4

1.7K 104 58
                                    

* 4 Yıl Önce *

''PERİ ÇOCUK GELDİ PERİ ÇOCUK GELDİ!''

Önümdeki küçük kızın saçlarını örmeye çalışırken, daha çok dolaştırıyordum sanırım, ileride topun peşinde koşan büyüklü küçüklü erkeklerin sesi yankılanmıştı tüm yurtta.

Bu manzarayı gördüğüm tek yer, yüzde yetmiş indirimin olacağını duyduğunda annemin beni de peşinde sürüklediği büyük alışveriş merkezinin önünde beklediğimiz bana uzun gelmiş olan yarım saatin sonunda tüm insanların kapıya yığılmasıydı sadece. Yani, yaklaşık bir on saniye önce öyleydi aslına bakarsanız.

Az evvele kadar tek şikayette bulunmayan, hatta saçlarını bozuyor olmama rağmen uyumak üzere olan Hyemin dahil bahçedeki tüm çocukların sevinç nidalarıyla bahçe kapısına koşuşturmasını izledim.

Daha kimin geldiğini bile görmeme fırsat kalmadan minik bedenlerden birkaçının aynı anda peri çocuğun, aman yani kapıdan giren çocuğun üzerine atlamalarıyla aralarında kaybolan kişiyi merak etmiştim.

Ben oturduğum yerden merakla kapının ilerisinde olan biteni görmeye ve anlamaya çalışırken teyzem, kendisi yurdun müdüresi olurdu aynı zamanda, yanımda belirmiş ve gülümseyerek konuşmaya başlamıştı.

''Ne kadar mutlular değil mi?'' yalan değildi, köşede dizini yaraladı diye ağlamaklı duran Hongbin bile heyecanla sıranın kendine gelmesini bekliyordu zıplayarak. Pekala, belki biraz kıskanmış olabilirim.

''Çok seviyor olmalılar. En güzel oyuncaklarını bırakıp ona koşacak kadar hem de...'' başımda duran teyzeme aşağıdan bir bakış atıp konuştuğumda bana bakıp gülümserken kaşlarını çattı.

''Kıskandın değil mi küçük prens?''

''Hah! Neyini kıskanayım onun ben, o beni kıskansın.''

''Hadi oradan Yoongi, teyzenim ben senin. Besbelli kıskandın işte.'' hayır kabul etmeyecektim.

''Nasıl istersen öyle düşün.'' kollarımı birbirine sarıp hala aralarından kurtulamamış çocuğu görme çabasıyla aynı yöne çevirmiştim bakışlarımı.

''Yapma Yoongi, hepsi seni seviyor biliyorsun. Sadece... Nasıl desem, daha abi kalıyorsun onlar için, oturup dertleşsinler mi seninle? Çocuk onlar farkındasın değil mi? Kaldı ki birazdan neden hepsinin onu bu kadar sevdiğini anlarsın.'' kumaş pantolonunun izin verdiği kadar yanıma çökmüş kollarını etrafıma sarıp saçlarıma birkaç tane öpücük bırakmıştı.

Teyzem, Lee Jooeun, Busan'daki kimsesizler yurdunun müdüresi. Şans ya da kader denilir belki bilinmez, kendisi çocuk sahibi olamamıştı. Dünya üzerinde en sevdiği varlıklara yakın olmak için yıllarını vermiş ama evlendiğinde rahatsızlığını öğrenip tüm dünyası yıkılmış bir kadındı.

Annem ise aksine çocuk gürültüsünü sevmez, evde iki dakikadan fazla ses çıkardığımda karşılığını sessiz olmam gerektiği konusunda aldığım yüksek sesiyle daha küçük yaşlarda öğretmişti bana. Babam, kendisi başarıları kıskanılan bir avukat olduğundan benim hatırlamaya yaşımın dahi yetmediği vakitlerde bir saldırıya kurban gidip annemle beni yalnız bırakmıştı.

Dedim ya kader belki de şanstan ibaretti hayatım. Dokuz yaşında annemle birlikte o büyük alışveriş merkezinin indirim gününden dönerken benim gürültülerime katlanamayan annem üzerimize gelen arabaya karşı durup kolları arasına aldığı benimle birlikte sessizce son nefeslerini vermişti.

İşte, Min Yoongi babasını hatırlamazken annesini kaybettiğinde iyiden iyiye sessizliğe gömülürken sadece dokuz yaşındaydı. Teyzesinin üzerinde dahada fazla titremeye başladığında dokuz yaşındaydı. Beni almak isteyenlere karşı savaş verip sıradan bir kadın olmadığını gösteren Lee Jooeun'a hayran kalıp her gününe teşekkürlerini sunarak uyanmaya başladığında sadece dokuz yaşında bir çocuktu.

Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin