Çok uzun bir aradan sonra buluşacaktık. Aylar sonra ilk defa yüz yüze gelecektik. Dile kolay tam yedi ay sonra. Aslında görüşmemiz bir gün sonra olacaktı. Ama dayanamayıp bir gün evvel teklif ettim ''bugün görüşebilir miyiz?'' diye sordum. ''Olur'' dedi kırmadı beni. Olur dediği anda sol yanımda tarifi mümkün olmayan bir duygu belirdi tabi bir de heyecan olmazsa olmaz heyecan. Saat yaklaştıkça sanki kalbim boğazımda atmaya başlamıştı. Saate bakıp duruyordum çok az bir süre kalmıştı ama zaman durmuştu adeta dakikalar gün gibi ilerliyor, çok uzun bir süre gibi geliyordu. Bir ara dalmış dışarı bakarken masanın başında karşımda beliriverdi. Ayağa kalktım elini sıktım hoş geldin dedim. Bir yabancı gibi karşılasak da birbirimizi içimde hiçbir şey bitmemiş adeta beraber olduğumuz günlerdeki buluşmamızdan farksızdı. Çünkü ayrılsak da içimde ona karşı hiçbir şey eksilmemişti. Sonra oturdu karşıma ''nasılsın'' sorusunu yönelttik birbirimize belki iki belki üç defa sorduk bu soruyu. Düşünün heyecanı. O güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Yüzündeki gülümsemeyi eksik etmedi ve bir kaç tebessümle her zaman ki gibi sorusunu sordu ''ne oldu?'' Genel de bu soruyu sormadan önce ben ona bakar gülerim o da bana tebessüm eder ve bu soruyu yöneltirdi. Bende ''yok bir şey'' derdim. Ama işin aslı gözümü ondan hiç alamazdım. İçimden geçenleri dile getirip söylemek mümkün olmazdı o yüzden sadece baka kalırdım gözlerine.
Görüşmediğimiz zaman içinde neler yaşadığımı neler yaptığımı daha doğrusu hiçbir şey yapmadığımı anlattım ona çok uzun konuştum. Yanlış anlaşılmaları izah ettim. Hayatımdaki farklılıkları bahsettim. Onsuz dibe vurduğumu beni toparlayanın o olduğunu söyledim durdum. Hani derler ya evlilikte kadındır her şeyi çekip çeviren ayakta tutan, belki biz evli değildik ama ''O''ydu beni çekip çeviren beni ayakta tutan. Çok uzun bir konuşma gerçekleştirdim. Oldukça uzun ben zaten genelde çok konuşurum, bazen sıkıcı olabilirim ama onunla konuşmak onu görmek beni ben yapan kadının karşımda olması ah nasıl anlatayım ki bunu. Bu bile bana büyük bir lütuf. Abarttığımı düşünenler olabilir ki kendisi bile bunları söylerken abarttığımı söyledi çünkü. Lakin her şey gerçekti dediklerimde, hissettiklerimde tek bir abartı yoktu. Çünkü onsuz neler yaşadığımı bir tek ben bilirim.
Zamandan bahsetti sadece zaman gösterecekti her şeyi. Zaman kavramını oldum olası sevmemişimdir. Çünkü ona bıraktığım her iş istemediğim şekilde sonuçlanmıştır bugüne kadar. Ama şöyle bir şey de var zamanı sevdiren de o oldu bana. Çünkü biz birlikte olmadan önce en başında da ''zaman gösterecek'' demişti. İşte o vakit ilk defa zaman benden yana olmuştu. Şimdi tekrar aynı şeyi söyledi yine bekleyeceğim. Zaten aylardır bekliyordum görüşmediğimiz, konuşmadığımız anlarda bile bekledim. Şimdi mi beklemeyeceğim. Bu arada bu sadece zamanı beklemek. Yani beklenti içinde değilim çünkü olumsuz da sonuçlanabilir bu da ihmaller arasında ve aslına bakarsanız oldukça kuvvetli bir ihtimal. Olsun belli olmaz belki elimi tutmak istemeyeceği kadar yüksek ve kalın olan duvarlarını yıkar zamanla. Hem zaten kendisi de söyledi hala beni sevdiğini ve onunda görüşmeye geldiği anda hissettiği, tıpkı benim gibi sanki beraber olduğumuz günlerdeki buluşmadan farksızdı. Bu iyi. Gerçekten iyi. Onu beklerken geçmeyen dakikalar klasiktir bilirsiniz onunlayken çok çabuk geçmiş ve artık gitmesi gerekiyordu. Onu durağa bırakmaya giderken o mesafenin aslında bitmesini istemedim. Sadece on dakika sonra durağa varacaktık ve en fazla aracının gelmesi de on dakika sürseydi topu topu yirmi dakikamız vardı. Onu bir daha ne zaman görebilecektim bilmiyorum. Bana gün içinde yaşadığı bir olayı anlatırken benim aklımdan geçen şey onun yanında yürüyebiliyor olmaktı. İşte o sıra elini tutmak istediğimi söylediğimde bu isteğimi kibarca geri çevirdi çünkü hazır değildi. Benim ise amacım onu daha içten hissetmekti. Belki ona da bir şeyler hissettirebilirdim. Dokunmak daha iyi hissettirir daha yakından hissettirir. İstememesini saygı ile karşılayıp onu durağa getirdiğimde. Aracının geç gelmesi için dua ettim desem yanlış olmaz. Bir dakika fazla yanımda durması bile yeterdi. Bunca zaman sonra görüşmek işte bunları yaşatıyor. Gerçi ben onunla birlikteyken de hiç ayrılmak istemiyordum. Hiç gitsin istemiyordum. Yani bakıldığında değişen bir şey yok benim için ama bu akşam hiç gitmesin istedim ancak ne mümkün ki bunu ona söyleyecek cesaretim yoktu ve bunu söylemek saçmalık olurdu. Sadece dileyeceğim şey aracının geç gelmesiydi o da zaten çok geçe kalmadan gelmişti. Giderken her şeyi bende başlatan, seneler evvel ki yine bir veda da yanağıma içten bıraktığı busenin bir benzerini bırakır mı düşüncesi oluştu bende. Bir hayaldi kısacık. Gerçek olan ise elimi uzatmamdan ve elimi sıkmasından ibaretti. Aracına bindi. Her zaman olduğu gibi aracı gidene kadar bekledim giderken ellerimizi salladık ve gitti.
Tabi ki görüşeceğiz. Yani bunu kendi de söyledi bazı şeyleri atlatması için görüşmek gerekir dedi. Şimdi meçhul bir bekleyiş içindeyim. Zamanın bize ne göstereceğini merakla beklemekteyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybedenden Notlar
Ficción GeneralBir kaybedenin düşünceleriyle, aşk, kadınlar, yaşam ve ölüm üzerine kaybedilişin hikayesi...