YEDİNCİ BÖLÜM

433 21 21
                                    


Hermione, o kadar heyecanlıydı ki sanki ömründe daha önce hiç tiyatro izlememişti. Perdenin açılmasına birkaç dakika vardı. Salondaki tüm koltuklar doluydu. Hermione elindeki broşüre baktı. Oyunun tanıtım afişinin bir kopyasıydı, yani kendi tasarımı. Salondaki insanlar bu güzel broşür hakkında konuşurken tasarımcının bizzat yanı başlarında oturduklarından habersizdiler. 

Hermione saatine baktı. Oyunun bir an önce başlamasını istiyordu. Onu bir an önce görmeyi. Nehir kenarındaki o geceden sonra görüşmemişlerdi. Ama konuşmaları, Snape'in ona sarılışı aklından çıkmıyordu. O geceyi her düşündüğünde kalp atımında bir hızlanma oluyordu ve bunu sürekli düşündüğü için son iki günden beri kalp atım hızı normal seyrine dönememişti. Bunlar ona yabancı duygulardı. 

Hayatı ne yazık ki bir peri masalı değildi. Mücadeleyle, acıyla yoğrulmuştu. Ve ilk defa onu mutlu eden bir olay yaşıyordu. Ve Snape'e tuhaf bir şekilde güveniyordu. Onun yanında huzur buluyordu. Onu partide ilk gördüğü zaman, ilk tanıştıklarında ve ilk tartışmalarında garip bir çekim hissetmişti sonunun böyle olacağını bilemeden. Şimdi o gözlere baktığında çok daha fazla şeyler hissediyordu. 

O bunları düşünürken oyunun birazdan başlayacağına dair bir duyuru duyuldu. Hermione telaşla üstünü başını düzeltti. Zaten bir türlü hazırlanamamıştı. Neye elini atsa beğenmemişti kendini. En sonunda turkuaz bir elbise giymiş ve saçlarını da örmüştü. Bu telaşına güldü kendi kendine. 

Nihayet perde açıldı ve Snape sahneye adımını attı. Kendinden emin duruşuyla sahneye hakimiyetiyle usta bir sanatçıydı ve izleyenleri kendine hayran bırakıyordu. Diğer oyuncular da elbette başarılıydı ama Hermione'nin gözü sadece bir kişiyi görüyordu, kulakları sadece bir kişinin kelimelerini duyuyordu.

Oyun üç saate yakın sürdü. Bittiğinde herkes gibi Hermione de dakikalarca oyuncuları alkışladı. Snape'in, Hermione'nin geleceğinden haberi yoktu. O yüzden Hermione yavaşça kalabalıktan sıyrılıp kulise doğru ilerledi ve Snape'in çıkmasını bekledi. Biraz ilerisinde duran kadınlar Snape hakkında konuşuyorlardı. Onun yeteneğinden, oyunculuğundan ve... Ne kadar yakışıklı bir adam olduğundan! 

Hermione sinirle kadınlara baktı. Tanrım! Kimdi bu kadınlar? Sakin ol Hermione dedi iç sesi. Kafasını boynundaki atkısına gömdü. Snape'in atkısına. Onun kokusunu içine çekti usul usul. O benimle diye düşündü. Tam o sırada bir el dokundu omzuna. Hermione şaşkınlıkla gözlerini açtı. Arkasını döndüğünde atkının sahibini karşısında gördü. 

"Bayan Granger?"

Snape'in sesindeki soru soran ton, gözlerindeki beklenti Hermione'nin yüksek olan heyecanını daha da arttırmıştı. 

"Bay Snape, ben oyunu görmeye gelmiştim."

Snape gülümsedi. "Doğru. Tiyatroyu çok sevdiğinizi söylemiştiniz."

"Aslında sizin performansınızı izlemek, gelmem için daha büyük bir etken oldu." dedi Hermione kızararak.

Snape'in gülümsemesi genişledi.

"Ne büyük şeref benim için. Nasıl buldunuz peki?"

"Eh... Fena değildiniz."

"Her zamanki gibi çok naziksiniz Bayan Granger."

"Bu seferkinin şaka olduğunu anladığınızı varsayıyorum, Bay Snape."

"Öyleyse sorumu yineliyorum. Nasıl buldunuz?"

"Cevabı biliyorsunuz ama yine de sizi övmemi bekliyorsunuz."

"Sizin güzel ağzınızdan olumlu şeyler duymak her zaman gerçekleşen bir durum değil Bayan Granger." dedi Snape gülümseyerek.

SİYAH VE KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin