Birce topuklu ayakkabılara olan tutkusuna sövdü içinden. Bir daha ki sefere babet giyecekti hatta terlikle bile gidebilirdi iş yerine. Yüksek topuklar dizlerini bükmesini engelliyor, dengesini korumak için hızını kesmek zorunda kalıyordu. Üstelik yere her değişinde canını acıtıyordu.
Görüş alanına girdiğinde adamın yüzündeki ifadeyi o mesafeden bile seçebilmişti genç kadın. Otobüsten indiğinden beri koşuyordu ve ayakkabıları yüzünden yara olan ayakları bileklerinden kopup düşmek üzereydi. Ne var ki bu bilgilerden hiçbirinin Aras'ın umurunda olacağını düşünmüyordu. Aralarında birkaç adım kala hızını kesip elini hızla inip kalkan göğsünün üzerine koydu. Soğuk hava ciğerlerini yakıyordu.
"Selam! Çok bekletmedim umarım." Birce'nin bütün enerjisine rağmen Aras elleri ceplerinde ifadesiz bir suratla bakmaya devam ediyordu. Birce adamın bu ifadesizliğinden nefret ettiğini düşündü. Duygularını nasıl böyle usta bir şekilde saklıyordu, çözemiyordu. Birce'ye kızmış mıydı? Umurunda değil miydi? Canı haşlanmış yumurta mı çekmişti? Anlayamıyordu. "İş yerinde biraz problem çıktı da o yüzden böyle geç kaldım."
Yarım saatçik bekletmişti alt tarafı. Hava soğuk, Aras öfkeli bir yapıya sahip olabilirdi. Ne olmuştu yani?
"Bir dahaki sefere haber vermeye ne dersin?" İlk günden bekletilmek Aras'ın hiç hoşuna gitmemişti, Birce ses tonundan bunu rahatça anlayabiliyordu şimdi. Zamana karşı hassas, diye kaydetti Aras'ın isminin altına. Sonra kendine kızdı bunun için, Aras'ın bir listeye ihtiyacı yoktu. Yapmamalıydı, düşünmemeliydi.
"Aslında güzel bir fikir." derken düşünürmüş gibi dudaklarını büzdü. "Ama en son boyu benim iki katım olan bir arkadaşı boğazlamamaya çalışıyordum, o sırada seni aramak aklıma gelmedi."
Toplantıdan çıkar çıkmaz yolda olduğunu belirten bir mesaj atmıştı. Bu yüzden kendini tamamen suçlu hissetmiyordu Birce. İş yerinde uğraşmak zorunda kaldığı aptallar yüzünden kahramanlık madalyasını hak ediyordu işin doğrusu. Birisi onu şövalye falan ilan etmeliydi. Ulakları gönderin, Elizabeth'e küçük bir işim düştü.
Aras yürümeye başlarken söyledikleri ilgisini çekmiş gibi tek kaşını kaldırmıştı. "İçindeki katili gene ne ortaya çıkardı?"
Birce yanında yürümeye başladığı adama doğru sorgulayan keskin bir bakış attı. Sanki kendisi sürekli delirip döner bıçağıyla etrafa saldıran bir deliydi. Tamam, akıl sağlığımın sorgulanmasına sebep olacak birkaç ufak şey yapmış olabilirim ama bu kadarını da hak etmiyorum canım.
Bir an hem kendini aklamak hem de stresini atmak için iş yerinde olan bitenleri anlatmak amacıyla ağzını araladı ama tamamen yabancı birine açılmak düşündüğü kadar kolay değildi. Bir anda hiç susmayan çenesine kilit vurulmuş gibi kalakalmıştı. Yaptıkları anlaşmayı düşünerek kendini toparlamaya çalıştı. Hayatı onunla birlikte yorumlayıp, ilham getirsin diye bir adam kiralamıştı sonuçta. Kulağa delilik derecesinde absürt ve aptalca geliyordu.
Aslında Aras'la anlaştıklarından beri adeta içi içine sığmıyordu. Kaç aydır üzerinde olan işiyle alakalı ağırlık bugün kalkmış gibiydi. Birce bu anlaşmaya çok güveniyordu, işe yarayacağına emindi aksi taktirde hiçbir şansı kalmamıştı zaten. Aras'taki bir şey, ne olduğunu açıklamıyordu; enerji, düşünce tarzı, her neyse ona büyük bir güven duygusu veriyordu. Bu işte başarılı olacağına dair bir güven. Birce buna sımsıkı tutunuyordu.
Buğra'yla uğradığı büyük hezimet, işinin baskısı ve aşka dair giderek büyüyen ümitsizliği içinde koca bir kara delik oluşturmuş gibiydi. Aras bütün bunların karşısında duran son umuduydu. Bu yüzden içindeki garip hissi silkeleyerek gülümsedi. "Bir devin katili olabilirdim, lütfen dalga geçme."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Ökçeler - Yenilendi!
HumorBİRCE; Modern zamanın romantik klişeleri içine sıkışmış bir kadın. ARAS; Kendi doğrularıyla yaşayan, farklı bir adam. Yüksek Ökçeler yenilenmiş haliyle sizlerle!