Kutuyu açtığımda gördüğüm şey tamda tahmin ettiğim gibi hayatımı değiştiricek olan şeydi.Korktum ama belli etmedim.Korkulmacak gibi değildi.Herkes tepkimi merak ediyordu.Kutunun içinde kafası kesilmiş bir kedi vardı.Kanı bir şişeye doldurulmuştu.Yanında bir karton vardı annem babam ve kedinin resmi vardı.Sana da sıra gelecek.Bunun,bunun ve bunun gibi... yazıyordu.Kedinin kanıyla yazılmış bu yazı benim sonumu getirecek olan şey miydi? Eskiden olsa bunları gördükten sonra ağlar bayılır hatta kendime zarar verirdim ama bu sefer böyle olmayacaktı.Çok korksam da kutuyu kapatıp ayağa kalktım.''Ben açım'' dedim.Bir süredir böyle yapıyordum ne yapacağımı ya da ne diyeceğimi bilemediğim de ''ben açım'' diyordum.Murat hemen yanıma geldi.Kutuyu alıp dışarı çıktı.Burak :
-Ne yemek istersin hadi yemek yiyelim ben bir şeyler hazırlamıştım.
dedi.Gülümsemeye çalıştım ağlamak istemiyordum.Ağlamamalıydım.Sesim titriyordu.''Ta-tavuk'' dedim.Buse hemen telefonundan tavuk sipariş etmek için mutfağa gitti.Şimdi ne yapacaktım?Ne yapmalıydım? Ezgi'ye dönüp:
-Korkma!
dedim.Asıl korkan bendim.Ama bunu birinin birine söylemesi gerekiyordu diye düşündüm.Ezgi:
-Be-ben Buse'nin yanına gidicem.Biraz da patates almasını söyliycem.
dedi.Gözlerimle onayladım.Osman köşeye çekilip sigara yaktı.Burakla kalmıştık salonun ortasında.Ona sarıldım.Çok sıkı sımsıkı.Kalbini göğsümde hissetmek istiyordum.Yalnız olmadığımın farkına varmak istiyordum.O da bana sarıldı ''yalnız değilsin'' der gibi.Osman bizi izliyordu.Bu sefer de onun yanına gidip ona sarıldım o şaşırmış gibiydi.Ondan hoşlanmama rağmen sarılmamız gayet dostçaydı.Kendimi güvende hissediyordum artık.
-Ben bir duş alıcam.Sakın ben gelmeden yemek yemeye başlamayın.
dedim yine gülümsemeye çalışarak.Yukarı çıkıyordum ki Buse ve Ezgi kıpkırmızı olmuş gözleriyle yanıma geldi.
-Biz seni yıkarız.
dedi Buse.Ezgi de gözleriyle bana yalvarıyordu.Bana '' lütfen yalnız kalmak isteme '' der gibi bakıyordu.''HEYY hadi ama size vücudumu göstereme'' dedim ve gülümsedim.Onların korktuklarının ve beni yalnız bırakmak istemediklerinin farkındaydım bu yüzden :
-Kapımı kilitlemiycem.Sakın banyoya gireyim demeyin.
dedim ve onları rahatlatmaya çalıştım.Onlara en azından bir şey olursa içeri girebiliriz diye düşünüyorlardı bunu hissedebiliyordum.Banyoya girdiğimde uzun uzun düşündüm benim durumumda olan binlerce insan var onlar böyle zamanlarda ne yapıyorlar? Yüzlerce film izlemiştim böyle filmlerde genelde ne olur diye düşündüm.Ağlamamaya hala kararlıydım.Çünkü eğer bir kere ağlarsam bir daha susmayacaktım.Kendimi sürekli tuttum ve ağlamayacağıma söz verdim.Tabi ki sözümde duramadım kendime verdiğim sözü bile tutamadım.Vücuduma değen sıcak su sanki bana değmeden akıp gidiyordu.Ağlıyordum ve ağlıyordum sessiz ağlamaya çalışsam da sesimin duyulmadığından emin değildim.Aynanın karşısına geçtim ve filmlerde saçlarını kesen insanlar bir anda güçlü oluyor ve herşeye hayatlarına dimdik devam edebiliyorlardı.Ben de öyle olmak istedim.Belime kadar gelen o çok sevdiğim saçlarımı kesmeye başladım.Kestim kestim ve kestim.Kestikçe daha da güçleniyordum sanki.O upuzun saçlarım artık omzuma bile değmiyordu.Banyo daki saçları temizlerken düşünmeye devam ettim şimdi sırada ne var?Gözlerimde ki yaşların temizlendiğinden emin olunca çıkıp üstümü giyindim.Banyoda çok kalmış olmalıyım ki herkes kapıda bekliyordu.Çıktım ve onları görmezden gelerek aşağı indim.Herkes kızarmış gözlerime ve kestiğim saçlarıma bakıyordu.
-He! saçlarım artık çok rahatsız edici olmaya başlamıştı.Kestim rahatladım.
dedim.Hiç kimsenin bu yalana inanmadığını biliyordum çünkü benim için en değerli şeylerden biriydi saçlarım.Bu sefer gözlerime bakmaya başladılar.
-Kızarmış olmalı gözüme şampuan kaçtı da
dedim bu seferde kimsenin inanmadığını biliyordum.Ama önemsemedim.Gülümsedim ve
-Hadi yemek yiyelim
dedim.Herkes kafasıyla onaylamış beni takip ediyordu.Murat hala gelmemişti bunun farkındaydım ama kimseye bu konu hakkında bir şey sormadım.Kimse konuşmadığı için sürekli konuşuyordum.
-Burak,yarın değil ondan sonraki gün gidiyoruz ben çok heyecanlıyım.Herşey hazır değil mi?
dedim.Ve önümdeki tavukları yemeye başladım.Burak cevap vermeden önce biraz düşündü sonra
-He-herşey hazır gidiyoruz.
dedi.Gülümsemeye devam ettim.Bu seferde Osman'a dönüp gülümsedim ve göz kırptım.Osman dayanamadı ayağa kalktı ona attığım bakış sayesinde geri oturdu.Sıra Ezgi'ye gelmişti.''Senin ki bu güzel tavukları kaçırdığına pişman olacak'' dedim.O da ne yapacağını bilemediği için kafasını çevirmekle yetindi.Buse ona bakmamam için dua ediyor gibiydi.İstediğini yaptım onun hakkında bir şey söylemedim.Yine kendimi tutamayıp ''kızlar yemekten sonra internetten biraz alış veriş yapalım.Tatile gidiyoruz acaba Güney Kore'de hava nasıldır?'' dedim.Onlar yine cevap vermediler ama kafalarıyla onayladılar.Osman'ın telefonu çaldı.Murat'ın aradığını hepimiz biliyorduk ama o yine de telefonu gizleyip başka bir odaya geçti.Bir süre telefonla konuştuktan sonra
-Benim çıkmam lazım Burak sen kızlarla kal
dedi.Cevap beklemeden ceketini aldı ve çıktı.Ben daha fazla yiyemeyeceğime emin olduktan sonra kalktım ve Osman'ın masanın üstünde bıraktığı sigarasına ve çakmağına göz kırptım.Koşarak hızlıca bir sigara yaktım.Ve Burağa ''vize işini nasıl hallettin ?'' dedim.Baktım Burak hiç konuşmak istemiyor sigaranın dumanını içime çektikten sonra ''Yukarıdan bilgisayarımı getirir misin'' dedim.Bu isteğim onu çok mutlu etmiş gibi görünüyordu.Koşarak yukarı çıktı.Az sonra elinde bilgisayarım ve telefonumla aşağı indi.Bilgisayarı aldım ve kızları yanıma aldım.Sağımda Buse solumda Ezgi onlara zorla bir şeyler beğendirmeye çalışıyordum.Burak ''Biri seni aramış numarası kayıtlı değil geri arıyorum'' dedi cevap vermedim.Herkes arayan kişinin o kutuyu bırakan kişi olduğunu düşünüyordu ama Şişko Selin'miş.Dayanamamış neler olduğunu öğrenmek için aramış.Burak ''Boşver sen bunları git yemek ye'' dedi ve telefonu kapattı.Hepimiz gülüştük.O bunu istediği için yaptık.Yoksa biliyorduk insanların görünüşleriyle dalga geçmememiz gerektiğini.Güney Koredeki hava durumuna baktıktan sonra onlarca yeni kıyafet aldım.Artık herkes her şeyi unutmuş gibi davranıyordu ama kimse hiç bir şeyi unutmamıştı.Bir süre sonra sıkılmaya başladım ve Murat'ı aradım.
-Nerdesin sen?
-Ben şeydeyim ya...
-Neydesin?Kız Ezgi ne diyo bu?
dedim ve güldüm.Murat kıvranıyordu cevap veremiyordu.Kutuyu gönderenin kim olduğunu araştırdıklarını biliyordum bu yüzden ''1 saat içinde Osman'ı da bul gel.Okey?'' dedim.O konunun değiştiğine sevinmişti.Hemen kabul etti ''bir şey ister misiniz sana tavuk alayım mı?'' diye sordu kibar çocuk.Biraz daha tavuk yersem yumurlayacağımı söyledim.Ve telefonu kapattım.Sonra içimde ki bu saçma ve gereksiz enerjiyi atmam gerek sinirimden üzüntümden ve korkumdan kurtulmalıyım diye düşündüm ve ''Luna parka gidelim mi?'' dedim.Herkes şaşkındı olanlardan sonra nasıl luna parka gitmek istiyor diye düşünüyorlardı.''Hadi gidelim lütfen'' dedim.Onlarda mecburen kabul ettiler.Saçlarımı yamuk yumuk kestiğimden ya da yeni duş aldığımdan dolayı bilemiyorum Buse dolabımdan bir bere buldu ve kafama geçirdi.Beni öptü ve hep beraber evden çıktık.Burak arabayı kullanıyordu.Bu seferde Osman'ı aradım.
-Ne yapıyorsan boşver uğraşma luna parka gidiyoruz Murat'ı da al oraya gelin.
dedim.Yan yana olduklarından emin olduğum için cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım.Luna parkta bir kaç korkutucu şeye bindikten sonra sesim kısıldı.Rahatlamak istiyordum bu yüzden sürekli bağırıyordum.Biraz sonra Osman ve Muratta geldi.Koşarak Osman'a sarıldım sonra da Murat'a.Murat saçlarımı henüz görmemişti.Hemen kafamdaki bereyi çıkardım ve kafamı salladım ''bak saçlarımı kestim güzel olmuş mu?'' dedim.Ve kendimi tutamadım ağlamaya başladım hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.Susmam gerekiyordu herkes bize bakıyordu ama yapamadım.Kendimi durduramıyordum.Ağlarken göğsümde öyle bir acı vardı ki nefes alamıyordum sanki.O halimi görünce Buse ve Ezgi'de dayanamadı.''Çok çaresiz ve kötü görünüyorum değil mi? Acınacak haldeyim değil mi?''dedim.''Sanırım bayılıcam''dedim.Herkes şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu nasıl olurda bayılacağımın haberini verebiliyordum.''Bayılmak istiyorum''dedim...