İlk önce Murat çevirdi küreyi ve Ezgi parmağını uzattı.Meksika.İstanbul'dan Meksika'ya ilk uçak nereyeyse o şehre gidicekler.Sıra Buse ve Burak çiftine geldi onlarında şansına Özbekistan çıktı.Ve bizede Güney Kore.Hiç kimsenin gideceği ülke hakkında fikri yoktu.Başkentlerini bile bilmiyorduk seçtiğimiz ülkelerin.Ama herkes memnundu merak ve heyecan içinde Burağın yaptığı konuşmayı dinlemeye başladık.
-Telefonlarımızı ve arabalarımızı İstanbula bırakıyoruz yanımıza elektronik eşya almıycaz fotoğraf makineside dahil.Tam 40 gün sonra Su, sizin evde buluşuyoruz herkeste senin evinin anahtarı var çünkü.Bu 40 günden önce yada sonra dönmek yasak.Birbirimizle iletişim kurmamızda yasak.Bu 40 günde ilk 20 günü eşimizle beraber geçiricez.Son 20 günse yalnız olucağız.Özellikle Ezgi ve Murat size söylüyorum 20 gün boyunca ayrı kalacaksınız.Kalacağınız yerleri babam ayarlıycak ilk 20 gün beraber son 20 gün ise sadece kendinizin bildiği bir yerde kalacaksınız.İstanbul'a dönüş zamanımız geldiğinde havaalanında karşılaşacağızdır fakat biletlerimiz yan yana olsa bile uçuş boyunca konuşmayacağız.İki yabancı gibi.Var mı anlamayan ya da sorusu olan?
Kimse neden bunu yapıyoruz diye sormuyordu.Herkes kabul etmişe benziyordu bu,bizim için güzel bir deneyim olabilirdi ama düşününce o kadar da boş insanlar değildik ben yeni bir radioyaya djlik için başvurmuştum.Murat babasının oyun şirketini yönetecek,Murat ile Ezgi'de cafe açacaklardı.Buse modellik yapıyor Burak ise babasının otellerinin tek varisi olduğu için bir şeyler öğrenmesi gerekiyordu.Murat:
-Her şey iyi hoşta ya işlerimiz ne olacak?
diyince herkes Burağa döndü Burağın vereceği cevaba kitlenmiştik o ise bir kaç sn düşündükten sonra ''işte bu yüzden bunu şimdi yapmalıyız.İleride çok meşgul olacağımız için bunları yapma fırsatımız olmayacak.''dedi cevap hepimizi ikna etmişti ama bu sefer Ezgi:
-Neden ayrılmak zorundayız.Ya birimize birşey olursa ? Ayrıca biz Muratla hiç ayrı kalmadık nasıl olucak?
dedi.Burak dersine çalışmıştı.
-Ayrı kalmamız bizim için daha iyi olucak.Ve Kalacağımız yerleri babam ayarladığı için parmağımızı kessek haberi olur.Eğer içimizden birine gerçekten kötü birşey olursa ailelerimize haber verir ve emin olun hemen babalarımız gelir ve bizi kurtarır.
dedi ve göz kırptı.O anda Burakla göz göze geldik.Üzgün değildim ama ya da kırgın sadece içimden ya bana bir şey olursa? diye geçirdim.Ve kafamı yere eğdim.Birkaç dakika boyunca kimse konuşmadı kafamı kaldırdığımda hepsi bana bakıyordu.
-Hadi ama koca insanlar olduk artık başımızın çaresine bakarız
dedim ve gülümsedim.Benim gülümsediğimi görünce diğerleride mecburen gülümsemek zorunda kaldılar.Burak cep telefonunu çıkardı ve babasının sekreteri ile konuştu.
-Kenan amca,babam sana bahsetmiştir arkadaşlarımla yapacağımız geziden.Sana şimdi mail atıcam bilgileri uçak biletlerimizi ve kalacağımız otelleri ayarlar mısın yalnız biletler aynı gün olsun gidiş bu hafta içinde herhangi bir gün olabilir.Dönüş ise gittiğimiz günden tam 40 gün sonra.Neyse detayları mailde anlatırım.
