Eve girdiğim gibi çantamı bir köşeye atıp kendimi yere bıraktım. Sabahtan beri salondaydım ve neredeyse on saat boyunca dans etmiştim.
Kısacası, yürüyen bir ölü gibiydim. Hatta şu an yatan bir ölüydüm.
Üniversite tatile gireli fazla zaman geçmemişti ve ben okulda geçirdiğim zamanları telafi etmek için çok daha fazla çalışmalıydım. Tabii Hoseok hyung beni yorgunluktan bayılma seviyesine getirmezse daha işe yarar bir durumda olacağımdan emindim.
Lise yıllarından beri sosyalleşmek için gittiğim dans kursunda hatırı sayılır şekilde başarılıydım ve vaktim oldukça hazırlanan gösterilerde çıkarak hem kafamı dağıtıyordum hem de olur da biri keşfeder ve okumaktan sıyrılırım diye bir ümitle dans etmeye devam ediyordum.
İşin şakası bir yana, uzun zamandır bunu yaptığım için hayatımın bir parçası haline gelmişti ve bundan oldukça memnundum. Bu yüzden az evvel Hoseok hyunga dediklerimi geri alıyorum.
Af edersin hyung...
Yüz üstü yayıldığım kapının önünde bir süre daha soluklandıktan sonra sonunda kendime gelebilmiş ve duş almak için yattığım yerden doğrularak fırlattığım çantamla banyoya yönelmiştim. Ceplerimi boşaltıp telefonumu ve cüzdanımı salonda bıraktıktan sonra kirli sepetine bütün çantayı döküp kenara bıraktım ve üzerimde kalan tüm eşyalardan da kurtularak hızla duşa girdim.
Kore'nin önde gelen eğlence şirketlerinden birinin dans stüdyosuna gidiyordum, yan binamızda olan ses stüdyoları da vardı ama hiçbir zaman cesaret edip oraya adım atamamıştım. Açıkçası, sesimin karga gibi çıkacağından o kadar emindim ki bazen konuşurken bile çekinirdim.
Buna karşılık beni her zaman destekleyen ve zorla stüdyolara sürüklemeye çalışan Hoseok hyungdan her seferinde kaçmayı başarırdım. Kendisi gerçek hayatta olduğu gibi eğlenceli bir rapperdı ve bu beni ona bir daha hayran bırakıyordu. Bazen dans arası verdiğimizde telefonla yaptığı yeni müziği bana dinletir ve fikirlerimi alırdı. Bunların hepsinin beni ses stüdyosuna götürmek için bir oyun olduğunu bilsem de severek dinleyip fikirlerimi söylerdim.
Başarılıydı ve ileride çok daha iyi yerlerde olacağından emindim.
Huh, biraz da benden bahsetmek gerekirse, sanırım biraz dengesizdim. Birçok arkadaşım olmasına rağmen hiçbirine arkadaş diyebileceğimi düşünmez her işimi kendim yoluna koyarım. Etrafıma göre oldukça sevilgen biri olduğum doğrudur, şey, biraz ufak tefek olduğumdan sevilesi olduğum da bir gerçek sanırım. Buna karşılık severken biraz(!) farklı severim, anlarsınız ya artı on sekiz tarzında...
Bu vakte kadar inişli çıkışlı bir hayatım olduğunda ciddi bir ilişkinin nasıl olacağı hakkında bir fikrim olmadığını savunsam da asıl sebep korkmamdan kaynaklı, bunu size söylesem, aramızda kalır, değil mi?
Birbirine bakan gözler, o parlak geçen zamanlar, sevgi dolu sözcükler, asla bırakmayacağım diyerek verilen yeminlerle çevrili çoğumuzun etrafı. Üzgünüm, ama ben kırılmaya hazır bekleyen kalbimi sokakta bulmadım ve sadece fingirdeyerek bazı ihtiyaçlarımı gidermek varken kendimi paramparça etmeye de hazır değilim.
Sokak süprüntüsü de değilim...
Çok konuştum değil mi? Üzgünüm, devam ediyorum~
Saçlarımdan akan köpüklerin sırtımdan aşağıya kayması içimi gıcıklarken hızla ılık, daha çok soğuk, suyun altına girip durulanmaya başladım. Bir an önce karnımı doyurup uzanmak istiyordum.
Çıktığım gibi havluyu belime sardığımda diğer havluyla da saçlarımı kurulayarak bir süre aynanın karşısında kendime baktım. Neyse ki vücudum çok fazla değişmemişti ve bir de bunun için ayrıca çabalamam gerekmeyecekti. Evet, esnektim ama çok çabuk kilo alma kapasitesi olan bir vücudunuz olduğunda her şey için tedirgin hissediyordunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daegu? I'm In Your Heart. // YoonMin
FanficYoonMin için yazılan tek bölümlük hikayeleri içerir. to, Taolaxy