılan tek bölümlük hikayeleri içerir. to, Taolaxy