Telefonumun sesiyle gözlerimi araladım. Uzanarak telefonu elime aldım ve gözlerimi kısarak gelen mesajı açtım.
Her zaman ki yerde toplanıyoruz. Bir saat içinde hazırlan, seni almaya geliyorum. xx -C.
Mesaj Chris'ten gelmişti. Saate baktım ve akşamüzeri altıyı gösteriyordu. Lanet olsun. Dün gece gerçekten çok fazla içmiştim, eve zaten sabaha karşı gelmiştim. Yine de bu kadar aralıksız uyumam normal sayılmazdı. Yani genelde bu kadar çok uyumazdım.
Gözlerimi iyice açmaya çalışarak yataktan kalktım. Başıma lanet bir ağrı girmişti. Çok içmenin lanet etkileri. Lanet olsun. Ayaklarımı yere sürüyerek odamda ki lavaboya girdim. Aynaya baktığımda gerçekten berbat görünüyordum. Üzerimdekilerden kurtularak soğuk bir duşa girdim.
Neredeyse on beş dakika süren duşun ardından yeterince ayıldığımı düşünerek suyu kapattım. Üzerime havlu geçirdim ve banyodan, odama doğru ilerledim.
Havluyu bırakarak, dolabımı açtım ve iç çamaşırlarımı giydim. Daha sonra üzerime bol bir koyu renkli gömlek ve dar bir şort giydim. Aynanın karşısına geçip uzun sarı saçlarımı taramaya başladım.
Telefonum çalıyordu. Elimde ki tarağı bırakıp telefonumu aldım. Küçük kardeşim Sloane arıyordu. Gözlerimi devirdim ve telefonu açtım.
"Ne var Sloane?"
"Dün gece haberlere çıktın ve bu sabah da gazetelere." Sesi bitkin geliyordu. Babam benim yüzümden ona bağırmış olmalıydı.
"Ne olmuş?"
"Gazeteleri görmedin mi Taylor? Babam seni buraya çağırıyor, sana söylememi istedi."
Dün gece çok içmiştim ve gerçekten gazetelere çıkacak kadar ne yaptığımı hatırlamıyordum. Ama umurumda da değildi.
"Babama, canı cehenneme dediğimi söylersin."
"Böyle bir şey söylemeyeceğim. Akşam hemen buraya gelmezsen, neler olacağını biliyorsun."
Kahkaha attım. "Neler olacakmış Sloane? Babamın da, o muhteşem soyadının da umurumda olmadığını söylersin. Kapatıyorum ben, işlerim var."
Tam cevap verecekti ki, telefonu yüzüne kapattım. Doğru. Her gün gazetelere iğrenç şekillerde çıkarak babamın o muhteşem soyadını lekeliyordum. Sonuçta bu şehrin yarısından fazlası onundu ve böyle bir kızı olduğu için utanç duyduğunu yüz kereden fazla dile getirmişti. Ama umurumda değildi, olamazdı da. Ondan nefret ediyordum. Lanet işinden başka hiçbir şeyi düşünmezdi. Onun şu an ki parası, torununun, torununun, torununa ve daha fazlasına bile yetecekken, babam hala iş peşindeydi.
Her neyse, makyaj yaptım ve cüzdanımı, sigaramı ve telefonumu elime alıp odadan çıktım. Odamın hemen yanında ki ayakkabı odasına girdim ve elime geçen ilk siyah topukluyu giydim.
Bu lanet yirmi ya da bilmem kaç odanın olduğu lanet evde sadece ben ve hizmetçiler yaşıyordu. Gerçekten bok gibi bir durum. Sloane yanıma taşınmak istemiyordu, o babam ne yaparsa yapsın, onu bırakamazdı.
Merdivenlerden aşağı inip mutfağa doğru yürümeye başladım.
Kristen mutfakta bir şeyler yapıyordu. Geldiğimi görünce başını aşağı eğerek, "Uyandığınızı duydum efendim ve size yiyecek bir şeyler hazırladım. Şimdi kahvenizi hemen yapıyorum."
"Bir şey yemeyeceğim, kahve iyi olur," diye yanıtladım ve mutfaktan çıkmak üzere arkamı döndüm.
Kristen, "Efendim, siz uyurken iki saat kadar önce biri sizi ziyaret etmeye geldi. Ona uyuduğunuzu, rahatsız edilmek istemediğinizi söyledim. O da siz uyanana kadar bahçede bekleyeceğini söyledi," dedi. Yanlış bir şey yapıp yapmadığından emin olamıyormuş gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD CHOICE
Teen Fiction“Evet, iddia gibi,” dedi Chris tekrar arsızca sırıtarak. Gülümsedim. Yapamayacağım hiçbir şey olamazdı. Chris eliyle karşıda ki masada oturan çocuğu gösterdi. “Onu iki hafta içinde kendine aşık edeceksin. Eğer kaybedersen benimle yatarsın.” Gösterdi...