Evden aceleyle çıkmıştım. Sena iyi değilim, lütfen bana gel yazılı bir mesaj göndermişti. İçimi büyük bir korku sarmıştı.
O kızı sevmiştim, alışmıştım ve arkadaş olarak seçmiştim.
İçimde kötü bir his vardı ve bundan korkuyordum.
Daha çabuk gitmek adına minibüse binmiştim.
-
Kapıyı açtığında, Sena'yı ağlamış görmeyi beklemiyordum. İçeri panikle girdim.
'' Neler oluyor, çok korkuttun beni! ''
O kadar hızlı konuşuyordum ki beni anlamamıştır bile.
'' Mert, tatile gitmiş. 3 hafta burada yok! ''
Duyduklarım, beni adeta çılgına çevirmişti! Sahiden bu salakça neden yüzünden mi kendini bu kadar paralıyordu!
'' Seni cidden, öldüreceğim! ''
Sinirle koşturmaya başlamıştım, o da benden kaçıyordu. Eh, dayak yiyeceğini anlamıştı. O önde ben arkada evin tüm odalarını turluyorduk. Sinirden, yüzüm kızarmıştı resmen.
'' Tamam ya, özür dilerim.. Ne bileyim ben böyle hemen gelirsin sanmadım ya! ''
'' Aptal, salak! Önemli dedin ben de minibüse binerek geldim. 2 tl'ye gidip dondurma da alabilirdim ama ben minibüse bindim neden? Çünkü sana daha çabuk gelebilmek için! Bir de utanmadan çocuk 3 hafta tatile gidiyor diye ağlıyor. Salak, su katılmamış salak! Sanki buradayken her gün görüyor çocuğu! ''
Yorulmuştum, bu yüzden Sena'nın yatağına çöktüm.
'' Bak bir şey yapmayacaksan, geliyorum! ''
'' Gel gel, alt tarafı dayak yiyeceksin. ''
'' Burası benim evim lan, istediğim gibi gelirim beni korkutamazsın! ''
Söyledikleriyle kahkaha atmıştım. Ürke ürke yanıma geliyordu!
'' Ne ironi ama! ''
Sena, yatağa gelip bacaklarıma kafasını koydu.
'' Mert ile konuşacağım. Onu sevdiğimi söyleyeceğim! ''
Hemen kafasına vurmuştum.
'' Söyle söyle de anında reddetsin. Erkekler gerizekalı bir varlık olduğu için net kızları anlamıyor. Eğer sevilmek istiyorsan, böyle ne bileyim vur kaç it çek mi ne öyle bir şey uygula. ''
Bu sefer kafama vuran o olmuştu.
'' Pekala, çok akıllı arkadaşım sen neden Jimin'e sürekli ilanı aşklar edip peşinde koşturuyorsun? ''
'' Bir çok sebebi var, mesela Türk değil. Zaten konuşamıyoruz. Bu yüzden bir tarafın elini çabuk tutması gerekiyor. Sonra Jimin, ergen değil. Kaç yaşında adam! ''
Anlarmış gibi kafasını salladı. Ama anladığına şüpheliydim!
'' Mert'i istiyorum, MERT! ''
Ağlarken fotoğraflarını çekmiştim. Eh, elimde koz olması iyiydi. Bu işi çaktırmadan yapmada da çok iyiydim!
Fotoğraf... Keşke Jimin ile bir fotoğrafımız olsaydı. Onu gizlice fotoğraf çekmek istemiyordum... Gizlice çekersem, fotoğraf da bana bakar gibi görünmezdi.
Bana bakar gibi çıkması en büyük hayalimdi. Böylece, onu görebilirdim. Sanki bana bakarmış gibi hissedebilirdim...
'' Sena, sana yardımcı olmak isterdim ama yardımlık bir durum yokmuş, ben kaçar. ''
Onaylamayan mırıltılar çıkardığında çoktan evimin yolunu tutmuştum. Aklıma bir şey takıldıysa onu mutlaka gerçekleştirmem gerekiyordu. Mesela şuan kafama Jimin ile fotoğraf çekilmeyi ve ayrıca onu tek çekmeyi koymuştum.
Ben, şanslı bir kızdım. Apartmanın bahçesinde küçük çocuklarla futbol oynuyordu Jimin. Keşke erkek olsaydım, futbol oynama bahanesiyle onu ellerdim. Yere iter düşünce de iyi etme bahanesiyle ellerdim.
Sonra.... Düşündüm de neden futbol oynamak için erkek olmalıydım ki!
Çocukların yanına geldim. Hepsi, mahallenin ufaklıklarıydı işte. Helal olsun ama ben daha sevdiğim çocukla anlaşamıyordum, onlar ortasına almış maç yapıyordu.
