Yeni bir Kore dizisini daha bitirmiştim. Saat, sabahın altısına yeni geliyordu ve gözlerim çoktan kanlanmıştı. Kötü gözüküyordum. Yine de değmişti. Gaksital, şimdiden en sevdiğim Kore Dizisi olmuştu. Paytak adımlarla salona girdiğimde annemi burada uyuyor olarak görmeyi hayal etmemiştim.
Yavaşça yanına yürüyüp onu dürtmeye başlamıştım.
'' Kalkıp babamın yanına gitsene. Ne diye uyudun burada? ''
Oldukça hafif uykusu olan annem, gözlerini açmıyordu. Paniklemiştim. Hemen yatak odasına, babama koşmuştum.
'' Baba, annem iyi değil galiba. İçeriye gelsene. ''
Benim endişeli sesime rağmen, babam uyku sersemi olduğu için bana yeteri kadar geri dönüş veremiyordu. Annemin yanına gitmiştik. Babamla da konuşmayınca ve tepki de vermeyince korkmaya başlamıştım. Babam hemen ambulansı arayıp sakin olmamı söylemişti. Ama en az benim kadar kendisi de endişeliydi.
Ambulansla beraber hastahaneye kadar gitmiştik. Beklememizi söylemişlerdi.
Babamla sarılmış, annemden gelecek haberi bekliyorduk.
'' Endişelenmenizi gerektirecek bir durum yok. Tansiyonu düşmüş biraz. ''
Babamla beraber rahat bir nefes vermiştik. Saat, çoktan sabah 8 olmuştu bile. Annem, kendine gelince babamla beraber odaya girdik.
'' Bizi çok korkuttun. ''
Anneme sarılmıştım.
'' Hava almak için kalkmıştım yataktan. Birden fenalaştım. Sen beni nasıl buldun o saatte küçük hanım? Yine dizi izliyordun değil mi? ''
Annem kafama vurmayı da ihmal etmemişti.
'' Acıyor be. Gidelim baba, iyileşmiş bu. Onun hayatını kurtardım. Hala yaranamıyoruz! ''
Annem, kahkaha atmıştı. Babam da gülümseyip annemin yanına gitmiş ve onun alnına ufak bir öpücük bırakmıştı.
'' Ama en çok ben, hayat arkadaşımı kaybetmekten korktum. ''
'' Üzgünüm baba, annemi seninle shiplemiyorum. Bu yüzden, moment vermen bir işe yaramaz. ''
Gerçekten, neden bu kadar tatlıydım? Aslında, çok endişeliydim. Çok korkmuştum ve kendimi ağlamamak için çok sıkmıştım. Anneme bir şey olacağı düşüncesi, beni korkutmaya yetmişti.
'' Annene pijama getir bakalım evden. ''
'' Kalk kendin al baba. Kocaman adam olmuşsun! ''
Annem ve babam ikisi de aynı anda bana gözlerinden lavlar çıkararak bakmışlardı.
'' Biz, bence bunu hastahanede karıştırdık. ''
Babam, annemi gülümsetmişti.
'' Gördünüz benim gibi çok tatlı bir bebeği, kesin sahiplendiniz! Ben aslında Vehbi Koçların torunu filan olmalıydım. Hırsızsınız, hırsız! ''
Söylene söylene evimin yolunu tutmuştum bile.
-
Annemin yanından ayrılır ayrılmaz yüzüm düşmüştü. Eğer sabah, dizi izlemek için uyanık olmasaydım annemin uzunca bir süre baygın kalacağı düşüncesi beni endişelendiriyordu. Düşünerek, apartman bahçesine varmıştım çoktan.
'' Good Morning. ''
Sabah sabah Jimin, heyecanla bana günaydın diyordu. Ama benim, onun enerjisine yetişecek enerjim kalmamıştı bile. Hiçbir şey demeden gideceğim sırada Jimin önüme geçmişti.
'' How are you? ''
'' Im fine. Thanks. ''
Gitmek için biraz ilerlediğimde Jimin, bana sarılmıştı. Bunu neden yapıyordu? Tüm bedenim uyuşuyordu. Onunla birlikte olmak, düşüncelerimizle konuşmak beni mutlu ediyordu. Yavaşça tüm kötü enerjimi çekmesini izledim. Ayrıca, bir bakışımla bile benim kötü olduğumu anlayacak kadar yakınlaştığımızı fark ettim. Jimin, yine gülümseyen gözleriyle benden ayrıldı. Daha sonra kolumdan çekiştirip banklardan birine oturttu. Saçımı çekiyor, dil çıkarıyor, saçma sapan yüz hareketleri yaparak beni gülümsetmeye çalışıyordu. Gülümsemiştim. Daha sonra zafer kazanmış bir yüz ifadesiyle saçlarımı karıştırmıştı.
'' I want talk. ''
Konuşmak istiyorum... Evet, sen anlamasan da ben konuşmak istiyorum. Jimin, parmaklarıyla 1 dakika işareti yapmıştı. Ben de ona uyup beklemiştim. Telefonuyla bir şeyler yaptıktan sonra bana döndü ve konuşmamı bekledi.
'' Bugün, kötü bir gündü Jimin... Hep yaptığım gibi, dizimi bitirmiştim. Annemin hastalanacağını düşünmedim.. İnsan hayatı, pamuk ipliğine bağlı gerçekten de. Bu hayatta hiçbir zaman insanlara sevgimi gösteremiyorum. Sürekli gülmek, dalga geçmek, olayı ciddiye almamak... Bunları hep yapıyorum. Çünkü ciddiyetten, korkuyorum. Çok ilginç değil mi? Sen, beni bir bakışınla bile tanıyacak hale geldin. Neden beni yakından tanıyan kişi, beni aslında hiç anlayamayacak olan kişi? Bu hiç adil değil. ''
Jimin, omzuma başını yaslamış ve bakışlarını gök yüzüne çevirmişti. Evet, bugün yeteri kadar drama yaptığıma göre annemi güldürmeli ve bu depresyon halimden sıyrılmalıydım.
-
Anneme eşyaları götürmüştüm. Aradan 6 saat geçtikten sonra doktorlar, evimize götürebileceğimizi söylemişlerdi. Babamla kol kola girip annemi, evimize getirmiştik. Bu olaylar olurken, Sena'ya söylemek istememiştim. Onu da telaşlandırıp üzmek istemiyordum. Hem şimdi sevgilisi ile yiyişeceği konular vardır, biz bölmeyelim.
Annemi rahat ettirme kararı almıştık. Ne derse yapıyorduk ve babam da işe gitmemişti.
'' Of yarın da ben tansiyonumu düşüreyim ya. Bu ne hizmet böyle! ''
Annemi güldürme adına - daha çok sinirlense de - elimden geleni yapıyordum.
Babam kahkahalarla gülüyordu.
Kapı zili çalınca hepimiz anlamsız yüzlerle birbirimize bakmıştık. Kimseyi endişelendirmemek için hastalıktan bahsetmemiştik. Kapıyı açtığımda, ellerinde çiçeklerle Jimin'i görmeyi beklemiyordum. Şok olmuştum... Tamam ben ona söylemiştim ama Türkçe söylemiştim. Ben hala kapıda put gibi dururken o, çoktan içeriye girmiş, çiçeği bırakmış, İngilizce bir şeyler mırıldanmış ve bana doğru yürümeye başlamıştı. Annem ve babam da anlamsızca birbirine bakıyordu. Aslında çok komik bir an olmasına rağmen ben bunu nasıl anladığını düşünüyordum.
Türkçe mi öğrenmişti?
Cidden telepati mi kuruyorduk?
Falcıya mı gitmişti?
Müneccim miydi?
Bana doğru gelip küçük bir kağıt bıraktı ve göz kırpıp evimizden ayrıldı. Çok kötü bir el yazısıyla yazılmıştı.
'' Konuşmak istediğin zaman seni anlamak istiyordum. Senden izin aldığım sırada telefonumun ses kaydını açtım. Sözlerini kaydetmiştim... Eve gidince teker teker onları kağıda geçirip çeviriyi kullandım. Yaklaşık, 4 saatimi aldı. Annen için üzgünüm, iyileşmesi en büyük temennim. Ayrıca sizin eve elimde çiçeklerle geldiğimde yüz ifaden için şimdiden çok heyecanlıyım. Benim Türkçe konuştuğumu ya da telepati yaptığımı filan sanacaksın. Bu, çok eğlenceli olacak. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
JIMIN OC STORY - YABANCI ADAM. ✔
FanfictionPark Jimin, mahallemizde yaşayan yabancı adamdı. Korece bilmiyordum. O da Türkçe bilmiyordu. Ortak bir dilimiz bile yoktu. Konuşamadığım adamı sadece içimden sevebiliyordum. ︱Bitiş: 03.08.2017 ︱