36.Bölüm

1.3K 96 22
                                    

*İyi okumalar. Öpüldünüz :) <3*

Jennie elindeki bol şekerli, bol çikolatalı içecekten bir yudum aldı. Diyetisyeni bunu içtiğini görse kalp krizi geçirirdi! Ama o an bunu umursamıyordu. Kulaklığını takarak son zamanlarda en çok dinlediği şarkıyı açtı. Müziğin başlamasıyla gülümsedi. Koltuğa iyice yaslanarak bahçenin sadece oturduğu yerden gözüken manzarasını izlemeye başladı.

Şarkının hareketlenmesiyle elleriyle ritim tuttu ve hafifçe dans etmeye çalıştı. Ayağa kalkmaya korkuyordu çünkü uzun eteği sürekli ayakkabılarına takılıyordu. Ama şarkının en güzel kısmına gelince dayanamayıp koltuktan kalktı.

İçinden mırıldanarak kollarını kaldırdı. Ne kadar zorlansa da birkaç hareketi yapabiliyordu ki korktuğu başına geldi. Son bir ayak hareketiyle topuklu ayakkabısı eteğine takıldı ve ayağının yerden kesildiğini hissetti. Ama bir el belini kavrayarak onu hızlıca yukarı kaldırdı.

"Güzel dans ediyorsun."

Jennie hala belini tutan Kai'yi görünce çok şaşırdı. Ve de utandı. Eliyle yüzüne düşen saçını düzeltti ve Kai'nin elinden kurtuldu. "Sen... Ne zamandır beni izliyorsun? Pis sapık."

Kai ellerini kaldırarak güldü. "Sadece son hareketini gördüm. Sonra da düştüğünü. Yani az kalsın düşeceğini..."

Jennie derin bir nefes aldı ve koltuğa oturdu. Kai'ye bakmadan konuştu. "Teşekkür ederim. Bu eteği atmam için bir sebebim daha var."

Kai şok olmuş bir sesle haykırdı. " Sen..."

"BANA TEŞEKKÜR MÜ ETTİN?"

Jennie ona ölümcül bir bakış attı. "Evet." Yanını göstererek Kai'ye oturması için işaret etti. "Otursana."

Kai gözlerini kısarak Jennie'yi şüpheyle süzdü. Jennie ona umursamazca baktı ve "Korkma korkma! Isırmam." dedi.

Kai hala şüpheli bakışlarını koruyarak yavaşça Jennie'nin yanına oturdu. Jennie bardağını ona uzattı. Kai hayretle onu izlerken bardağı yüzüne yaklaştırdı. "Alsana. Yoksa sevmiyor musun?"

"Sen bir şey falan mı içtin?"

"Hayır, o bir seferlikti." dedi Jennie gülerek. "Ah, hala tadını unutmadım."

"Pekala. Kendimi feda ediyorum ve bu yeni Jennie'ye alışkınmış gibi davranıyorum." Kai, Jennie'nin elinden içeceği aldı ve içmeye başladı.

"Beni tanımıyorsun ki. Neden bu kadar şaşırdın?"

"Bence seni tanıyan insanlar da bu halini görse şok olurdu."

"Hayır. Sen beni tanımadığından böylesin." Gülümsedi. "Ben çok yardımsever biriyimdir. Ve paylaşımcı. Sonra... Merhametli, şakacı, güleryüzlü. Başka ne olabilir?"

"Çok güzel." Kai, Jennie'nin konuşmasını izlerken yüzüne takılı kalmıştı. Çok aydınlık ve doğal bir yüze sahipti. En çok da kediye benzeyen gözlerini seviyordu.

"E-evet. Güzel olduğum söylenebilir."

"Söylenebilir değil. Sen kesinlikle çok güzelsin." Jennie ve Kai duydukları sesle arkaya baktı. Bambam bankın arkasında onları izliyordu. Kai ile birbirlerini görünce gülümsediler. Ama Jennie, Bambam'i gördüğü an Kai'nin elinden bardağı aldı ve banktan kalktı.

"Ah, yine mi sen ya?"

***

Chanyeol saatlerdir düşünüyordu. Yaptığı hatayı, acısını, Rosé'yi... Ve her şey bir şekilde onun canını acıtıyordu. Odasında hızlıca turlar atarken dayanamadı ve otelin onlara verdiği suitten çıktı. Baekhyun arkasından bağırsa da dinlemedi ve karşılarındaki suitin kapısını çaldı.

"Rosé, orada olduğunu biliyorum. Beni dinlemeni istiyorum." Chanyeol kapıya yaslandı ve büyük konuşması için kendini hazırladı.

