Jo'ların evine doğru yola çıkmadan önce Snape, Sirius'u aradı. Acil bir durum olduğunu ve buluşmaları gerektiğini söyledi. Hermione gergin ve huzursuzdu. Ne olacağını, nasıl tepki vereceklerini bilmiyordu. Harry evlatlık olduğunu biliyordu. Bu, işleri bir parça da olsun kolaylaştırsa da, Hermione nasıl söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Bir de işin Voldemort boyutu vardı. Peşimden büyük bir tehlike ile geldim nasıl diyecekti. Kendine öyle öfkeliydi ki! Böyle bir hata nasıl yapmıştı? Bunun olacağı belliydi. Ortaya çıkmamalıydı ama iş işten geçmişti. Artık her şey için çok geçti. Evin kapısına geldiklerinde Snape elini tuttu genç kadının, güvenle gülümsedi.
"Merak etme, her şey yolunda gidecek."
Hermione de gülümsemeye çalıştı.
"Umarım." diyebildi. "Umarım."
Snape, kapının zilini çaldığında Hermione'nin göğsünde de davullar çalmaya başlamıştı. Jo açtı kapıyı. Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Snape ve Hermione'yi görünce gülümsemeden edemedi. Onları güler yüzle içeri davet ederken, Snape'e imalı bir şekilde göz kırptı. Biraz sonra olacaklardan habersiz tatlı tatlı konuşmaya başlamıştı.
"Ah Severus, acil bir şey deyince endişelenmiştim ama sanırım bize güzel haberlerin var. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Hemen ayrıntıları istiyorum." dedi heyecanlı bir şekilde.
"Aşk hayatında olan gelişmeler için mi beni işimden alıkoydun Snape? Basın açıklamanı daha uygun bir zamanda yapabilirdin." diye araya girdi Sirius.
Bir an önce konuya girmek isteyen Snape,
"Zevzekliğin sırası değil Black. Buraya önemli bir konuyu konuşmaya geldik. Harry nerede?"
"Harry odasında. Bir problem mi var?"
"Harry'i çağırmadan sanırım meseleyi önce size anlatsak daha doğru olacak."
"Evet Snape, seni dinliyoruz."
"Siz zaten bunun olabileceğini ön gördüğünüz için, direkt söylemekte bir sakınca görmüyorum. Bayan Granger, Harry'nin ablası."
Jo ve Sirius birbirlerine baktılar. Ne tepki vereceklerini şaşırmış gibiydiler. Jo sinirlenmişti. Nedense yıllar sonra ortaya çıkan bir akraba fikri onu rahatsız ediyordu. Oğlunu kimseyle paylaşmak istemiyordu.
"O zaman neden ilk tanıştığımızda bu durumdan bahsetmediniz? Evimize girdiniz, birlikte yemek yedik. Tanrım! Niyetiniz nedir Bayan Granger?"
"Jo, tatlım... Sakin ol, lütfen."
Sirius, karısının yanına geldi. Hermione daha şimdiden böyle tepkiler veren kadına, önlerindeki tehlikeleri nasıl anlatacaklarını düşündü. Anlayışlı bir ses tonuyla konuşmaya çalıştı.
"Ne gibi bir niyetim olabilir Bayan Rowling? Ben sadece bir anda gelip hayatınıza dahil olmak istemedim hepsi bu. Size kim olduğumu söylemeden önce sizi tanımak istedim. Ayrıca sizinde beni tanımanızı istedim. Ve kardeşimin bana ısınmasını istedim. Bir gün bir anda karşısına çıkıp ben senin ablanım demektense bir bağ kurduktan sonra bunu söylemeyi tercih ettim. Hepsi bu."
"Aşırı tepki veriyorsun Jo." dedi Snape.
Bu bilgiyi söyleyip söylememek konusunda kararsız olan Hermione, en iyisinin kartların açık olarak oynanması gerektiğini düşündü.
"Ayrıca, biz Harry'i evlatlık verilmesi için vermedik. Harry, koruma programındaydı. Biz İngiltere'ye geldikten sonra bizim güvenliğimiz için Harry burada bir ailede kaldı. Ve ben başka bir aile ile İngiltere'den ayrıldım. O aile siz değildiniz. Onlarla biz iletişim halindeydik. Harry'nin koruyucu ailesi. Babamın bana söylediğine göre onlar bir trafik kazası geçirdi ve Harry'i siz aldınız. Böylece bizim Harry ile bağlantımız koptu. Ben yıllarca onu aradım. Babama söz vermiştim. Kardeşimi bulacağıma dair bir söz. Buldum da. Ve şu an buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH VE KAHVE
FanficHayatı acı içinde geçmiş, yapayalnız genç bir kadın olan Hermione Granger, taşıdığı büyük sır ile birlikte verdiği sözü tutmak için Londra'ya gelir. Ne pahasına olursa olsun sözünü yerine getirebilmek için bir plan yapar. Fakat hiç düşünmediği bir o...