Krize dönüşen gözyaşları yüzünden önünü göremezken aslında bu akşama çok sakin başlamış olmanın verdiği şaşkınlığı hala içinde hissediyordu Birce. Görkem'le yaşadıkları fiyaskodan sonra bir veda bile etmeden eve döndüğünde adamın anında onu arayacağını düşünmüştü. Bütün gecesi ateşli bir hastalığın pençesindeymiş gibi dönüp durduğu bir uykunun içinde geçerken sabah uyandığında telefonu da kapısı da hala bomboştu.
Günün ilerleyen saatlerinde çekip giderek onu gücendirip gücendirmediğini düşünmeye başlamıştı. Belki Görkem de sinirlenmişti ve bir miktar mesafe koyarak bunu belli etme peşindeydi. Yine de Birce'nin adım atacağını sanıyorsa bunu rüyasında görürdü. Eski nişanlısıyla görüşmeden ve görüşmeye kendisinden bahsetme zahmetine bile girmeyip gitmeden önce düşünmesi gerekiyordu böyle şeyleri.
Bu hırs genç kadını bir süre ayakta ve işlevsel tutmuştu. İşe gitmiş, keyifsiz olduğunu etrafındakilere çaktırmamaya çalışırken uzun zaman sonra sıkı sıkıya tutunduğu tek şeyin paramparça olduğunu kendine bile söylememek için büyük bir çaba harcamıştı. Bu süreçte Aras'ı arayıp rahatsız olduğunu ve ona birkaç günlüğüne müsaade verdiğini söylemeyi de ihmal etmemişti. Bir çeşit inzivaya çekilip Görkem gelip her şeyi düzeltene kadar kafasını dinlemeyi planlıyordu.
Dördüncü günün sonunda hala bir haber çıkmadığında Birce adamın başına kötü şeyler gelmiş olabileceğinden şüphelenmeye başlamıştı. Belki de hastaydı, ateşten kafasını bile kaldıramıyor, ismini sayıklarken gözlerini kabuslara kapatıyordu. Bu gibi düşünceler iyice yoğunlaşıp kafatasının parçalandığını hissetmeye başladığında sonunda telefonu eline almaya karar vermişti.
İçindeki her şeyi çıkarmayı isteyen midesi ve buz tutmuş elleriyle aramayı yaptığında açılmayacağını umuyordu. Açılmayacaktı çünkü Görkem'in kafasına bir göktaşı düşmüştü ve şu anda bütün kemikleri alçıya alınmış vaziyetteydi. Başka bir açıklaması olamazdı bu durumun.
Beklediği gibi olmayıp telefon açıldığında ve adam dünyanın en soğuk sesiyle cevap verdiğinde çoktan yazılmış bir sona doğru ilerlediğini biliyordu Birce. Genelde bu durumda olan karşı taraf olurdu ama bazen işler değişebiliyordu demek ki. Zarların istediği gibi gelmediğini gördüğünde artık oyundan çıkmak için çok geç kalmış olduğunu da fark etmişti.
Yaptığı küçük şakaya Görkem sessizlikle cevap vermişti. Neler olduğunu sorması üzerineyse birkaç gündür düşündüğünü ve biraz araya ihtiyacı olduğunu söylemişti. Birce böyle bir kadın değildi. Hiçbir adamın önüne döktüğü kırıntılarla yetinmemişti. Bu adam Görkem gibi biri olsa dahi kabul etmeyeceği teklifler sunması durumunda vereceği cevap açık ve seçik bir şekilde ortadaydı.
Ona bunu kabul etmeyeceğini ve zaman istiyorsa bunun tamamen bir ayrılık olacağını söylediğinde Görkem sadece sesli bir şekilde nefes almıştı. "Belki de ikimiz için de en iyisi bu olur." Adamın cümleleri günler geçmiş olduğu halde kafasının içinde çınlıyordu. "İdil'le hala çözülmemiş meselelerimiz olduğunu fark ettik. Senin vaktini de boş yere harcamak istemiyorum açıkçası."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Ökçeler - Yenilendi!
MizahBİRCE; Modern zamanın romantik klişeleri içine sıkışmış bir kadın. ARAS; Kendi doğrularıyla yaşayan, farklı bir adam. Yüksek Ökçeler yenilenmiş haliyle sizlerle!