Bölüm 4

258 137 6
                                    

Dün eve geldiğimde bir karar almıştım. Kendimi daha fazla ezdirmeyecektim. Benim bir görevim vardı. Bunu yerine getirmek için neden Lee uyuzunun keyfinin yerine gelmesini bekliyordum ki? Tabii bu karara bağlı kalmam beş dakika falan sürdü. Çünkü Lee yine telefonlarıma cevap vermiyordu. Ona olan bağlılığımı sınıyor gibiydi.

Sandığı kadar kolay vazgeçmeyecektim.

Fakat sabah erkenden otelin yolunu tutmamın sebebi bu değildi. Akşam Lee'nin sosyal medya hesaplarını kontrol ederken attığı resim fitilimi ateşlemişti. Otelin yemek salonunda yemek yiyordu. İninden çıkabilmişti demek. Pek yorgun da görünmüyordu. Bir kaç gündür nefret ettiğim suratına renk gelmişti.

Şartellerim attı. Lee sosyalleşebilecek kadar iyi durumdaydı. Bende onu yorgunluktan allak bullak olmuş bir şekilde düşünüyordum. Buraya kadardı işte. Bu sabah ne yapacak edecek onu kursa götürecektim. Çünkü kursu daha fazla oyalayamayacak olmam bir gerçekti.

Bu sefer resepsiyona hiç uğramadan asansöre yöneldim. Arka fonda filmlerde olduğu gibi gerilim müziği çalıyordu ama aldırmadım. Arkamdan resepsiyondaki sarışın bombayla bir güvenlik görevlisinin geldiğini gördüm. Birazdan Lee'nin planları suya düşecekti. Adımlarımı hızlandırarak kapanmak üzere olan asansörü yakaladım. Asansörün kapıları kapanırken ikiside bana yetişemedi. O gerilim müziğini onlarında duymasını isterdim.

Çünkü damarlarımdan adrenalin kokusu yükseliyordu. Bunda o müziğin çok etkisi vardı. Aynı Jason Staton'ın Tetikçi filminde olduğu gibi. Yerimde duramıyordum. Asansörün on birinci katta olduğumu gösteren ışığı yandığında kapıların tamamının açılmasını beklemeden kendimi dışarı attım. Sanki daha önce bu kata çıkmışım gibi 7240 numaralı odayı buldum.

 Sanki daha önce bu kata çıkmışım gibi 7240 numaralı odayı buldum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Müthiş bir öz güven patlaması yaşıyordum. Gerilim müziğinin sesini biri kısmış gibiydi. Kapıyı dinledim. Belki ardından işime yarar bir şey duyabilirdim. Israrla çalan telefon sesinden başka bir şey duymadım. Otel görevlileri Lee'den aldığı talimatların hakkını veriyor olmalıydı. Telefonun sesi kesilince yine çalmaya başladı. Sonra bir daha. Adrenalin damarlarımdan çekilmesini beklemeden kapıya vurmaya başladım.

Hiç açılmayacağını bilsem yine böyle vuracaktım. Kapısını nazikçe tıklatmayacak kadar çok sinirlendirmişti Lee beni. Paylaştığı resim yeniden gözümün önüne gelince kapıyı vurmaya devam ettim. Telefon sesi kesildikten beş saniye sonra kapının açıldığını duydum.

İşte damarlarımdaki adrenalini o an kaybettim.

Telefonumu çıkarıp Cho'ya mesaj attım. 

Bir saat sonra otelin önünde.

Şimdi Cho burada olsa bana ne güzel gaz verirdi. Bütün cesaretimi topladım ve açık kapıdan içeriye girdim. İlk dikkatimi çeken Lee'nin hindistan cevizi kokusu oldu. Gri ve kısa girişi geçtim. Burası geniş bir salona açılıyordu. Gözlerimle salonu taradım. Kimse yoktu. Sanki burada kimse yaşamıyormuş gibi her şey yerli yerinde ve topluydu. Halbuki bir kaç günde Lee'nin odayı epey dağıtmış olabileceğini düşünmüştüm.

Hayallerin ÜstüneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin