41. Bilge
Can Manay'ın evi hâlâ yanıyordu. Alevler gökyüzüne kadar yükselirken evin önündeki itfaiye araçlarının önünde açıklama yapan spikerlerden biri yangına neyin sebep olduğunu bilmediklerini ama doğalgaz patlamasıyla ilgili bulgular olduğunu anlatıyordu. Doğru'yu evde yalnız bırakmak zorunda kalmıştı. Can Manay'a saatler boyunca ulaşmaya çalışmıştı. Zeynep ve Ali de ulaşamamıştı. Bilge önce yanan eve gitmiş, Duru'nun hastaneye kaldırıldığını öğrenince hastaneye gelmiş, ne gerekiyorsa yapmıştı. Akıllara ilk gelen şeyin, Can Manay'ın yanan evin içinde olabileceği ihtimalinin, itfaiyecilerin yaptığı araştırma sonunda ortadan kalkmasıyla biraz rahatlamışlardı ama sadece biraz çünkü Can'ı hiçbir yerde bulamıyorlardı. O dik, soğuk, mesafeli Zeynep bile saatlerdir ağlıyordu, itfaiyecilerin beceriksizliğine lanet etmesi bitmemişti. Kafasını her kaldırdığında, kolları arasına bir baba gibi aldığı Zeynep'i teselli eden Ali'yle göz göze gelmesi sıkıntı vericiydi. O bakışlardaki ilgi ve anlayışın yoğunluğu, sanki kendi kalbindeki soğuklukla yüzleşmesine neden oluyordu. Ağlayamıyordu Bilge, niye ağlasındı ki! Can Manay ölmemişti, sadece nerede olduğunu bilmiyorlardı. Ölmüş olsa bile ağlayabileceğini sanmıyordu, çünkü bir şey hissetmiyordu. Bir şey hissetmediği için hissettiği suçluluk dışında. Zeynep tuvalete gittiğinde odadaki sessizliği hafifletmek için konuşmak zorunda hissetti Bilge, "Yangının çıkış sebebi netleşti mi?" diyerek. Ali kafasını hayır anlamında salladı "Bekliyoruz" derken ve Bilge'ye bakmaya devam etti. Ali'nin ilgisini fark etmekten huzursuz Bilge, oyalanmak için telefonunu çıkarırken telefonu çaldı, arayan Eti'ydi. Eti "Duru nasıl? Nesi var?" diye açtı telefonu. Bilge "İyi. Dumandan biraz etkilenmiş ama iyi" diye açıkladı. Eti kurcaladı: "Sadece bu kadar mı?" Bilge düşündü, "Bildiğim kadarıyla ufak tefek kesikler var ama bir tek eline dikiş atıldı" diye açıklarken Eti lafa girdi: "Neden olmuş bu kesikler, saldırıya mı uğramış?" Bilge Eti'nin heyecanını anlayışla karşılayarak cevap verdi: "Patlamadan olmuş sanırım, saldırıyla ilgili bir şey söylenmedi." Eti sorguladı: "Can'ı bulabildiniz mi?" Bilge, "Telefonu kapalı ama evde" derken Eti lafa girdi: "Tamam, Can gelir gelmez bana haber verir misin?" dedi. Bilge hissettiği şaşkınlığın sesine yansımasını engelleyerek "Tabii" dedi ve telefonu kapattılar. Şaşkınlığı Eti'nin, Can'ın evde olmadığından emin olmasındandı, soru bile sormamıştı.
Eti'nin bildiği şeyi, obsesif bir narsistin asla kendini öldüremeyeceğini bilmeyen Bilge telefonunun tekrar çalmasıyla irkildi. Arayan Can Manay'ın güvenliğiydi.
42. Can Manay & Bilge
Hafızasına kayıtlı 2 numara vardı sadece, Eti'nin ve Kaya'nın numarası. Kaya ayrıldığında numarası Bilge'ye kalmıştı. Can hastaneye yaklaşmak üzereyken numarayı tuşladı, telefona çıkan Bilge arayanın Can Manay olduğunu anladığı anda bulundukları katı, odayı söyleyip kısaca tarif verdi. Odaya ulaşabileceği en kestirme yolu anlattı. Acil serviste sadece ambulanslar için ayrılan yere etraftakileri ezmekten korkmadan arabayla daldı Can, siyah üzerine kırmızı ejderhalı kimonosuyla fırladı araçtan ve Bilge'nin anlattığı gibi acil servisi hastaneye bağlayan ara kapıya geldi ama sadece doktor kartlarıyla açılan bu kapı kapalıydı, içindeki ani kızgınlık büyüyecekti ki kapı açıldı, Bilge açmıştı. Bilge sadece "Buradan" deyip yürümeye başladı hızla, Can Manay takip etti. Bilge elindeki kartla Can Manay'ı sadece doktorların kartlarıyla girebildiği bir başka kapıdan geçirdi, yine sadece doktorların binebildiği asansöre bindirdi, tek kelime konuşmadılar. Bilge, Can Manay'ın suratına dahi bakamadı çünkü bu tuhaf kıyafetin içinde acı çeken, çok acı çeken bir adam vardı. Konuşulmaması, sorgulanmaması, vakit kaybettirilmemesi gereken bir adam. Zaten böyle olacağını hesaplayıp Can'ın odaya, Duru'ya ulaşması için her şeyi daha önceden hazırlamıştı, tabii kimonoyla ortaya çıkacağını hesaplamamıştı. Hızla yürüdüler koridorda, yanından geçtikleri birkaç kişinin şok olmuş bakışlarına aldırmadan hatta görmeden hedefe ilerlercesine. Odaya varmalarına birkaç adım kala Bilge dönüp, "Duru Hanım iyi, bir haftaya toparlayacak. Ciğerleri için oksijen veriyorlar, bahçede baygın bulundu, ben ordaydım. Merak edilecek bir durum yok. Düzelecek... Eti Hanım sizden telefon bekliyor" dedi ve Duru'nun odasına açılan kapıyı açtı.