7

8.3K 672 51
                                    

Birce elleri ceplerinde, montunun bütün düğmeleri itinayla kapatılmışken ve kapüşonuna gömülmüşken bile içine işlemeyi başarabilen soğuğa en içten tebriklerini gönderiyordu. Üstüne bir kat daha bir şey giyebilmesinin imkânı yoktu zira şu an bir sumo güreşçisinden bile hallice bir görüntü sergilemekteydi. Bütün bu işleri bırakıp sumoya mı yönelsem? Hazır kilo almaya da başlamışken fena olmazdı.

Bir haftadır Aras'ın kapısının önünde nöbet tutuyordu. İşten çıkar çıkmaz yanına yiyecek bir şeyler alıyor ve gece uykusuzluktan bayılma aşamasına gelene kadar apartmanın önünden ayrılmıyordu. Ne yazık ki adamla bir kere daha konuşma fırsatını henüz bulamamıştı. Üst üste iki kere karşılaştıktan sonra hayatındaki bütün şansları harcamış olmalıydı ki Aras'ı tekrar yakalamayı becerememişti. Adamı sadece bir kere taksiye binerken görüp ucu ucuna kaçırmıştı, o günün geri kalanını nasılsa döneceği umuduyla geçirmişti ama Aras kadını fark ettiği için dönmemişti belli ki. Gece nerede kaldığını merak ediyordu Birce, belki sevgilisinde kalmış olabileceğini düşünüyordu. Öyle bir şey varsa kızın evini de öğrenip önünde nöbet tutmaya başlayabilirdi. Sonra da beni deli diye tımarhaneye kapatırlar zaten, layığımı bulmuş olurum.

Ellerini ovuşturarak ısıtmaya çalışırken apartman kapısına yaklaşan İpek'i gördü. Aras'ın küçük hayranı Birce'ye asla pas vermiyordu, bir haftadır neredeyse her gün karşılaşıyorlar ve birbirlerinden haz etmediklerini açıkça belli eden ekşi bir surat ifadesiyle karşıdakini görmezden geliyorlardı. Sonunda kendinden en az on beş yaş küçük bir kız çocuğunu düşman edinerek hayatının boş ve manasız olduğunu öyle güzel bir şekilde kanıtlamıştı ki kendini alnından öpesi geliyordu. Gerçekten bu kadar dibe batacağımı söyleselerdi ben bile inanmazdım ama işte buradayım. Kanlı, canlı ve donmak üzere.

Bu saçmalığa bir son vermesi gerekliydi. Bir yolunu bulup Aras'ı ikna etmeliydi. Artık daha fazla bekleyecek sabrı kalmamıştı. Ve tek çözümü gözlerinin önünde duruyordu, bunun farkındaydı. Uzun zamandır ağzını açmadan tek başına takılmanın verdiği bir korkuyla sesinin çok çıkmayacağına inanarak "İpek!" diye bağırdı Birce. Anlaşılan o ki sesi soğuktan veya konuşmamaktan kısılmamıştı. Tam bir aptal gibi sokağı inleterek kendisini rezil etmekten başka bir şeye yol açmamıştı genç kadın. Bir de İpek'in aniden durarak ona doğru dönmesine sebep olmuştu.

Kıza yaklaşırken çocuk kaçakçısı gibi görünmemek için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Sevimli bir gülümseme ve ani hareketler yapmamanın yeterli olacağını ummaktan başka bir çaresi yoktu üstelik. Yoksa gerçekten Aras yüzünden kendini bir hapishanede bulacak gibiydi.

"Selam! Beni hatırladın mı?"

İpek sesli cevap verme zahmetine girmeden sadece başını sallamakla yetindi. Birce bunlara takılmaması gerektiğini hatırlatmak zorundaydı kendine. Amacına giden yolda hiçbir saçmalığın onu yıldırmasına izin vermeyecekti. "Aras'a ulaşamıyorum da bir türlü." Diye bir yalan uydurdu. "Acaba beni içeri alabilir misin diye soracaktım."

İpek'in bakışlarındaki keskinlik Birce'nin kendisini ikiye ayrılmış gibi hissetmesine sebep oluyordu. Bu kadar küçük bir çocuk nasıl bu kadar karakter sahibi olurdu? Yedirdiler size hormonlu meyveleri, yedirdiler! Hepiniz babaannem oldunuz işte.

"Bir haftadır kapımızın önündesin." Dedi küçük kız, yeşil gözlerini kısarak. "Annemlerin polisi aramamasının tek sebebi Aras'ın onları durdurmuş olması."

Hay Aras kadar başına. Amcan yaşında adam o senin!

"Nasıl yani?"

İpek küçük dudaklarını büzerek bir saniye düşündü cevap vermeden önce. "Senin deli olduğunu söyledi. Bir de yakında pes edip gideceğini."

Yüksek Ökçeler - Yenilendi!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin