Birbirinden tatlı öğrencilerim koşuşarak evlerine dağılırken arkalarından bakıp tebessüm ediyordum.
Çocuklar benim için çok önemliydi. Herkes için önemliydi çünkü gelecek nesillerimizdi onlar. Ve şu zamanda çocukların bile yüzleri tıpkı şehirler gibi betonlaşıyor, gülümsemeleri kayboluyordu. Her şeyden mutsuzdular, kanaat nedir bilmiyorlardı. Hep daha yenisini, modasını, arkadaşında olanını istiyorlardı. Çocuklar da çağın bulanıklıģında kayboluyordu.
Burada bu durum çok azdı. Zaten küçük bir kasabanın küçük bir köyüydü, insanlar sıcaktı. Çocuklar sokaklarda koşuşup oynuyordu, televizyon başında erimiyorlardı. Bu da beni mutlu ediyordu.
Bayramlarda Selimle beraber şeker ve çikolata alıp dağıtıyorduk, öyle mutlu oluyorlardı ki. Özkan da bir grup arkadaşıyla bir çalışma başlatıp buraya koli koli kitap, kalemler ve defterler yollamıştı. Allah razı olsun...
''Selamün Aleyküm öğretmen hanım kızım, nasılsın?''
Bir öğrencimin babaannesi Nebahat teyzeydi bu. Öğrencilerimin velileri beni gerçekten seviyor ve gözetiyorlardı, sağ olsunlar. Hepsi iyi niyetli insanlardı.
Nebahat teyzeyle biraz sohbet ettik. Torununun gayet başarılı ve istekli olduğunu söylediğimde çok mutluydu. Selim'e selam iletmemi söyleyip gitti.
Selim demişken, bugün erken çıkıp beni alacaktı. Akşama da mahallemizde oturan bir genç çiftin nişanı vardı, oraya gidecektik.
Düğünleri ve gelenekleri bizim oralardan farklıydı fakat biz de artık alışmıştık. Güzel ve anlamlı âdetleri de vardı.
İki yıl olmuştu ve her geçen gün anlamlı olaylarla karşılaşıyorduk. Ben öğrencilerimin aileleriyle, Selim de hastalarıyla... SubhanAllah denecek, şükredilecek, gözyaşı dökülecek bir çok yaşanmışlığa sahip olmuştuk.
''Efendim?''
''Selamün Aleyküm Selim, neredesin?''
''Aleykûmselam. Şimdi çıktım, geliyorum. On beş dakikaya oradayım.''
''Tamam, ben okulda bekliyorum. Görüşürüz, Allah'a emanet ol canım.''
''Sen de gülüm...''
Telefonu öğretmen masasına bırakıp dağılan sınıfı toparladım. Önümüz Ramazandı. Yani bizimkileri görmeye gidecektik inşAllah. Özlemiştim, burnumda tütüyorlardı...
⏰⏳⌛⏰
İki katlı evin bahçesinde taburelerde tüm mahalleli oturuyorduk.
Yanımıza komşumuz Şimal teyzenin büyük kızı geldi.
''Anne koş! Zülal'in sırtına böcek girdi, ben alamam onu.''''Kızım, alıverin.''
''Anne, ben alamam asla. Kız tutuyor şu an, hadi gel.''
Kızının peşinden giden Şimal teyze az sonra geri döndü.
''Meğer böcek felan yokmuş. Atleti kıvırmışlar, tutmuşlar. Böcek sanıp ağlıyorlar.''Hepimizi bir gülmek aldı.
Bu sıcak insanları seviyordum.⏰⏳⌛⏰
Evin kapısını tıklattığım ân kapı açılmıştı. Küçük abim kolumdan tuttuğu gibi beni kendine çekip sıkıca sarıldığında şaşırmış ve ben de kollarımı ona dolamıştım.
''Abisinin prensesi gelmiş...''
Nihayet benden ayrılan abim Selim'e de sarılmış ve sırayı bizi içeri çekeleyen annem devralmıştı. Her geldiğimizde olduğu gibi annem bizi oturma odasına buyur etmişti ve Seliminkiler de bizimkiler de içeride ayaklanmış bir vaziyette bizi bekliyordu. Bir tek Anakam ayaklanmamış oluyordu çünkü artık kolay kolay gezinemiyordu. Hastalığı ilerlemişti. Dedemse iyiye gidiyordu.
Herkesle hasret giderdik. Üç gün sonra yine ayrılacaktık ama olsundu...
Ablamın tatlı kızı büyümüş, büyük abimininkine ablalık yapıyordu.
''Teyzee ve halaa'' diye bacaklarıma sarılan iki şeker parçasıydılar. Bir de henüz kundakta olduğu için mızıklamakla yetinen oğluşu vardı ablamın. Yeğenler çoğalacaktı inşAllah. Küçük abimin sözünü ve nişanını da yapacaktık bu üç gün içerisinde, hazır ben de buradayken.⏰⌛⏳⏰
Ablam çaydanlığı ocağa geri bırakıp kulağıma doğru yanaştı.
''Kız, sende yok mu bir şeyler? Bak ben hâlâ teyze olamadım.''Tırnak uçlarıma kadar kızarıp olumsuz anlamda başımı iki yana salladım.
''Bak yaşınız geçmeden bir torun sevdirin şu insancıklara. Hele de Perihan teyze, en büyük çocuğu Selim ve hiç torunu yok kadıncağızın.''
''Ya abla, şimdi bunun sırası mı? Çayları bekliyorlar hadi hadi.''
Ablam çayları alıp gülerek giderken ben de mutfağın camını açtım. Biraz hava alalım, sıcak olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uçurumlar İçinde
Short Story- Burada olmanı istemek bencillik mi? + Eğer öyleyse, ben dünyanın en bencil insanıyım. Demişti ama gitmişti. O gidince günlerle ölçülen ayrılıklar haftalara dönmüş, ben de saymayı bırakmıştım. Oysa bana şemsiye uzatabilecek tek kişiydi. Şemsiyem o...