'' Ben de sizinle oynayacağım. ''
Bir hevesle konuştuğumda, küçük olan lafa atladı. Bu arada Jimin, anlamayan gözlerle bizi izliyordu. Yine, çok tatlıydı!
'' Abla ya sen geçen kafamızdan aşağıya su döktün. Ben senden korkuyorum! ''
Yanına gittim ve yavaşça saçını çektim.
'' Velet, senin kaşın gözün için oynamayacağım herhalde! Şu güzel dudaklı yabancı abiniz var ya, onu etkilemeye çalışıyorum. Bana yardım edin! ''
Hepsi acıyan gözlerle bana bakıyordu.
Bir başka ufaklık konuşmuştu.
'' Oynasın işte, izin verin.. Hem ablayla abiyi birleştirmiş oluruz. ''
İşte, bana böyle ufaklıklarla gelsinler ya! Eğilip, öpmüştüm ufaklığı. Jimin ise parıldayan gözlerle beni izliyordu...
Sahi, ne kadar iyi biri olduğumu filan düşünüyordu galiba.
Ah, bak çocuklarla nasıl ilgileniyor, evlenmeliyim filan diyordur.
Çocukların kafasına vurduğumu, başlarından aşağıya su döktüğümü ve toplarını balkonda kestiğimi bilmiyordur.
Oyuna girdiğimde hepsine kaş göz yapıyordum. Beni itmeye korkuyorlardı ama ihtiyacım olan tek şey şurada düşmemdi işte! Jimin, benimle ilgilenirdi filan...
Daha önce korkuttuğum için bana yaklaşamıyorlardı. Jimin ise çoktan kendini oyuna vermişti. Rakibimdi!
Top Jimin'e geldiği zaman hunharca kendimi koşarken buluyordum. Ondan topları almaya çalışıyordum ama nafileydi işte... Güzel oynuyordu!
En sonunda fırsat bu fırsat diyerek kendimi yere atmıştım.
Bir yerlerim acıyordu ama kestiremiyordum. Hepsi başıma toplanmıştı. Ufaklıklar yüzünden sevdiceğim arkada kalmıştı. Kaş göz yapıyordum ama gitmeyi akıllarına bile getirmiyorlardı. Daha sonra ikinci en büyük silahımı kullanarak ağlamaya başlamıştım.
Bu sefer çocuklar da panik yapmışlardı. Şu veletler bir rahat bıraksaydı sayısız moment verebilirdik. En sonunda birine gözümle seni şimdi bitireceğim arkadaşlarını al ve git işareti verdiğimde arkadaşlarını toplayıp kenara çekmişti.
Jimin, yanıma oturmuştu. Gülümseyen yüzü endişeyle kaplıydı. Bacağımdaki yaraya üflediğinde, aklımı kaybetmek üzereydim. Sayısız okuduğum smut, gözlerimin önüne geliyordu ve utanç içinde kavruluyordum.
Keşke şu anime kılıklı çocuğu evime hapsedip günlerce tutsak edebilseydim.
Daha sonra gülümseyip ayaklanmış beni de ayağa kaldırmıştı. Kanamasına rağmen hiç acı duymuyordum! Neden bu kadar güçlü olmak zorundaydım ki... Ama yine de bu muhteşem oyunculuğuma engel değildi.
Çoktan topallamaya başlamıştım bile. Jimin, gülümseyerek kolumun altına girdi ve beni banka doğru ilerlettirdi. Banka oturduğumda bana su dolu şişesini uzattı!
Jimin -şuan terlemiş ve can alıcı gözüken- bana kendi su şişesini uzatıyordu! O minik, öpülesi dudaklarıyla kim bilir ne kadar sömürmüştür şişeyi. Hevesle elinden kapıp suyu içmeye başladığımda Jimin, hala gülümsüyordu. Sonra hafifçe kafama vurdu.
Yanlış olan ne yapmıştım acaba?
Ah, doğru! Dibinde kalan suyu eline döküp yaramı temizlemeye başlamıştı. Bana temizlemem için uzattığı suyu içmiştim resmen. Utanç!
'' Good Bye. ''
Elveda diyerek apartmana doğru ilerlemişti. Eh, o da konuşamayacağımızı bildiğinden konuşma anı geldiğinde kendini evine doğru atıyordu.
Olsundu, hayatımın en güzel anlarından biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JIMIN OC STORY - YABANCI ADAM. ✔
FanfictionPark Jimin, mahallemizde yaşayan yabancı adamdı. Korece bilmiyordum. O da Türkçe bilmiyordu. Ortak bir dilimiz bile yoktu. Konuşamadığım adamı sadece içimden sevebiliyordum. ︱Bitiş: 03.08.2017 ︱