Sırtında hissettiği serin, küçük ayaklarla gözlerini hafifçe açtı adam. Yüzüne keyifli bir gülümseme yayılırken küçük kız da babasının uyandığını görerek kıkırdadı ve adamın sırtına yattı. Kızın saçları adamın ensesine değiyor, kaşınmasına sebep oluyordu ama Aras şikâyetçi değildi. "Annen nerede?" dedi uykulu bir sesle.
"İçerde."
"Güzel." Adamın sesinde küçük bir kırılma noktası vardı ki ufaklık da bunu fark ederek kıkırdadı ve adamın çıplak sırtını ezdiğini umursamadan doğrulmaya başladı.
"Niye?" diye sordu babasına, neyi tetiklediğini çok iyi bilerek.
"Çünkü..." Gerilimin birkaç saniye tırmanmasına izin vererek bekledi. Sonra boğazından gelen bir kükremeyle kızın çığlık atmasına sebep oldu. Minik kız babasının sırtından inmiş, ince bir çığlık eşliğinde kaçmaya başlamıştı. Rengini kesinlikle Aras'tan aldığı belli olan lüle lüle saçları o koşarken zıplıyorlardı. Adam onu çığlık atmasını kesmeyeceği ama yine de koşmaya devam edeceği bir mesafeden kovalamaya devam ediyordu.
Birce odaya girince ufak kız annesinin bacaklarının arasına saklandı ve nefes nefese "Canavar." dedi. Aras eğilip ona ulaşmak isteyince küçük bir çığlıkla birkaç adım geri gitti. Birce çığlık yüzünden suratını buruşturunca Aras tüm dişlerini gösterecek şekilde gülümsedi.
"Çok üzgünüm..." dedi kaşlarını kaldırırken. "Canavarlar küçük kızları yemek zorunda." Karısını aşıp kızını tek bir hamlede belinden yakaladı ve omzuna kaldırdı. Kızın uzun saçları aşağı doğru sarkarken tombul yanakları kızarıyordu. O kadar minik ve hafifti ki tepinip kaçmaya çalışmasına rağmen Aras neredeyse en ufak bir güç harcamıyordu. Onu yatağa yatırıp gıdıklamaya başladığında çığlıklar şiddetini bir seviye daha arttırmıştı. Isırmaya çalışıyor gibi yapıyor, her kükreme sesinde çığlıkların arasına küçük, melodik sesler karışıyordu.
"Çok güçlüsün, yoruldum." diyerek geri çekildi Aras. Fakat ufaklığın pes etmeye niyeti yoktu, babasının arkasına geçerek çıplak omzuna tırmanmak için bir hamlede bulundu. Elleri tutunacak bir şey olmadığından kayıyor, yatağın yumuşak oluşu gücünü kesiyordu. Kızının debelenmesine aldırmadan yan tarafta yatan Birce'ye uzandı Aras. "Nasıl oldun?" diye sordu dudaklarına küçük bir öpücük bırakırken.
"Daha iyiyim." dedi burnu tıkanık olduğu için boğuk çıkan bir sesle. Gözleri hastalığın ağırlığıyla kapanıyor olsa da aslında kocasının ve kızının didişmesini izlemek istiyordu. Aras dudaklarını alnına değdirirken kendine izin vererek bir süre kapattı gözlerini.
"Ateşin düştü."
Aras'ın endişesi gözlerinden rahatlıkla okunabiliyordu. "İyiyim ben. Endişelenmeye gerek yok." Teselli etmek istercesine elini üstüne doğru eğilmiş adamın yanağına yerleştirdi ve gülümsedi. "Alya, babanın canını acıtıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Ökçeler - Yenilendi!
HumorBİRCE; Modern zamanın romantik klişeleri içine sıkışmış bir kadın. ARAS; Kendi doğrularıyla yaşayan, farklı bir adam. Yüksek Ökçeler yenilenmiş haliyle sizlerle!