Bölüm 20

69 9 6
                                    

 Özlemişim... Hemde çok özlemişim.Arabamın o kokusunu içime çekmeyi çok özlemişim.Islak olan spor ayakkabılarım bu durumu doya doya yaşamam engel olsa da,yine de şuan bulunduğum bu durumun tadını dibine kadar çıkaracağım.Baya dır pistte gitmediğim aklıma gelince,direksiyonu kırıp pistte doğru sürmeye başladım. Yaklaşık bir on dakika sonra pistte gelmiştim,gördüğüm ilk boş yere arabamı park edip arabadan indim. Attığım her adımda spor ayakkabılarımın içinde ki sular vıcık vıcık ses çıkartıyorlardı. Telefonum çaldı ve açıp baktım,arayan Any idi.

-Hangi cehennemdesin sen! 

-İlgilendirdiğini pek sanmıyorum.

-Hemen eve gelmen lazım.

-Sebep?

-Evin içinde biri var.

-On dakika ya oradayım.Diyerek telefonu kapattım ve arabama doğru koşmaya başladım.

Araba binip hızla arabayı çalıştırdım ve eve doğru hızlı bir şekilde sürmeye başladım. Ne kadar aramız kötü olsa da o benim hala dostum,kardeşim.Olabildiğince hızlı bir şekilde eve ulaştım ve arabamı özensiz bir şekilde kapının önüne park edip indim.Kapıya geldiğimde hızlıca kapıyı yumruklamaya başladım,bunun bir işe yaramayacağını bile bile yinede yaptım.Anahtarımı almak için arkama döndüm fakat sırt çantamın yanımda olmadığını fark etmiştim. Lanet olsun! O rutubetli tünelde bırakmıştım sırt çantamı, vede içinden anahtarımı almamıştım.Aklıma ve şansıma bir kez daha lanet edip evin arka tarafına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Neden bu evin anahtarı benim yanımda olmayınca hep bir aksiyon yaşanıyor? Bu doğa ananın ban karşı oynadığını bir çeşit oyun mu yoksa? Umarım bu sefer alt katta açık bir pencere bulurum.Aniden arka cebimin titrediğini hissettim ve seri bir şekilde telefonumu cebinden çıkartıp gelen mesaja baktım. '' Şanslısın bugün küçüğüm. Çünkü mutfağın camını açık bıraktım.'' Telefonumu hızlı bir şekilde arka cebime koydum ve mutfağın camına doğru ilerlemeye başladım.Camın çok az bir miktar açık olduğunu görünce daha da çok rahatlamıştım.Tünelde sürünmekten kollarımda derman kalmasa da,paslanmış pencereyi zorlayarak tamamen açmayı başarmıştım.Pencerenin pervazından destek alarak tüm vücudumu içeriye soktum. Fakat ayaklarım üzerinde duramadığım için yere sert bir şekilde düştüm. Bugün o kadar çok düştüm ki,eminim iki veya üç kemiğim kırılmıştır.Bu ihtimali pek de umursamadan ayağa kalktım,çünkü burada benim dünya üzerinden kalmış tek sevdiğim insanın hayatı söz konusuydu.Sol tarafıma düşmüş olan telefonumu elime alarak, gereksiz bir güven duygusu oluşturdum.Salona doğru ilerlerken adımlarım yeni doğmuş bir bebeği andırıyordu. Eğer yukarılardan bir yerden Deniz beni izliyorsa ki izliyordur,şuan ki halime çok gülüyordur kesinlikle.

''Any!'' Diye bağırmaya başladım.Evin içinde birisinin olduğunu bile bile bağırmaya devam ettim. Salona girdim ve içeriyi incelemeye başladım,fakat hiçbir şey yoktu. Aniden gelen çığlık sesiyle arkamı hızlıca döndüm ve sol tarafımda duran,masanın üzerinde ki su dolu sürahiye elim çarptı ve sürahi yere düşerek kırıldı.Yere düştüğünde sanki her şey ağır çekimde imiş gibi oldu ve cam kırıklarını bir kaç parçası da bana doğru sıçradı.Bu durumu önemsemeden evin diğer odalara doğru ilerlemeye başladım. Hole geldiğim zaman,ayak sesleri duymaya başladım.Etrafımda yavaşça dönerek,sesin nereden geldiğini tespit etmeye çalıştım. Aniden bodruma açılan kapı açıldı ve içinden kan ter içinde kalmış Any koşarak üzerime atladı ve beni bir şeyden korumak istermiş gibi kendini bana siper etti.

-Ne oluyor!

-Sen iyi misin? Dedi endişeli bir ses ile.

-Evet de sen pek iyi değilsin.Evde tek değiliz değil mi?

BittiyseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin