İkinci Bölüm.

4.3K 367 167
                                    

Bugün kötü bir gündü... 

Daha doğrusu, benim için kötü bir gündü.

Aşkın dili, dini, ırkı yoktu değil mi?

Neden varmış gibi hissediyordum...

2 gün önce apartmanımızda sürekli miyavlayan bir kedi vardı. Hepimiz, bunu önemsememiş ve geçip gitmiştik.

Jimin ise onunla ilgilenmişti.

Hayvan meğerse hamileymiş... Jimin, yavruları ve annesine sahip çıkmıştı.

Jimin'e teşekkür etmek istiyor, onunla ilgili düşüncelerimi onunla uzun uzun paylaşmak istiyordum. Ama bunu yapamıyordum. Çünkü aynı dili konuşamıyorduk bile... Eğer aynı dili konuşabildiğiniz birini seviyorsanız çok şanslı olduğunuzu kendinize itiraf etmelisiniz. Suni bir I LOVE YOU'dan daha fazla kendinizi ifade edebilirdiniz.

Dün Jimin'i bizim spor alanında koşarken gördüm.

Koştuktan sonra yorulmuş ve kenarda bir yerde oturmuştu.

Yanında su getirmeyi unutmuştu.

Ona su getirmek, kendisine dikkat etmesini söylemek istiyordum ama bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.

Geçen gün, Jimin'i marketten bir sürü çikolata alırken görmüştüm.

Parkta oynayan tüm çocuklara o çikolatadan verirken

Ona kalbinin ne kadar güzel olduğunu, milyonlarca kez hatırlatmak istedim. Eğer, aynı dili konuşabilseydik söyleyebilecektim...

Ve bu sabah.

Tanıdığım, en iyi insan somurturken ona ne olduğunu soramadım.

Acısını hafifletemedim ve onunla dertleşemedim.

Bugün, kötü hissediyorum.

Ona mesaj atabilirim, çeviri kullanabilirim... Ama bu o an konuşmayı, o an  duygu paylaşımını sağlayabilecek bir şey değildi işte.

Onunla uzunca bir süre konuşmak isteyen ben için,

Her şeyin detaylarını öğrenebilmeyi isteyen ben için,

Yeterli değildi.

Ne yapmalıydım?

Ben Jimin'in görüntüsünden etkilenen bir ergendim.

Ne kadar iyi bir insan olduğunu unutmalıydım ve ona karşı bir duygu beslememeliydim.

Çünkü aşkın dili, dini ve ırkı vardı.

Biz insanlar olmamasını dilesek bile, vardı.

-

Sabah okula giderken yine Jimin ile rastlaşmıştık.  Engel olamamış ve 32 dişimi göstererek gülümsemiştim. 

Jimin ise beni görememişti bile. 

Çok mutsuzdu...

Bir şeyler onu üzüyordu ve bu beni deli ediyordu.

Peşinden koştum ve ona yetişip önüne geçtim. Ne var der gibi bakıyordu...

Önce ona dil çıkardım.

Sonra ise saçını çektim.

O hala, tepkisizce duruyordu.

Tanıdığım Jimin çoktan gülerdi...

'' Im sorry Jimin. You? ''

Ben üzgünüm Jimin, sen? Daha fazlasını söylemek isterdim. Senin gibi bir insan üzgünken ben ölüyorum demek isterdim.

Gülümsemişti.

Parmaklarımla 1 dakika işareti yapmıştım. Beni beklemesini sağlamaya çalışıyordum. 

Eve gidip telefonumu getirdim ve ona telefonumdan kendi salak salak fotoğraflarımı göstermeye başladım.

Jimin, gülüyordu.

Uzunca bir süre yüzüne bakamayacak kadar utanmıştım ama onu güldürmüştüm.

'' You smile.... AMAZING ''

Gerçekten de onun gülüşü harikaydı.

Hala gülümsüyordu.

Onu güldürenin ben olduğunu bilmek çok güzel hissettiriyordu.

Parmaklarımı ağzıma götürdüm ve gülücük işareti yaptım.

Ve sonra parmağımı ona doğru döndürüp kafamı sıra sende dercesine salladım.

O da onaylarcasına baş parmağını kaldırıp tamam işareti yaptığında, bugün okula gidip mutlu olabileceğimi düşündüm.

Günler sonra o, mutluydu,

Ben mutluydum.

JIMIN OC STORY - YABANCI ADAM. ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin