"Biraz çorba ister misiniz?" diye sordu daha dün işe giren kadın. Kibarca reddettim ve önümdeki pilavla ilgilenmeye devam ettim. Annemden başkasının yaptığı çorbayı içemiyordum ve annem bana beş yaşından beri çorba yapmıyordu.
Beşinci yaş günüm... annemin bana çorba yapmayı kestiği, bir kızı olduğunu unuttuğu ve babamın hayatıma siyah bir mürekkep damlatarak gittiği gün. Sevmiyordu, biliyorum... Ne annemi ne de beni sevmiyordu. Ben ikisini de çocukken sahip olduğum minik kalbime sığdırmışken şu an ikisinin de o büyük kalplerinin içinde yerim yoktu.
Babam o gün bizi terketmişti. Kendi acısını minik avuçlarıma bırakarak gitmişti. Annem de başka bir adamla evlendiğinde babama hissettiği nefreti benim avuçlarıma bırakmıştı.
Acıyla nefret avuçlarımın arasında birbirlerine karıştığında acı nefreti yenmişti. Ve hissedebildiğim tek şey acı haline gelir olmuştu.Çirkindim.
Sevilmiyordum.
Bu dünyada beni var eden tek şey Deniz'e hissettiğim aşktı. Ama onun da benim sevgime ihtiyacı yoktu.
Ciğerlerime derin bir nefes gönderdiğimde kaşığımı masaya bıraktım. Annemle kocası bir iş hakkında derin bir konuşmanın içerisindeyken masadan kalktım ve odama geçtim. Elime telefonumu alarak yatağıma yerleştim. Deniz'e attığım mesajlar mavi tikte kalmıştı. En son derste konuşmuştuk ve o bana cevap vermemişti. Alt dudağım dişlerimin arasına hapsolduğunda ona bir mesaj gönderdim.
Anonim: N'apıyorsun?
Son görülmesi beş dakika önceydi ve mesajım çift tik olmuştu. Muhtemelen az sonra çevrimiçi olacaktı. O sırada bende kulaklıklarımı taktım ve rastgele bir şarkı açtım. Kulaklıkların kulağımı acıtmayacağı bir şekilde yattım ve çevrimiçi olmasını beklemeye başladım. Birkaç dakika sonra olmuştu ve mesajımı da görmüştü. Ama cevap vermedi. Omuzlarım çöktüğünde bir mesaj daha gönderdim.
Anonim: Peki, tamam. Ne yapmıyorsun onu söyle.
Zavallının tekiydim. Acınası bir haldeydim. Bunu yaptığıma inanamıyordum... Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı ama ona yazmam sadece beni küçük düşürüyordu.
Deniz: Yazmanı istemediğimi söylemiştim, değil mi?
Dolan gözlerim ekranı bulanık görmemi sağladı. Tek cümle... Tek cümlesiyle mutlu olabilecekken tek cümlesiyle ağlatmayı tercih ediyordu. Tek cümlesi beni ağlatmaya yetiyordu.
Yazma.
Komidinimin çekmecesinden defterimle kalemimi çıkardım. Yazacaktım ama ona değil. Her sayfasına yangınımdan bir kıvılcım bırakan defterime yazacaktım içimde kalan kelimeleri.
Sevgili defter,
Bir yangın biliyorum... koskoca denizde bir kızı yakan.
Bir deniz tanıyorum... koskoca yangında yanan kızı hissetmeyen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Denizin Külleri
القصة القصيرةDönersin diye arkasından su yerine gözyaşı döktüğüm deniz... sana böyle güzel gitmeyi babam mı öğretti?