Derin bir nefes alarak aynanın karşısına geçip kendimi izlemeye başladım. Diğer insanların baktığı gibi baktım kendime hep. Öyle çirkin baktım ki kendime... aynada gördüğüm şeyden tiksindim kendimi bildim bileli.
'Güzel değilsin'
'Bu kadar çirkin olmak için eğitim falan mı alıyorsun?'
'Sakın gülme. Gözlerim bu çirkin görüntüyü kaldıramıyor.'
'Çok çirkinsin.'
Kulağımda yankılanan kelimeleri zihnimden dışarı akıttım ve gözlerimi kapattım. Ve o an... başka bir ses tonu yankılandı kulaklarımda. Kelimeler, kalbimin ritimsiz melodisiyle birlikte ruhuma aktı.
'Çirkin olan onların bakışları, kalpleri. Çirkin olan onlar güzelim... Sen dünyadaki en güzel kızsın.'
Gözlerimi açtım ve bu sefer ruhuma akan kelimelerin güzelliğiyle baktım kendime. Kendime bugün ilk defa güzel baktım ve aynada gördüğüm şey yukarı doğru kıvırdı dudaklarımı. Deniz bana güzel bakıyordu... Benim zihnimde güzellik denen kelimenin ta kendisi olan adam... bana güzel bakıyordu. Biri bana güzel bakıyordu.
Aynanın karşısından çekilerek yatağıma oturdum ve ellerimi yanaklarıma koydum. Midemde hissettiğim o şey... mutluluk muydu? Soluk borumun en başından ciğerlerime kadar uzanan o yolun tamamının çiçeklerle dolu olması hissi... mutluluk muydu? Kıkırdayarak kendimi geriye doğru attım. Boğulmak için tek kelimesinin yettiği denizin, tek kelimesiyle nefes alabildiğimi hissetmiştim bugün. Nasıl mutlu olmazdım?
Hem bugün bana karşı olan hareketleri bile farklıydı. Soğuktu yine ama farklı olan bir şeyler vardı. Tuhaf hissettirmişti. Dalgaları yoktu. Ve ben o kadar alışmıştım ki dalgalarının canımı yakmasına... eksik hissetmiştim. Belki de dalgalarının sebebi Ece'ydi ve o yokken durgundu denizi. Bilmiyordum.
Doğrularak komidinin üzerindeki telefonumu aldım ve sırtımı yatak başlığına dayayarak Whatsapp'a girdim. En son beni engellemişti. Ama şimdi kaldırmış gözüküyordu. Çiçeklerin ilerleyerek tüm vücuduma yayıldığına hissettim. Bir şey yazmalı mıydım?
Şu an çevrimiçiydi. Parmaklarım klavyede gezindi. Selam. Yüzümü buruşturarak mesajı göndermeden sildim. Kiminle konuştuğunu deli gibi merak ederken başka bir mesaj yazmaya başladım. Deniz? Oflayarak bunu da sildim. Onunla konuşmak istiyordum ama ne yazacağımı bilmiyordum. Çok geçmeden telefon elimde titrediğinde ondan bir mesaj geldiğini farkettim.
Kül olduğum: Ne yazıp yazıp siliyorsun?
Göğüs kafesimdeki kuş yine kanat çırpmaya başladı. Yakalanmanın verdiği utançla dudaklarımı dişledim ve ne yazacağımı düşünmeden yazmaya başladım.
Yade: şey
Yade: nasılsın diye soracaktım
Yalan sayılmazdı.
Cevap vermeden çıktığında kuş kanatlarını çırpmayı bıraktı. Nasılsın mı? Nasıl olduğunu görmüyor muydum sanki? Tam çiçeklerim solmaya başlayacaktı ki telefonum titredi tekrar.
Kül olduğum: Yade
Kül olduğum: Uçurumdayım.
Kül olduğum: Gel?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Denizin Külleri
Cerita PendekDönersin diye arkasından su yerine gözyaşı döktüğüm deniz... sana böyle güzel gitmeyi babam mı öğretti?