Topuklu ayakkabıları asfaltta aceleci ama ahenkli tıkırtılar çıkartırken elinden tutup çekiştiren adama seslendi. "Sana geç kalacağız demiştim." Sesinde hiçbir azarlama yoktu, belki ufak bir hayal kırıklığı gizliydi ama fark edilemeyecek kadar köşelere gizlenmişti. Sadece partiye erken gelip ortama hâkim olmayı seviyordu genç kadın. Tabii karşısındaki adamın bundan haberi olması imkansızdı şimdilik.
"İyi ya," dedi adam suratında kocaman bir sırıtışla. "Sıkıcı kısmı bitmiştir."
Kendini tutamayıp adamın söylediklerine gülerken adımlarını hızlandırıp ona yetişmeye çalıştı. Topuklu ayakkabılarla pek kolay olmuyordu bu yaptığı ama belki bu sefer bütün bunlara değerdi. Belki bu sefer gerçekten doğru kişiyi bulmuştu.
İçeri girdiklerinde adam kızın yağmurdan damla damla ıslanmış yüzüne, kahverengi gözlerinde pırıltılarla bakıyordu. Kibar bir hareketle paltosunu isteyip vestiyere teslim ettikten sonra yüzünde kocaman bir gülümsemeyle geri dönmüştü. İçeriden gelen müzik sesini duyduğunda "Sana söylemiştim, hiçbir şey kaçırmadık." dedi. Genç kız ona sadece kibar bir gülümsemeyle karşılık vermişti. Bu sırada aklında yaptığı listeye bir tik daha atmakla meşguldü. Eğlenceli.
Adamın kolunda geniş salona girerken hızlı bir şekilde gözleriyle içeriyi taradı. Aniden bütün zihnini dolduran müzik ve kalabalığın gürültüsü yüzünden biraz sersemlemiş olsa da tanıdık birçok yüze rağmen kardeşini görememişti. Kulağına değen sıcak nefesle birden irkildi. "Birini mi arıyorsun?"
Bir anda onunla ilgilenmeyi bırakıp salona dalmış olmasının bir miktar kabalık olduğunu fark ederek kendini adama affettirmek ister gibi gülümsedi genç kız. "Evet, kız kardeşim buralarda olacaktı." Cümlesini tamamlayınca dayanamayıp tekrar kardeşini aramaya başlamıştı. Boynunu böyle flamingo gibi uzatıyor oluşunun pek çekici olmadığını kendisi de tahmin ediyordu ama şu anda elinden pek bir şey geldiği söylenemezdi. Neredeydi ki bu kız?
Tam vazgeçip adamdan içecek bir şey almasını rica etmeye karar vermişti ki karamel rengi, sağlıkla parıldayan hacimli saçlar görüş alanına girdi. Birce zafer kazanmış gibi devasa bir gülüşün yüzüne yayılmasına izin verirken -çok güzel şimdi de korkunç bir sırıtışa sahip bir flamingoya benziyordu büyük ihtimalle- teklifsizce adamı da peşinden sürüklemeye başlayarak kardeşiyle arasındaki mesafeyi adımlamaya başladı.
Kalabalığın içerisinde ilerlemesi pek kolay olmuyordu, kadınların uzun eteklerinden ve insanların ellerindeki bardaklardan sakınması akrobatik hareketler yapmasına sebep olmuştu ama sonunda aralarındaki mesafeyi bir hayli kapatabilmişti.
Karamel rengi saçları başının tepesinde sıkı ve inanılmaz derecede çekici görünmesine sebep olan bir at kuyruğu yapmıştı kız kardeşi. Toz pembe elbisesi, güzelce bronzlaşmış esmer teniyle insanda sürekli bakma isteği uyandıran bir tezat oluşturuyordu. Elbisenin yumuşak kumaşı dolgun hatlarını gözler önüne sererek salondaki herhangi bir dişiden bin kat daha kadınsı gözükmesine yol açıyordu. Ne var ki Birce onun içinde hala küçük bir kız çocuğu olduğunu biliyordu. Biraz fazla süslü ve dikkat çekiciydi o kadar.
Aralarında bir adım kadar kaldığında kız kardeşi de onu fark ederek konuştuğu insanlardan izin isteyip kendisine dönmüş ve sıkıca sarılmıştı ablasına. "Nerede kaldın? Gelmeyeceksin sanmıştım."
Ayrıldıklarında Balım'ın bakışları bir iki saniye içinde kendisinden kopup arkasında dikilmekte olan adama kaymıştı ister istemez. Elbette kardeşi onun kim olduğunu biliyordu, daha önce telefonda adam hakkında ayrıntılı bir biçimde konuşmuşlardı. Yine de bunu çaktırması imkânsız olduğu için ablasına onları tanıştırması için dünyanın en eğreti gülüşü ve imalı bakışlarla bakmaya başlamıştı genç kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Ökçeler - Yenilendi!
HumorBİRCE; Modern zamanın romantik klişeleri içine sıkışmış bir kadın. ARAS; Kendi doğrularıyla yaşayan, farklı bir adam. Yüksek Ökçeler yenilenmiş haliyle sizlerle!