Bundan sonrası benim için biraz zor oldu. Lee hiç bir şey olmamış gibi davranırken ben bu olanları görmezden gelmek zorunda kalmıştım. Güç bela kurduğumuz iletişimin arasında soğuk duvarlar örülmüştü şimdi. Tek tesellim Lee'nin sorunsuz bir şekilde hazırlanıp erkenden otelden çıkarak zamanında derslerine yetişiyor olmasıydı.
Tüm enerjimi onu kursa götürmek için harcadığım günleri özlüyordum. Aşağılamıyor, huysuzluk yapmıyordu ama aramızdaki duvardan memnun değildim. Yüzüme bakmadığı için mutlu olup olmadığını anlayamıyordum.
Sabah odasına çıkıyordum. Hazırlanmasını izliyor, aceleyle odadan çıkmak isteyişine tanık oluyordum. Beni bir kere parfümünü bileğime sıkarken yakalamıştı. Eskiden olsa çoktan fırçayı yemiş odadan atılmıştım. Fakat o hiç bir şey söylemeden yanımdan geçip gitmişti. Gizliden gizliye o da beni görmezden geliyordu.
Onunla bir kaç saniye göz göze gelmek için yazılmış yazılmamış bütün senaryolarımı feda etmeye hazırdım. Sadece bir kaç saniyeye ihtiyacım vardı. Gerçek şu ki bileğimdeki hindistan cevizi kokusuna tonla para yatırmış olmalıydı ki iki üç kere banyo bile yapsam kokusu çıkmıyordu. Bu da onu unutmamı güçleştiriyordu.
Sadece Cho ile konuşuyordu. Kendi dillerinde selamlaştıklarını düşünüyordum, belki arada sırada sıradan muhabbetler. Ne konuştuklarını sormuyordum bile. Beni ilgilendirmediği kesindi. Boş zamanlarında yaptığı tek şey kulaklığını takıp onun için doldurduğum şarkıları dinlemekti. Bazen akşamları balkoncuğumda otururken yaptığım şarkı listesini açıp yıldızları seyrediyordum. Aynı anda onunda bu şarkıları dinlediğini hayal etmek hoşuma gidiyordu. Bu beni ayakta tutuyordu.
Bazen anlık çok duygusal bir anımda kendimi tutamıyor bacaklarımı kendime çekip ağlıyordum. Israrla akşamları ne yaptığını öğrenmek için sosyal medya hesaplarını kontrol ediyordum. Ne bir fotoğraf, ne de bir paylaşım. Son zamanlarda hesaplarını güncellemiyor gibiydi. Bazen saatlerce telefonuma bakarak beni görüntülü aramasını bekliyordum. Rehberime onu Lee'mmm olarak kaydetmiştim. Benim Lee'm. Fakat beklediğim telefon hiç gelmiyordu. Kendimi içine soktuğum bu durumdan kurtaramayacağımı düşünüp daha çok ağlıyordum. Küçük kalp çarpıntılarını aşk sanmıştım.
Kahvaltısını bile kısa tutarak bana sorun çıkarmıyordu. Tam saatinde derse giriyor, vaktinde çıkıyor ve sonra direkt otele dönmek istiyordu. Eskiye göre daha az sorunum vardı rutin işlerimde ama bu durum sadece burnumun sızlamasına yol açıyordu.
Bunların herhangi biri yetmezmiş gibi şu yeni senaristten rahatsız edici derecede yanlış sinyaller alıyordum. Gününün hatırı sayılır bir bölümünü tüm iletişim yollarını kullanarak bana ulaşıyor görüşmek istediğini söylüyordu. Başlarda maillerine bahaneler bularak erteliyordum ama vazgeçmiyordu. Mesajlarına cevap vermeyince aramayı ihmal etmiyordu. Çocuğumun yeni annesiyle ilgili ilk izlenimlerimin olumsuz olmasından dolayı görüşmek istemiyordum. Kendi kendime girdiğim trip batağının farkında olmadan ısrarla aramaya devam ediyordu yeteneksiz pislik.
Bir akşam balkoncuğumda oturmuş senaryoma gömülmüştüm. Aksiyonsuz geçen bir kaç günün ardından sert kahvemi yudumlarken Lee'nin dil eğitiminin nasıl gittiğini düşünüyordum. Şimdiye kadar epey bir yol almış olması lazımdı. Yazın bitmesine çok az vardı ve şirket sonbaharda çekimleri başlatmayı planlıyordu. Bu da benim işimin orada biteceği anlamına geliyordu. O zamana kadar dişimi sıksam okul döneminde zaten unuturdum bir şekilde ne de olsa diye düşünüyordum.
Telefonum çalana kadar bunun mümkün olup olmadığını düşündüm. Arayan Cho'ydu. Bu aralar pek az ilgilenmişti benimle. Onun cephesinde işlerin nasıl olduğunu sevgili arkadaşıma soramamıştım. Kendi derdime düşmüş Fransız kadınla yatıp yatmadığını soramazdım? Yoksa sadece çocuğuyla oyun parkında oynamayı mı tercih ediyordu? Durumu pek çözememiştim hala.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Üstüne
أدب المراهقينDerya bir senaristtir. Fakat yeteneği bir film şirketi tarafından kullanılmaktadır. Hayran olduğu Güney Koreli ünlü ve yakışıklı oyuncu Lee Min Won'nu kendi ülkesinde görmek için bir senaryo yazar. Ve ortalık karışır. Kendini tahmin edemediği bir...