11. Özge & Sadık
Mahalle, Sadık Murat Kolhan'la ilk defa tanıştıkları o tuhaf binanın bulunduğu bölgenin hemen yanındaki tek yerleşim yeriydi. Başladığı noktaya döndüğünü düşündü Özge, araçtan inip yerleri yağmurun ıslaklığıyla çamurlaşan, gecekondulardan oluşmuş mahalleye bakarken. Sadık konuşmadan yürümeye başladı ve Özge, aralarındaki iki adımlık uzaklığı korumakta kararlı, konuşmadan takip etti. Sadık Murat Kolhan'la, ruhunu sahip olduklarına satan bu adamla yürümüyor, onu takip ediyordu. Varoluşunun, dünyayı olması gereken hale dönüştürmekte bir kıvılcım olduğunu anlamadan, savaşmaya karar verdiği devin yanında kendini bir nokta gibi hissederek, Sadık durup ona dönene kadar yürüdü. Issız yolda durduklarında Sadık "Planın ne?" dedi. Özge, Kolhan'ın kendisini en başından beri okuduğunu artık biliyordu, emindi. Bu insanları kandırabileceğini düşünerek bile asıl kendini kandırmıştı. Ama kaybedecek hiçbir şeyi yoktu, gerçekten de Can Manay'ın o gün hayatını altüst ettiği o noktaya dönmüştü. Parçası olmayı kabul ettiği şeyi değiştiremiyorsa o zaman sistemin
içinde yitip gideceğini biliyordu. Asla bu sistemin bir parçası olmayacağına emindi, yapman gerekeni yapamadan yitip gitmek de sisteme hizmet etmekti. Kolhan'a yaklaşıp kızaran gözlerini kısarak, içindeki hayal kırıklığını kaşlarıyla sınırlayarak sordu: "Asıl sizin planınız ne?" Sadık gülümsemekle anlamak arasında gitti geldi bir an. Sonra "Ne saçma bir soru bu şimdi!" dedi. Özge bir küçük adım daha yaklaşıp, "Benimle ne işiniz var? Koleksiyonunuza katacağınız biri değilim ben. Peki niye buradasınız ve niye buradayız?" Sadık, Özge'nin suratına eğildi ve fısıldadı: "Milletvekili olmak ister misin?" Özge ruhuna yumruk yemiş gibi sarsıldı. Sadık Murat Kolhan'ın, bağlı olduğu o iğrenç sistemi yıkmak için Özge'nin canını o an, hemen oracıkta vermeye hazır olduğunu görmemesi imkânsızdı! Neyin oyunuydu bu... "Yanımdan yürürsen konuşabiliriz" dedi Kolhan arkasını dönüp yürümeye başladığında. Özge şaşkınlıkla bir an bekledikten sonra hızla yaklaştı Kolhan'a, yan yana yürümeye başladılar, Sadık açıkladı: "Hâlâ görmüyor musun? Ne istersek yapabiliriz." "Siz?" dedi Özge, Kolhan'ın çoğul konuşurken kimi kastettiğini sorgulayarak. "Evet, biz" dedi Kolhan kendinden abartılı bir eminlikle. "Siz kimsiniz?" diye sordu Özge. Kolhan durup Özge'ye döndü. "Daha fazla oyun oynamayalım Özge Hanım, hadi gel, bu seferlik aklımızda ne varsa koyalım ortaya" dedi. Özge bu adamın asla aklındakini ortaya koymayacağını biliyordu ama yine de kafasını salladı. Kolhan, "Bu sana verdiğim son şans. İçeri gireceksin ama sonra yalnızsın. Yaptığın her hatanın sadece seni değil değer verdiğin her şeyi yok edeceğini bil. Sevdiğin her şey için en büyük tehlike haline geleceğini bil. Cehennemi temizlemek mi istiyorsun, önce içeri girmen gerek" dedi. Özge dümdüz sordu: "Sizin bundan kazancınız ne?" "Hiçbir şey" derken yine yürümeye başladı Kolhan. Özge hemen yetişip, "Hiçbir şey! Bir şeyleri falan imzalamamı istemeyecek misiniz? Hiçbir şey olamaz" dedi. Kolhan, "Senden hiçbir şey istemeyeceğim Özge Hanım" diye yineledi elleri cebinde, etrafındaki gecekondulara bakarken. Özge gözlerini kıstı, bu işin içinde bir iş mutlaka vardı. "Benim zehirli bir şeylere dahil ya da alet olmamı falan da istemiyorsunuz?" dedi. Kolhan bir an durdu ama Özge'ye dönmedi. "Zehirli bir şeylere dahil olmanı isteseydim sana evlenme teklif ederdim" dedi ve yürümeye devam etti. Sadık neden böyle söylediğini bilmeden, düşünmeden etmişti bu cümleyi. Söylediği şey o kadar absürddü ki ve öyle düşüncesizce ağzından çıkmıştı ki sanki bilinçaltı konuşmuştu. Özge çivilenmiş gibi kaldı yerinde. Beyni Kolhan'a yetişmesi gerektiği sinyallerini verirken yürüyemedi, ta ki Kolhan'ın iri gövdesinin kahkahalar içinde sallana sallana güldüğünü görene kadar. Dalga mı geçiyordu! Yarısı çökmüş ıslak duvara dayandı Özge ve Kolhan'ın saçma gülmesinin bitmesini bekledi ama o yürümeye devam etti, gittiği yeri bilen biri gibiydi. Aralarındaki mesafe o kadar açıldı ki Özge, şaşırdığı için kendini aptal gibi hissederek şaşkınlığından silkelediğinde