2.Bölüm (Sınırsız)

26.3K 922 932
                                    

Yaşamın
sınırlı oluşu,
seni geçmişin
zincilerinden kurtarır
geleceğe serbest bırakır.

Gözlerini aralamak için güç bulmaya çalıştığında,başında ki ağrı göz kapaklarına baskı uyguladı ve açılmayı reddedercesine tekrar kapandı.Açılamayan gözleriyle elini başına götürdü ve parmaklarına bulaşan sıvıyla,istemeye istemeye gözlerini araladı.Boğumlarından akan şeyin kan olduğunu gördüğünde,endişeyle yerinden doğruldu.

Dün gece başına gelen olaylar gözünün önüne gelir gelmez,şakağına keskin bir acı saplandı ve bu acıyı yok etmek istercesine yaranın üstünde parmaklarını gezdirdi.Bütün beynini infilak eden acıyla etrafına bakındı.Küçük bir yapıya sahip olan barakanın,eskimiş ve hatta çürümüş tahtalarına göz gezdirdi.Nerede olduğunu bilemez halde,pencereye ilerlediğinde içeriye giren adamla,küçük bir çığlık attı ve kendini tahta zeminde duvara doğru ilerlemeye çalışırken buldu.

"Günaydın güzelim".

Adamın sesindeki alay ve belindeki silahla,giderek duvara sinen Burçak,üstündeki beyaz tişörtün,sökülmüş ipini parmaklarına doladı ve sakin olmaya çalışarak"Ne istiyorsunuz benden?"diyebildi.Sesi ağlamalı çıkarken,adam sinirli bakışlarını bedeninde gezdirdi ve"Yüksek ihtimalle tahtalı köy"dedikten sonra dudaklarını yukarıya kıvrılıp eliyle gökyüzünü işaret etti.

"Ne olur bırakın beni,hiç kimseye,hiçbir şey söylemem söz veriyorum".

Bütün bunları söylerken,gözyaşları yanaklarından,tahta zemine düştü ve kalbi delicesine atmaya başladı.Ne yapacağını bilemez halde,elinden gelen tek şey yalvarmak olması canını fazlasıyla sıkıyordu ve o an da adam"Bunun artık bir önemi yok.Birazdan ölümün o sıcak hoşluğunu bedeninde hissedersin" deyip alayla sırıttı ve ellerini avuşturup dışarıya çıktı.

Adamın çıkmasıyla,yerinden kalkan Burçak,etrafın da döndü ve saçlarını geriye doğru yatırıp"Ne yapacağım ben?"diyerek akan gözyaşlarını sildi.Ölmeye niyeti yoktu.Buradan kurtulmak zorundaydı.Bu yüzden sakinliğine kavuşmaya çalışarak nefes verdi ve"Bugün ölmek yok"diyerek kendine emir verircesine pencereden dışarıya baktı.

Ormanın ortasında olan kulübenin, tek bir penceresi, hemen yanında bir kapı vardı. Pencerenin etrafına montelenmiş tellere ulaşmak için sürgülerini kaldırıp ellerini uzattı. Gevşetebilmek için sarsmaya başladı ama buna gücünün yetmeyeceğini anladığında, kapana kısılmanın verdiği korku tekrar gün yüzüne çıktı. Deli gibi ağlamak istedi ama kendini sıkıp bir plan düşünmeye koyuldu.

İşine yaracak bir şeyler bulmak için etrafına bakındı.Baraka da olan tek şey bir yataktı ama işine yaramayıp yaramayacağı kesin değildi.Bu yüzden yatağın kenarlarına,etrafına göz gezdirdi ve o an da aklına gelen fikirle,kalbindeki korku,yavaş yavaşa umuda dönüştü ve elini hızlı tutup yatağın üstü kısımlarını kırmaya çabaladı.

İşini kolaylaştırmak için yatağın üstüne çıkıp sırt üstü uzandı. Sağ ayağına bütün gücünü verip sertçe vurdu. Çatırdamalar duyduğunda, elini daha hızlı tuttu. Hafifçe kendini sola doğru yatırıp son bir hamleyle tekrar vurdu.

O an da yere düşen üst kısmın çıkardığı gürültü, canını sıksa da hızla kırılan tahtanın önünde diz çöktü. Bir kazığı andıran uzun sopayı avuçlarının içine aldı. Planının işe yaraması için dua etmeye çoktan başlamıştı.

Kapının arkasında birilerinin olabileceği düşüncesiyle, sürgüsünü zorladı. Her şey umduğu gibi olmuştu. Adamın kızgın sesi, bütün ormanda yankılanıp kulaklarını buldu.

Gecenin Günahkarları Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin