Veeeee 100k!
Size ne kadar teşekkür etsem azdır sanırım. Bu kitabın hiç bu kadar olacağını tahmin dâhi etmezdim. Doğruyu söylemek gerekirse öylesine yazıyordum ve bir ara kitabı tamamen silmeyi bile düşünmüştüm ama yorumlarınızla, oylarınızla bana çok destek oldunuz. Hepinize çok teşekkür ederim.
İyi okumalar!
Dayanılması en zor acı,
insanın içine
attığı acılardır.Balzac
Burçak, sessizce koltuğa oturdu, yanında dik dik ona bakan bir çift göz ile. Yüzüne bakmamak için mücadele etse de, Araf'a dönüp ağzının ortasında bir tane çakmak istiyordu. Şuan aşırı doluydu ve Araf her dakika sınırlarını daha da zorluyordu. Taki "Sıkıldım!" diye bağırana kadar. Bunu beklemediği için sertçe irkildi. Kafasında ki sorulara cevap bulmak için Araf'ın sarhoşluğunu kullanabilirdi ve tabi ki de kullanacaktı. Eline bir daha böyle bir şans gelmeyebilirdi.
Ellerinden destek alarak hafif nahoş bir edayla yerinden kalktı. Yarım yamalak etrafa bakıp"Benim evde içki var mı?"diyerek kendini toparlamaya yeltendi ama Burçak belinden kavradığı gibi tekrar koltuğa oturttu. "Daha ne kadar içmeyi planlıyorsun? Otur şu yerine!"diye kızgın bir ifadeyle karşılık verdi.
Siyah postal ayakkabılarını geçirdiği ayaklarını, usulca masanın üstüne yerleştirdi. Gözlerinde çok uyuşuk bir bakış vuku buldu. Ardından derin bir nefes verip "Eğer ayılırsam kafayı yerim, o yüzden rahat bırak beni"dedi.
Burçak, bunu duymamış gibi davranmayı tercih etti. Kalbinin atışlarını düzene soktuktan sonra biraz daha Araf'ın bedenine yaklaştı. "Bir kaç soru soracağım sana, hepsine cevap vermek zorundasın".
"Ne o! Sarhoşluğumdan mı faydalanacaksın?". İnce ince sırıtmaya başladı. Yüzünde kurnaz, sinsi bir ifade oluştu. Burçak, daha fazla yaklaşmaktan vazgeçip gözlerini kaçırdı. "Ben olsam bende kullanırdım, ayrıca kullanmışlığımda vardır ama benim ki pek soru sormaya yönelik değildi". Hâlâ gülüyordu. Durmadan gülüyordu. Sanki geçmişin içinde kaybolmuş gibi beyaz duvara doğru sadece gülüyordu.
"O ne demek şimdi?".
"Gerçekten bilmek istiyor musun?".
Eliyle siyah pantolonunun ipliklerinde dolaştı, sonra muzip bir sırıtışla mavi gözlere yöneldi. Burçak, Araf'ın yaklaştığını hissettiğinde"Hayır bilmek istemiyorum sadece sorularıma cevap ver yeter"deyip yaklaştığı kadar Araf'tan uzaklaştı.
"Haha! Korkak, hiçbir şeyle yüzleşmeye cesaretin yok".
"Keser misin şu muhabbetti?!".
Burçak, sarı saçlarından kavrayıp tokayla bağladı. Bedenini niyeyse ateş sarmıştı. Sanki Araf'ın alkole bulanmış bedenine yaklaşınca patlayacakmış gibi hissetti.
"İlk olarak babanın adı neydi?".
Araf, şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakıp "Yoksa tatlı kayınpederini hatırlamıyor musun?"diye kocaman bir kahkaha attı ve hâlâ gülerken aniden yüzünü düşürüp "Gerçi sen beni de hatırlamıyorsun"dedi.
"Cevap ver!".
"Benim babam... İnanır mısın şuan bende hatırlamıyorum".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Günahkarları
Misterio / SuspensoSeni sonsuza kadar seveceğim ufak kelebek. Sonsuza kadar?! Mümkün müydü bu ? Gerçekten sonsuza kadar onun sevgisine laik olabilecek miydi ? Yoksa sadece onun ağzından dökülen bir kaç basit kelime miydi bütün bunlar? Her şeyi eski haline döndürme...