"Birce Aktürk. Kadınlara erkeklerin neredeyse gereksiz olduklarını ve bir fazlalıktan başka bir şey olmadıklarını düşündürten yazılarıyla ünlü köşe yazarı. Okuyucular, gayet güzel seçilmiş bir kitle; yaralı kadınlar, günümüzde yalnızlığı bir avantaj olarak gören sözde modern kadınlar ve tabii kendini kandırmak için can atan yalnızlar. Peki, okuduklarımıza ne kadar güvenmemiz gerektiğini biliyor muyuz?"
Birce Aktürk, sırt üstü yatağına uzanmış bir şekilde görmeyen gözlerle tavana bakarken artık neredeyse ezbere bildiği yazıyı aklından tekrar geçiriyordu. Gariptir ki içinde bir ihanet ya da kızgınlık hissi baş göstermiyordu. Bunu bazen yazıyı ilk okuduğunda neredeyse umursamayacak kadar üzgün olduğuna bağlıyordu. Ya da ortada kızabileceği, en son gördüğünde kendisi yüzünden acıyla dolmuş gözlerine bir kez daha bakıp bunu neden yaptığını sorabileceği bir Aras'ın olmayışı da olabilirdi sebep. Farkında olmadan derin bir iç çekiş koyuverdi kız, Aras'ın burada olmasından daha fazla istediği hiçbir şey yoktu. Adam burada olsaydı ve ona tüm öfkesiyle bu aptal yazı için kızabilseydi Birce dünyanın en mutlu kadını olacaktı. Yeter ki gözlerinin içine bakarak konuşabilme şansına sahip olsaydı.
"... Şüphesiz mükemmel aşk her insanın en çok arzuladığı duyguların başında gelmekte. Birce Aktürk, kadınların buna ihtiyaç duymadığını söylerken neye dayanıyordu? Düşüncelerinin ya da düşündüğünü iddia ettiği şeylerin gerçekten ne kadar arkasındaydı?
Korkmaya gerek yok, üslup olarak ciddi olsa da içerik olarak gayet eğleneceğimiz kesin. Tabii yazılarının sıkı takipçilerinden biri değilseniz.
Beyaz atlı prens gibi içi boşaltmış bir kalıbın üzerinde yükselmek kolay ve yozlaşmış bir hedef olsa da kitlelerin üzerine atladığı bir konu olduğunu inkâr etmek aptallık olurdu."
Aras'ın sivri dili kendini hafifçe gösteriyordu ama kız ilerleyen satırlarda bu alaycılığın neredeyse fiziksel olarak canını acıttığına yemin edebilirdi. Adamın her cümlesinin doğru olması bir yana, eleştirmek isterse sadece kendisi olsa yazıyı daha neşeli bir hale getireceğini, böylelikle okuyucunun ilgisini daha uzun süre tutabileceğini söylerdi.
Aras son cümlesiyle Birce'nin okuyucularına kolay ve yozlaşmış derken oldukça rahat bir kalem kullanmıştı. Adamı tebrik edesi geliyordu. İki aydır yüzünü bile görmediğini unutursa, en son kalbini paramparça ederek onu gönderdiği için böyle bir şansı elbette yoktu.
"Bir erkeğin asla gerçek bir mutluluk kaynağı olamayacağını söylerken yazarın yalnız ama mutlu olduğunu düşünenler olacaktır tabii."
Birce sinirlerinin bozulduğunu hissederek yattığı yerde kıkırdadı. Yalnız ve mutlu, şu an kendisini tanımlamak için kullanacağı son kelimelerdi. Kimsesiz ve çaresiz, üzgün ve de boş, hissiz veya umutsuz daha uygun geliyordu ona düşünürken.
"Yalnız ve mutlu kalıbını tekrar açmak için bir kenara koyalım.
Her şeyin çarpıtıldığı bir dönemde Birce'nin yazdıklarına böyle kuvvetli bir şekilde inanılmasının sebebi, kuşkusuz okuyucu kitlesine ihtiyaç duydukları şeyleri söylemesidir. Kızgın veya yalnız bir kadına söylenebilecek en güzel sözleri bir diğer kadının biliyor olması şaşılacak bir şey değil. Okuduğumuz her şeye inanmıyor olsak da samimiyetine güvenilen bir insanın, özellikle böyle hassas bir konuda düzgün bir dille verdiği tavsiyeleri ve zihnimize saldığı motive edici sözleri göz ardı etmek zor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüksek Ökçeler - Yenilendi!
HumorBİRCE; Modern zamanın romantik klişeleri içine sıkışmış bir kadın. ARAS; Kendi doğrularıyla yaşayan, farklı bir adam. Yüksek Ökçeler yenilenmiş haliyle sizlerle!