Ertesi gün kırgınlığımın geçmesi için seyaryoma odaklanmam gerekti. Kendi kendime kırılmıştım ve onarması da bana düşmüştü. Kimsenin haberi olmadan atlatmış ve otele işimin başına geri dönmüştüm. Lee'nin ritüeli benim moralim bozukken de devam ediyordu. Nedense en çok ona kırılmıştım. Halbuki adamın senaryom üzerindeki haklarımdan feragat ettiğimden haberi bile yoktu.
Haberi olsa ilk uçakla Seul'e geri dönerdi herhalde. Bu mesleği bana yakıştırmayacağı kesindi.
Onu izlemek istemiyordum bu gün. Bir an önce evime dönüp senaryomun başına geçmek istiyordum yine. Beni en çok bu rahatlatıyordu.
Lee yaklaşık iki saattir dersteydi. Cho ve ben arabada onu bekliyorduk. Hava bunaltıcı derece de sıcaktı. Ama buna aldırmayacak kadar kafam başka bir yerdeydi. Cho'nun durgunluğumu fark edip fark etmediğini anlamamıştım. Belki çenemi kapalı tuttuğum için kendini şanslı hissediyordu.
Ona da aldırmadım. Telefonum çalana kadar dünyadan kendimi soyutlamış gibiydim. Arayan Narin'di.
"Derya?" dedi kendinden emin sesi.
Cevap vermek için bir az bekledim. Kendi kendime gönül koyduğum insanlardan biride oydu.
"Evet?" dedim saniyeler sonra.
"Nerelerdesin?" dedi.
"Lee kursta. Onu bekliyorum." diye cevap verdim.
"Senden bir şey isteyeceğim."
Görev aşkıyla yanıp tutuştuğumu söyleyemem ama bu cepheden biraz uzaklaşmam gerekiyordu. Ve Narin'e içten içe daha fazla kızamazdım.
"Seni dinliyorum." dedim.
"Görüşmen gereken biri var." dedi vakit kaybetmeden. "Sana yollayacağım adreste seni bekliyor."
"Kiminle görüşeceğim peki?" dedim. Kiminle görüşebilirdim ki? "Kız mı erkek mi?"
"Gidince görürsün." dedi.
Telefonu kapattıktan sonra telefonuma yakınlardaki bir kafenin adresini mesaj attı.
Cho'ya bezgince döndüm. "Bir görüşmeye gitmem lazım. Narin yolluyor." dedim.
Narin lafını duyunca katı yüzü daha da katılaştı.
"Tamam." dedi. "Seni bırakayım."
İtiraz etmeme izin vermeden arabayı çalıştırdı. Kısa bir zaman sonra döküntü bir kafenin önünde durdu.
"Kiminle buluşacakmışsın burada?" dedi kafenin dışını izlerken.
"Gidince görecekmişim." diyebildim.
Yaptığım şeye anlam veremediğini biliyorum. Açıkçası bende veremiyordum. Tek güvendiğim Narin'in güvenliğimi tehlikeye düşürecek bir yere yollamayacağıydı beni.
"Seni burada bekleyeceğim." dedi.
Hemen itiraz ettim. "Hayır, sen Lee'nin yanına geri dön. Ders erken biterse köpürebilir."
"Pekala. Bana ihtiyacın olursa hemen ara. Gelmem uzun sürmez." dedi.
Arabadan dışarıya atladım. Benim durumumdaki birine göre pahalı bir jipten inmem bir az tezattı biliyorum. Keşke önünde 'arabanın sahibi ben değilim' yazan bir tişört giyseydim. Fakat bunun kimsenin umurunda olduğunu sanmıyordum.
Ben kafeye girene kadar Cho beni izledi. Sonra ne zaman gittiğini bilmiyorum. Kafenin kendini yıllardır geliştirmemiş havası beni içine çekmişti. Sanki liselilerin öğle aralarında toplanıp ucuz pizza yedikleri bir yere benziyordu. Benimle kim ve neden böyle bir yerde görüşmek isterdi ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Üstüne
Teen FictionDerya bir senaristtir. Fakat yeteneği bir film şirketi tarafından kullanılmaktadır. Hayran olduğu Güney Koreli ünlü ve yakışıklı oyuncu Lee Min Won'nu kendi ülkesinde görmek için bir senaryo yazar. Ve ortalık karışır. Kendini tahmin edemediği bir...