dedi ve telefonu kapattı.Hepimiz aval aval birbirimize bakıyorduk.Herkes neler olacağını tahmin etmeye çalışıyordu.''Her şeyi anladım da bizi niye İzmire kadar getirdin onu anlamadım.'' dedi Osman.Burak o sinsi gülüşünü yaptı ve ''hee o mu?Babam bize otelleri falan ayarlıycak ya bunun karşılığında bende burda ki oteli denetliycem.O yüzden yalnız gelmek istemedim yarın sabah gitmem gerek.''İşte o an Burağı grupça boğmak istedik.Asla işini şansa bırakmaz ve bir şeyi yapmak isterse eninde sonunda bir çaresini bulur ve yapar.20 yaşına geldi ama hala haylaz bir çocuk gibi.Osman ve Murat bir süre bakıştıktan sonra Burağı kucaklayıp bahçeye kadar taşıdılar.Onca direnişe rağmen Burak ellerinden kurtulamadı.Sonuç belli havuzu boyladı tabi.Ama yine de gelmişken tadını çıkaralım diye düşündüm ve aldım gitarı elime şarkılar söyledik oyunlar oynadık ve her zaman olduğu gibi uyku tulumlarımızı giyip salonun ortasında uyuduk.Burak sabah erkenden takım elbiselerini giyip bir kaç artist cümle denemesinden sonra-yok bunu tekrar yapın yok bu olmamış bu fikri sevdim vs-çıktı.Kaldık evde 5 kişi kahvaltı yaptıktan sonra havuza girip biraz yüzdük daha sonra erkekler oyun oynadı bizde o ara dedikodu yapmak için odamıza çekildik.Aman şişko Burcu yakışıklı Mertle çıkıyormuşta.Yok Elif estetik olmuşta yok Sevda ınstagrama hep aynı tip fotolar atıyomuşta neler neler...Akşam yemeği için Burak'ların otele baskın yaptık.Burak bizi tanımıyormuş gibi davranıyordu çünkü biz o şık ve güzel resturantta kürt taklidi yapıyorduk.Yaptığımız sonradan görme makyajı ve giydiğimiz çingene kıyafetleride cabası...Eve döndüğümüzde saat daha erkendi ne yapalım ne yapalım diye düşünürken dedik çıkalım az sahilde yürüyelim olmadı bir yerlere gider bir şeyler içeriz.Biz bu sefer çingeneden sindrellaya dönüştük çok güzel görünüyorduk orası kesindi.Çıkarken gitarımı da aldım sahilde biraz oturup gitar çaldıktan sonra Burağın sürekli hapşurduğunu fark ettim anlaşılan dün geceki havuz olayından sonra hastalanmıştı.''Hemen eve gidiyoruz'' dedim ve geri döndük.Eve girer girmez bir süredir yanımdan hiç ayırmadığım cilt bakım çantamı kaptığım gibi mutfağa koştum.Osman yanıma geldi ''bu otları neden yanında taşıyorsun'' dedi.''şşt! ot deme onların hepsinin bir adı var güzelliğimi neye borçluyum sanıyorsun.?''dedim ve kikirdedim.Osman eline taze naneyi aldı ve ''nanenin güzelliğine ne gibi bir faydası var?'' diye sordu gayet ciddi bir şekilde o ciddi sorduğu için bende ciddi bir cevap vermek istedim başladım anlatmaya
-Şimdi eğer naneyi kaynatıp soğuttuktan sonra suyunu saçlarına sürersen saç diplerin ferahlar ve daha mutlu olursun.Naneyi kaynattıktan sonra herhangi bir nemlendiriciyle karıştırıp yüzüne sürersen bu yüzündeki ölü hücrelerin temizlenmesine ve yüzünün sıkılaşmasına yardımcı olur.
''peki papatya?''
-Eğer hazımsızlık çekersen ya da bağırsaklarında bir ağrı olursa doğal papatya çayı içmelisin.Ve papatya suyunu saçlarına sürersen rengi 2-3 ton kadar açılır.Papatyayı da yine yüzüne sürüp beklersen bi zaman sonra yüzünün prüzsüzleştiğini fark edersin.
dedim ben böyle hararetli hararetli bir yandan anlatıp bir yandan Burak için bitkisel karışım yaparken Osmanın yüzünü gördüm kazaara.Meğer dalga geçiyormuş geçmiş karşıma gülüyor.''ne oldu ?'' dedim o ise ''bu kadar şeyi ezberlemek için çok uğraştın mı eğer aklını derslerine vermiş olsaydın bırak doktoru mucit falan olurdun.''dedi ve gülmeye devam etti.Yıllar önce 5000 parçalık puzzle bitirdiğimde annemde bana böyle söylemişti.''Kafanı buna yorucağına ders çalışsaydın bir şey icat ederdin.''Osmanın bu lafları bana annemi hatırlatmıştı.Birden onu özlediğimi fark ettim ve yüzüm düştü.Osman anlamış olmalıydı bana dönüp ''Koreye gitmeden önce annenle babanı ziyaret etmeye ne dersin?'' dedi.Annemler gideli yaklaşık 5 yıl oldu ama ben bir kez bile ziyaret etmedim onları.Çünkü korkuyordum.İstemiyordum.Kafamla Osmanı onaylasamda gitmeyeceğimi ikimizde çok iyi biliyorduk...
Bir kaç günümüzü daha İzmirde geçirdikten sonra İstanbula döndük.Eve girdiğimde odamdan sesler geliyordu korkmadım ama şaşırdım kim vardı ki odamda kim olabilirdi?