TAYLOR
"Bu iş bitti Michael," diyordu Alex babama.
"Burası konuşmak için uygun bir yer değil," dedi babam.
"Alexander, biraz sakin olmalısın," dedi bir adam. Sanırım Richard olmalıydı. Alex'in babası.
"Bana ne yapacağımı söyleyip durma lanet olası," diye bağırdı Alex. "Bu aptal oyunu daha fazla devam ettirmeyeceğim."
"Bunu yapmak zorundasın Alexander, bu senin karar verebileceğin bir şey değil, geleceğimiz söz konusu."
"Geleceğinin canı cehenneme baba," diye bağırdı Alex. "Onu görmüyor musunuz? Bunu daha fazla kaldıramaz."
"Bunu daha sonra konuşacağız," dedi babam.
Hastanede odamın kapısının önünde durduklarından neler konuştuklarını uyandığım andan itibaren duyabilmiştim. Odamda sadece Ashley vardı. Uyandığımı anlasa bile sesini çıkarmadı. Konuştuklarını dinlememe müsaade etmişti. Başımı Ashley'ye çevirdim. Koltukta gözlerini kapıya dikmiş halde öylece oturuyordu. Önündeki masada dizüstü bilgisayarı vardı. Bilgisayarına ne diye ihtiyaç duyduğunu anlamasam da sesimi çıkarmadım.
"Olanları duydun mu?" diye fısıldadım.
Ashley gözlerini bana çevirdi. Anlayışlı bir ifadeyle başını öne doğru salladı. "Sen iyi misin?"
"Evet."
"Kolun acıyor mu?"
Başımı iki yana salladım. "Sadece susadım," dediğimde Ashley hemen yerinden kalkıp başucumdaki şişeyi açıp içine bir pipet koydu. Sudan birkaç yudum aldıktan sonra, "Teşekkür ederim," dedim. "Ben sana demiştim falan demeyecek misin?"
"Hayır," dedi Ashley. "Öyle bir şey demeyeceğim. Eric burada, kapının önünde bekliyor." Ashley'de garip bir şeyler vardı. Farklı davranıyordu. Ne olduğunu anlamamıştım. "Çağırma mı ister misin?"
"Neler oluyor Ashley?"
"Hiç, sadece," diye fısıldadı.
"Ne sadece?" dedim kaşlarımı kaldırarak. "Neler oluyor?"
"Hiçbir şey."
Onu zorlayacak değildim, anlatmak istediğinde kendi anlatırdı. "Ben baygınken neler oldu?"
"Bana adresi verdiğinden yarım saat sonra falan yola çıkmıştım. Ama oraya ulaştığımda silahlı adamlardan başka kimse yoktu. Sonra silah sesi duydum ve polisi ve babanı aradım. Onlar geldiğinde de direkt içeri girdiler zaten."
Anladığımı belirtmek için başımı salladım.
"Bayan Momsen. Ben Dylan Grey." Kapının önünde bir polis memuru duruyordu. "Uyanmışsınız, eğer iyiyseniz ifadenizi almaya gelmiştim."
"Tabiki memur bey," dedim.
Ashley, "Ben hemen kapının dışında olacağım," dediğinde başımı salladım.
"Kısa tutmaya çalışacağım," dedi memur Dylan. "Chris Black sizi ve diğerlerini esir tutuyordu öyle değil mi?"
"Evet."
"Bay Black'i ne kadar iyi tanıyordunuz?"
"O bir zamanlar arkadaşımdı, sonra öyle olmadığını anladım. Önceden beni kaçırmıştı ve cinayet işlediği için hapse girmişti. Şimdi de hapisten kaçıp tekrar benim peşime düştü."
"Anlıyorum Bayan Momsen, sizin orada olduğunuzu nereden biliyordu?"
"Bizi Michael ele vermişti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAD CHOICE
Ficção Adolescente“Evet, iddia gibi,” dedi Chris tekrar arsızca sırıtarak. Gülümsedim. Yapamayacağım hiçbir şey olamazdı. Chris eliyle karşıda ki masada oturan çocuğu gösterdi. “Onu iki hafta içinde kendine aşık edeceksin. Eğer kaybedersen benimle yatarsın.” Gösterdi...