24.Bölüm

1.5K 122 26
                                    

Bu bölümde Sehun çok çaresiz ve melankolik durumda. Medyadaki şarkı bizden ona gelsin. İyi okumalar.

-Gulfe ve Dila

Motosikletin camında bir yazı belirdi.

"Motosiklet ilerleme hızı şok seviyesindedir. Aracınız sağlığınızın korunması amacı ile 20 saniye içinde otopilotta yavaşlayarak duracaktır. Kendinizi durmaya hazırlayın Oh Sehun."

Sehun sinirle üfleyerek geniş asfalt yolda yavaşlamaya başladı. Şirket ona hemşire gibi bir motosiklet almıştı maalesef. Hiç durmak istemiyordu aslında. Şok seviyesinde ilerlemek istiyordu. Yüzünün hissetmeden, tüm acılarının hızla rüzgarda yok olmasını istiyordu. Kalbi kırıktı, yorgundu, sıkılmıştı... Onun yüzünü görmek eskisi gibi hissettirmiyordu. Acı veriyordu.

Yolun kenarına motosikletini park etti ve Han Nehri'nin havasını içine çekti. Buraya en son Luhan EXO'dan ayrıldıktan sonra gelmişti. Lisa ile kavga edip buraya geleceğini hiç tahmin edemezdi. Onu bir arkadaş gibi sevmediğini anlaması oldukça uzun sürmüştü. Gerçi bunu fark etmesi de pek bir şey değiştirmemişti. Çaresizdi. Lisa onu Sehun'un istediği gibi görmüyordu, o şekilde sevmiyordu. Sevmese bile bu kadar salak olmasaydı keşke.

Eskiden hiç kavga etmezlerdi -eski dediği 3 ay öncesiydi ama Sehun, Lisa'yı sanki yıllardır tanıyor gibi hissediyordu- hatta bu onların ilk kavgasıydı. Onunla kavga etmek bile güzeldi. En sevdiği şeydi Lisa'nın gözlerine bakmak. Ona uzun süre bakınca Lisa şaşkın şaşkın bakardı hep. Onu şok geçirmiş bir halde düşününce, Lisa'yı gerçekten bir arkadaş olarak gördüğü zamanlardan bir anı belirdi gözlerinin önünde aniden.

"Burası bir kafe olabilir ama köfteleri müthiş, değil mi?" Sehun ağzına attığı lokmayla Lisa'ya baktı.

"Evet, çok lezzetliymiş."

Lisa soslu köftesinden kalan son parçayı ağzına attığında dişinde bir sızı hissetti. Dolgulu dişi çok feci acımıştı. Acıyla inlenmeye başlayınca Sehun ona endişeyle baktı.

"Lisa? Ne oldu, iyi misin?"

Lisa eliyle yanağını tutuyordu. "Dişim birden çok fena ağrımaya başladı."

"Buz falan alalım he-"

"Hayır, gerek yok. Geçer birazdan."

Sehun yemek yemeyi bırakmış dakikalardır Lisa'nın diş ağrısını izliyordu. Lisa ise ağrıdan gözlerini açamıyordu bile.

"Yok, ben daha böyle duramayacağım. Kalk, doktora gidiyoruz."

"Doktora gitmeyelim, başkan senle buluştuğumu anlar. Buz koyarsak geçebilir."

Sehun başını sallayarak garsonun birinden buz istedi. Lisa ceketini giyip dışarı çıkarken Sehun elinde buzla yanına geldi.

"Sehun, beni sen bırakır mısın? Şoförü bekleyebileceğimi sanmıyorum."

"Olur, tabii. Gel, araba hemen şurada."

Kafenin otoparkında ilerlerken ikisi de maskesini taktı. Arabaya binmeden önce bekledi, yaptığı şey doğru muydu? O Sehun'du. Ama dişinin ağrısı hala devam ettiğinden bunu düşünemedi. Lisa yanağını buzla ovuşturarak Sehun'un yanına geçti. Birden dişindeki ağrı şiddetlendi. Ne yapacağını bilemeden Sehun'a tutundu.

"Kanka, lütfen bir şey yap. Ölüyorum diş ağrısından."

"Tamam, tamam... Ee, diş ağrısına iyi gelen bir tedavi yönetimi duymuştum. Hastaya onu şaşırtacak ya da korkutacak bir şey söylüyorsun ve kısa süre de olsa ağrı yok oluyor." dedi Sehun eliyle Lisa'nın yanağındaki buzu alırken.

"Ne saçma bir tedavi."

Sehun, Lisa'nın muzip bakışlarına çaresiz bir sesle cevap verdi. "Ama denemeye değer."

Lisa, Sehun'un kolunu tutmayı buraktı. "Sehun, gerçekten çok saç-"

Lisa'nın sözünü keserek elini tutan Sehun hızlıca konuştu. "Seni seviyorum. Sana bayılıyorum. Seni istiyorum."

Lisa duyduğu cümleyle kafasını kaldırdı. Sehun onun gözlerinin içine bakıyordu ve hala elini tutuyordu. Arabada sadece nefes sesleri vardı. Lisa bir an Sehun'un bunları gerçekten söylediğini sandı. Ama ona bakmadan duramıyordu.

"Geçti mi?"

Lisa ona endişeyle soru soran Sehun'a bakmayı kesti. "E-evet."

"Bak, sana demiştim işe yarıyor diye." Sırıtarak arabayı çalıştırdı. "Sen kızardın mı biraz?"

Lisa hızlıca ellerini yanağına götürdü. Yanıyordu. "Hayır canım, neden kızarayım? Utanacak bir şey mi oldu ki?"

Sehun boş yolda hızını artırırken Lisa'ya döndü. "Tabii, hiç bir şey olmadı."

Onunla her anıyı kafasında tekrar tekrar yaşarken telefonu çalmaya başladı. Arayan Chanyeol'dü.

"Sehun? Gerizekalı, seni çok merak ettik. Neredesin?"

"Han Nehri'nde..."

"Yapma ya, o kadar kötü mü?"

"Hyung, hiç konuşasım yok. Bir saate gelirim yurda."

"İyi, öyle olsun. Kızacaksın ama... İşle alakalı sana bir şey söylemem lazım."

Sehun derin bir nefes aldı. "Söyle."

"1 hafta sonra Kach Caddesi'ndeki Moonshot binasına gidecekmişsin."

"O iptal olmamış mıydı?"

"Olmamış. Planlar aynı, gidiyorsun yani. Menajer söylememi istedi. Sana ulaşamayınca..."

"Peki. Görüşürüz."

Sehun'un planlarına bir gereksiz iş daha eklenmişti işte. O gün ailesini ziyarete gidecekti sözde. "Başka bir gün giderim artık." dedi içinden. Motorsikletin bekleme süresinin bittiğini haber veren alarmın çalmasıyla arkasını döndü. Hemşire kılıklı araca binerken son kez gökyüzüne baktı. Aynı onun gözleri gibiydi. Parlak ve sürprizlerle dolu...

BİZİ BİLMESİNLER [exo X blackpink] ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin