Selim'in dediğine göre geldik sayılırdı. On beş dakikaya evdeydik. Ev... Şimdi ikimize ait bir ev vardı. İçinde bizim anılarımızı saklayacak.
Yolda bir kaç kez durmuş ve Selim uyumaya çalışıp dinlenmiş sonra devam etmiştik. Bir de namazlar için ve yemek için durmuştuk. 24 saatten fazla süren bu uzun ve yorucu yolculuğun sonuna varmadan evvel Selim arabayı bir bakkalın önünde durdurup benim de inmemi isteyerek en azından bugünlük yemek için ekmek ve malzeme almamızı teklif etmişti. Sonra biraz dinlenir, aylık market de yaparız diyerek mantıklı bir fikir ortaya atmıştı.
Bakkalda işimizi hallettikten beş dakika sonra evdeydik. Tek katlı ve çok da büyük değildi ev, bize yeterdi. Eşyaları içeriye taşıyıp mutfak için olanları yerleştirdik fakat diğerlerini dinlendikten sonra yerleştiririz diyerek bıraktık ve oturma odasındaki koltuklara sırtımızı yasladık.
İkimiz de etrafa bakındık önce. Sonra Selim'in ''Ev bile döşeyemedin istediğine göre...'' diye söylenmesi doldurdu kulaklarımı.
''Selim, böyle şeyleri dert etmeyeceğimi biliyorsun.''
''Yine de insanın içinde kalıyor.''
Tebessüm edip kalktım ve hemen yanına oturup başımı omzuna bıraktım.
''Evin şekli şemali değil içindeki huzur önemli. Ben yanındayken huzurluyum, bu yeter bana.''
⏰⌛⏳⏰
Bir süredir evdeki eksikler, temizlik ve yerleşme işlemleriyle uğraşmıştık. Bugün de etrafı hem geziyor hem tanıyordum. Tabi Selimle. Askerliğini yaptığı üssün oralara bile gitmiştik. Hazır vakit bulabilmişken şehrin bu tarafındaki güzel yerleri de gezmiştik.
Aslında Şanlıurfa'ya gelip Balıklıgöl'e gitmemek olmazdı lakin buraya uzak kaldığı için pek imkanımız yoktu. Selim'den söz almıştım, bir haftasonu gidecektik inşAllah.
Şimdi de bir tepeden aşağıdaki kahverengi ağırlıklı manzarasını izliyorduk Urfa'nın...
''Yusra,''
Selim ismimi söyleyince bakışlarımı gökyüzünün turuncusundan çekip ona yönelttim.
''Sana o gün öyle söylediğim için özür dilerim. Hani şu 'seni istemiyorum'lu cümlem. Ne olursa olsun öyle dememeliydim.''
Orada bu cümlesine zaten gayet mantıklıca yanıt vermiştim fakat içinde kalmıştı demek bunca zaman. Öyleyse Mevlâna'nın ezberlediğim o cümleleri tam şu âna uygundu.
''Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. ~Mevlâna~''
Derin bir nefes alıp gülümsedi ve kolunu omzuma atıp beni kendine yasladı.
''İyi ki inatçısın ve iyi ki pes etmedin.''''Zaten her hâlin pes etmemem için dua ediyor gibiydi.''
''Öyleydi...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumlar İçinde
Short Story- Burada olmanı istemek bencillik mi? + Eğer öyleyse, ben dünyanın en bencil insanıyım. Demişti ama gitmişti. O gidince günlerle ölçülen ayrılıklar haftalara dönmüş, ben de saymayı bırakmıştım. Oysa bana şemsiye uzatabilecek tek kişiydi. Şemsiyem o...