"Bu sabah yaptığım şey için üzgünüm. Bunu yapmamalıydım. Senden uzak kalmam gerektiğini biliyorum ama sen beni unutacağını söylediğinde çok sinirlendim. Aslında hissettiğim şey öfke değildi. Ben çok acı çekiyorum Rosé. Zor olduğunu biliyorum ama benim için daha zor, inan bana."

"Seni dinlemek istemiyorum."

Chanyeol Rosé'nin sesini duyunca kapıya daha da yaklaştı. "Sadece bir şey söylemek istiyoru-"

"Git burdan!"

Chanyeol Rosé'nin bağırışından sonra kapıdan uzaklaştı. Şimdi çıldıracak gibi hissediyordu işte. Umutsuzca kendi suitine girerken yarım kalan sözünü tamamladı. "Sadece... Seni seviyorum."

***

"Saat 11 oldu Sehun. Bu saatte dışarıya çıkamam. Menajerimiz yanımda."

"Bir şekilde gel işte."

"Üzgünüm ama olmaz. Yarın görüşeceğiz zaten."

"Ama ben bekleyemem."

"Sehun... 2 saat önce beraberdik. Yaklaşık 9 saat sonra da beraber olacağız. Sadece yatacaksın ve sabah olacak. Tamam mı?"

"Ama..."
"Ben şu anda senin yanında olmak istiyorum."
"Sen gelmezsen ben gelirim."

Lisa, Sehun'un mesajını görünce neredeyse kalp krizi geçirecekti. Hızlıca cevap yazdı.

"HAYIR!"
"SAKIN GELME!"
"ÇOK RİSKLİ!"
"MENAJERİMİZ BURADA DİYORUM!"

"Sen gelmezsen ben gelirim dedim Lisa."

"Tamam tamam, geliyorum."
"-_-"

"^^"

Lisa telefonunu cebine soktu ve oturduğu koltuktan yavaşça kalktı. Menajerleri yan odada uyuyordu ve çok iyi kulaklara sahipti. Kızlar da uyanırsa gitmesine izin vermezlerdi. Bu yüzden parmak ucunda kapıya doğru ilerledi. Nefes bile almadan sağ ayağına ayakkabısını giymeye çalıştı.

"Lisa?"

Duyduğu sesle dehşet içerisinde arkasını döndü. Gözlerini kapattı ve dudağını endişeyle ısırarak sesin sahibine baktı. "E-efendim?"

"Tuvalet neredeydi?" Jisoo yarı uykulu bir şekilde ona bakıyordu. Neredeyse saçının yarısı ağzına girmişti ve bu haliyle bile çok tatlıydı.

Gülerek ona yaklaştı ve tuvaleti gösterdi. "Gel gel. Bu kapıdan gir."

"Ah,tamam. Yakınmış."

Lisa son kez güldü ve diğer ayakkabısını da giyerek kapıdan çıktı. Koridorda yavaşça ilerlemeye başladı. Menajerin olduğu odanın önünden geçerken kalbi güm güm atıyordu. Koridorun sonuna geldiğinde derin bir nefes aldı ve asansörü beklemeye başladı.

"Böööö!"

Lisa korkuyla yerinden sıçradı. Neyse ki çığlık atmamıştı yoksa herkes uyanabilirdi. Önünde sırıtan Sehun'a vurarak asansöre bindi. "Senden nefret ediyorum."

"Hayır, bence etmiyorsun." Sehun asansörün kapısı kapanınca Lisa'ya yaklaştı ve onu metal duvara yasladı.

"Sen nasıl bir şeysin ya?" Lisa ona bakan Sehun'a sordu.

"Ne demek bu şimdi?"

"Dediğin gibi 2 saat önce beraberdik ama ben seni hemen özledim. Yüzünü görmediğim bir an bile olsun istemiyorum."

Lisa gülümseyerek kollarını Sehun'un boynuna sardı. "Ben de." dedi yavaşça Sehun'un yüzüne yaklaşırken. Tam öpüşüceklerdi ki asansörün kapısı açıldı.

Neyse ki hiç kimse asansörü beklemiyordu. İkisi de birbirinden ayrılarak otel kapısına doğru ilerlediler. Lisa, Sehun'a bakarak sordu. "Ee, nereye gidiyoruz?"

"Otel turu yapacağız. Turumuz danışmadan başlayıp arka bahçe boyunca devam edecek. Şimdilik dışarıya çıkamayız."

Lisa sıkıntıyla üfledi. "Pekala. Gezelim bakalım Oh Rehber Sehun."

*FİNALDE NELER OLABİLİR? NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?*

BİZİ BİLMESİNLER [exo X blackpink] ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin