11

1.1K 74 315
                                    

Annesine son kez el sallayıp okula doğru küçük adımlarıyla koşturmaya başladı küçük çocuk. Altı yaşına anca erişmiş, tombul yanakları ve kısık gözleriyle oldukça sevimli görünürken bahçede hiçbir arkadaşının kalmamış olmasına telaşlanmış ve koşarken adımlarının karışmasına engel olamamıştı.

Merdivenlerin başına varmasına birkaç adım kalmışken nefes almak için duraksamış ve kendisine göre kısa bir zamanda bu kadar hızlı koştuğu için gururla büyük bir gülümseme yerleştirmişti dolgun dudaklarına.

Çantasının saplarına asılıp önünde uzanan merdivenleri tırmanmaya başlayacağı sırada ise zorlukla duyduğu sesle olduğu yerde durup sesin kaynağını aramak için kıstığı gözlerini bahçenin her yerinde gezdirdi.

Aradığını bulamamış olmanın siniriyle yanaklarını şişirip kısa bacağını yere vurduktan sonra geç kaldığı dersini unutup inatçı kişiliğine uyarak merdivenlerin yan tarafında kalan tümseğe doğru attı adımlarını.

Hafifçe olan yükseltinin az ilerinde dizlerine kapanmış siyah saçları gördüğü gibi çatılan kaşları gevşeyip yukarıya kalkmış, alt dudağı titremeye yüz tutup aşağıya doğru kıvrılmış ve minik parmaklarını avuçları içine almıştı.

Betonun hemen önündeki çimenliğe oturmuş ve dizlerine sarılmış beden ise ara ara burnunu çekerken kısa hıçkırıklar kaçırıyordu ince dudakları arasından. Gözlüğünü çoktan ıslatmış olan yaşları umursamadan kendisine ağır gelen her şeyi usulca bırakmakta kararlıydı sakince sarsılan omuzlarıyla birlikte.

Kendisini izleyip kalp burukluğuyla yanına doğru yaklaşan sevimli çocuktan habersizce nefes alırken iç çekmesine engel olamamış ve yaklaşık yarım saattir düşündüğü her şeyi dışarıya doğru mırıldanmaya başlamıştı çimlerde oturan neredeyse sekiz yaşına varmak üzere olan çocuk.

''Aptal Yoongi...'' bir kez daha akan burnunun gıdıklamasına izin vermeden büyük bir gürültüyle burnunu çekti Yoongi ''Beceriksizsin sen! Kimse seni sevmiyor işte.'' kendine kızıp tüm sinirini bağırarak çıkartmaya başlayan Yoongi'nin aksine diğeri tamamen rahatsız olmuş ve bu dediğinin ne kadar da kötü olduğunu düşünüp birkaç adım atmıştı ''Annen bile seni değil başka çocukları seviyor.'' sonlara doğru yorgunlaşan cılız ses ile küçüğün adımları havada asılı kalırken dolgun alt dudağını çarpık üst iki dişi arasına alıp ellerini sıkıca birbirine kenetledi.

Kararsızdı küçük olan.

Gerçekten de öğretmeninin oğlu muydu bu ağlayan çocuk?

Az önce mırıldandığı ismi hatırladığı anda gözleri parlayarak hevesle öne atıldı. Minik ellerini birbirinden ayırıp aralıklarla titremeye devam eden sıska omuzdan birine yaslayıp hafifçe sıktırıp nazik sesiyle kendini teyit etmek isterce konuştu.

''Min'' heyecandan kurumuş dudaklarını ıslatıp hızla devam etti ''Yoongi?''

Duyduğu sesle dizlerine dayadığı alnını hemencecik çekmiş, tüy gibi omzuna konan elin sahibine merak ve korkuyla karışıkça dönmüş sonunda da kendisine şaşkın gözlerle bakan minik gözlerle karşı karşıya kalmıştı Yoongi.

Islanmış kirpiklerinden daha fazla canını sıkan şey ise ıslanmış gözlüğü yüzünden net göremediği yüz hatlarıydı.

''Hı?'' ama ne olursa olsun kendisi yaralı bir güvercinden farksızken karşısında duran endişeli çocuğun etkisine girmekten kurtulamamıştı.

''Sen,'' aniden kendisine dönen bakışlar ve aralarında kalan az miktar nedeniyle hızlanan kalbiyle birlikte kızarmaya başlayan yanaklarına uyup başını hafifçe geriye çekti meraklı çocuk ''Öğretmen Min'in oğlu musun?''

Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin