Her ne kadar yakında olsa şehir merkezine evimiz, bazen biraz zaman alabiliyor. Trafik bazen bir hayli yoğun olabiliyor. Buradaki vatandaşlar da bir hayli agresifler. Ara sıra yol ortasında ufak tefek sorunların büyütülmesinden dolayı diğer vatandaşlarda onların olgunsuz hareketlerinden dolayı dakikalarca beklemek zorunda kalıyorlar. Bence buraya bir polis lazım.
Sonunda şehir merkezindeki son durağa geldik. Mustafa abiye selam verdim ve çarşıdaki yapmam gereken işlere koyuldum. Lavabonun aynasıyla ilgili artık bir işim kalmadı. Yanımda getirmenin sebebiyse ölçülerinden dolayıydı. Tekrar geri dönüp aynayı Mustafa abiye teslim ettim, o da kabul etti.
Güneş yüzüme doğru vuruyor. O kadar sıcakki, bu kış günlerinde iyi geliyor. Sabah çıkarken iyi giyindim ve soğuğu fazla hissetmiyorum. Şehir merkezindeki karlar çoktan erimişti. Güneşin burada etkisi fazlaydı. Tahminim sıcaklık 10 derecedir diye düşünüyordum.
Geçenlerde bir kol saati almıştım. Pilinin bittiğini düşünmüyorum çünkü alalı üç beş hafta oldu. Bir saat pilinin bu kadar kısa sürede bitmesi imkansız diye düşündüm. Herhalde saatte bir sıkıntı vardır. Şimdi saati aldığım adrese doğru yürüyordum. Birçok kişi dikkat etmiyor olsa da kaldırımların üzerinden yürümek daha iyiydi. Canımı tehlikeye atamazdım. Kaldırım olduğu halde bazı insanlar canını tehlikeye atarak yoldan yürüyorlar. Bu iyi bir hareket olmadığı gibi, aksine tam bir çılgınlıktı benim için.
Saati aldığım dükkana girdim. Saati cebimden çıkarıp saatin bozulduğunu söyleyip oradaki çalışan adama verdim.
"Bu saat nasıl bozulur?" "Ufak bir pürüz var." "Nedir? Öğrenebilir miyim?" "Saatin içine su kaçırmışsın. Oturabilirsin sen." "Çay içer misin?" "İçerim."
Kendisine ve bana birer çay söyledi. Bana doğru bakarak "Sen ne iş yaparsın?" dedi. Neden sordunuz der gibi bir bakış attım. Herhalde samimi hareketlerimden dolayı bu soruyu sorma cesaretinde bulundu. Sadece muhabbet amaçlı sorduğunu söyledi. Pekte inandırıcı gelmedi.
Bir marangoz dükanında çalışıyordum. Ustam yaklaşık birkaç hafta önce iflas etmişti. Ve marangoz dükkanını kapatmak istemişti. Çalışanlara maaş vermekte sıkıntı çekiyordu. Bende çalıştığım yerden ayrıldım. Yük olmak istemedim çünkü zor duruma girecekti.
"Siz neden sordunuz?" dedim. "Burada tek çalışıyorum. Seni yanıma alabilirim. İstersen yarından itibaren burada çalışmaya başlayabilirsin." dedi. Şehir merkezi olduğu için buradaki günlük gelirin iyi olacağını tahmin ediyordum. Bu teklifi kabul etmekten başka çarem yoktu. İş aramak için sabahtan akşama kadar kim bilir nerelerde günlerce dolaşacaktım. Teklifi kabul ettim.
"Saat tamirinden çok anlamam." dedim. "Birkaç gün yanımda durduktan sonra öğrenirsin. Zaten bana yardım amaçlı biri lazım. Bazen işlerim çıkıyor. Dükkanı emanet edecek biri lazım. Ondan dolayı seni alıyorum." dedi ve saatimi tamir etti. "Ayda ne kadar verebilirsin? "diye sordum. "1600-1700 civarında verebilirim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya gelirsen
Teen FictionMutlu başlayan bir hikayenin ızdırab çeken bir yüreğin mi ya da görünmeyen iki ızdırab çeken yüreğin kaset misali sardığı hayatın adaletsizliklerinde mücadeleye devam edebilmek zorken yaşama savaşı veren birleşmiş iki yüreğin acısı.