Ne olduğunu deli gibi merak ediyordum. Bunu inkar edemezdim. O an gözümün önünden sanki bir film şeridi gibi geçiyordu. Ece, Deniz'e ağlayarak sarıldığında Deniz ona karşılık vermemişti. İlk başta ona dokunmaya kıyamadığını düşünmüştüm ama sevdiği kız kolları arasında ağlarken karşılık vermemesi tuhaf gelmişti. Yoksa gerçektende gerçeği öğrenmiş olabilir miydi?
"Of." Öğle yemeğinde önüme koyan makarnadan ağzıma bir kaşık aldım. Düşünmek canımı yakıyordu ama düşünmemek elde değildi. Ağzımdaki lokmayı yutup bir yudum su içtim ve masadan kalkarak sınıfa geçtim. Onları düşünmemek için biraz kitap okuyabilirdim.
Sınıfın neredeyse tümü sınıftaydı. Buna Deniz, Ece, Çağın ve diğer arkadaşları da dahildi. Geçen gün beni Çağın'ın zorbalıklarında kurtaran kız ise onlardan daha ayrı bir yerdeydi. Bunu garipsemiştim çünkü onlar öğlen arası sınıfta durmayı pek tercih etmezlerdi. Deniz kollarını sıraya dayamıştı. Kafasını yan bir şekilde koyarak Ece'yi izlediğini gördüm. Bunu yok saymaya çalışırken Ece'ye baktım. Gözlerini bir kez bile Deniz'e değdirmeyen Ece, Çağın'la bakıştı. Çağın'ın kafası bana dönerken yüzündeki tehlikeli ifadeyi sezebilmiştim. Kafamı eğerek sırama geçtim ve çantamdan kitabımı çıkardım. Düşüncelerimi kafamdan uzaklaştırdım ve kitaba odaklanmaya çalıştım.
Kitabı okumaya devam ederken birinin ön sıraya bana dönük bir şekilde oturduğunu farkedebilmiştim. Üstelik çayını da benim sırama koymuştu. Kafamı kim olduğuna bakmak için kaldırdım ve Ece'yi gördüm. Sabah gördüğümün aksine daha keyifli gözüküyordu.
Çayı bana doğru birazcık daha itti. "Sana çay aldım. Kitap okurken iyi gider." Şaşkınlıkla ona baktım. Yine bir şey mi çeviriyordu yoksa bu konuda samimi miydi, bilemiyordum.
Ne diyeceğimi bilemez şekilde ona bakarken gülümsedi. "Alsana canım," diyerek bu sefer bardağı bana uzattığında hala şüpheyle ona bakıyordum. "Hadi." Karton bardağı ondan almak için uzanmıştım ki ani bir hareketle gömleğimin üstüne devirdi. Çay, sıcak değildi. O zaman tam da göğsümde hissettiğim o sıcaklık neydi? Sınıftaki gülme seslerini duyduğumda kafamı eğdim. Ece artan keyifiyle birlikte kulağıma yaklaştı. "Bu arada spor dolabındaki tshirtünü hiç beğenmedim. Bu yüzden onu yırttım ama sorun değil umarım?"
Dolan gözlerimi kapatarak akmasını engellemeye çalıştım. Yanımdaki tek yedek tshirtümü mahvetmişti. Ve kocaman lekesi olan beyaz gömlekle gezmek pek de iyi karşılanmayacaktı. Ece kulağımdan uzaklaştı. "Sen gerçekten aptalsın." Yanımdaki varlığını artık hissetmemeye başladığımda hızlıca sınıftan çıktım.
Gözyaşlarımı zar zor tutuyordum. Şimdi ağlamayacaktım... Şimdi ağlayamazdım. Çok aptaldım. Ece'nin de dediği gibi gerçekten aptaldım. Defalarca beni küçük düşüren birinden benim için bir şeyler yapmasını mı beklemiştim gerçekten? Peki ya Deniz? Önceden bunu yaptıklarında engelleyen ve bilmese de ona sığınmamı sağlayan Deniz konu Ece olduğunda neden yaptığı hiçbir harekete dur dememişti?
Benden nefret ettiğini biliyorum ama bu ağırdı. Bu çok ağırdı. Kalbim yavaş yavaş kül olup benden uzaklaşırken geriye kalan parça bu ağırlığı kaldıramıyordu. Ona sığınmama hiçbir zaman izin vermedi, biliyorum... Benim sığındığım şey onun bana verdiği acıydı. Acısına sığındığım, acısını kalbime sığdırdığım.
O, o an bir tek benim ezilmeme izin vermemişti. İçine koskoca denizi sığdırdığım kalbim de ezilmişti. Zaten kırmıştı kalbimi göğüs kafesimde nefretini hissettiğim gün. Ama bu sefer kalbim değildi kırılan. Bu sefer hislerimdi. Acısını, dalgasını, nefretini, başkasına olan aşkını her şeyiyle hissettiğim deniz... bu sefer beni kalbimden değil, hislerimden kırmıştı.
●
Diğer bölümün kurgusunu düşündükçe kalbime kibrit çakıyolar sanki 🌹 😶
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Denizin Külleri
ContoDönersin diye arkasından su yerine gözyaşı döktüğüm deniz... sana böyle güzel gitmeyi babam mı öğretti?