Not:17 - Çilingir Hikayesi

16 1 0
                                    

Sizi cepten ararlar gecenin bi saati. ''Kapıda kaldım, anahtarımı unutmuşum, anahtarım içeride kaldı. Çok yalnızım, kapıyı açacak kimse de yok. Anahtarımın olduğu başka birisi de yok. O kadar yalnızım ki anahtarımı verdiğim birisi de yok. Anahtarım olan birisi vardı ama şu an onu aramaktansa sokakta yatmayı tercih ediyorum. Sizi aramak durumunda kaldım bu saatte. Lütfen yardımcı olabilir misiniz?''

Çilingirlik yaptığım yıllarda telefonlar içerisinde öylesi öykülerle, öylesi hayatlarla, öylesi hikayelerle karşılaştım ki.

Çok acayip, beni de çok etkileyen bir şeydi. Büyük bir telaşla aradı. ''Çok acil bir durumum var ve içeriye girmem lazım. Evime giremiyorum, evime girmem lazım. Arayabileceğim kimse yok. Eve girmem, acilen giyinmem ve hızla çıkmam lazım'' dedi. ''Çok uzak bir noktadasınız. Tamam yardımcı olayım ama çok masraflı olur sizin için. Benim kaşem ayrı, buradan oraya gelmek ciddi şeyler'' dedim. ''Ben öyle bir durumdayım ki bunu karşılamak zorundayım'' dedi. Gerek kadının ses tonu, gerekse benim aldığım aile terbiyesi, belki de o sesten çıkıp bana saplanan ''punktum'', belki geçmişimdeki çocukluğumdaki bir travmaya dokunmuş olması. Bilinçsiz biçimde, düşünmeden kabul etmeme sebep oldu. Hızla havaalanına hareket ettim. Havaalanına giderken de çok sık olmamakla birlikte kullandığım bir özel hava şirketini arayıp uçağı hazır etmelerini söyledim. Yaklaşık dört-dört buçuk saatlik uçuş sonrası..

Uçak konusunda çok hassasımdır. İndim. Çok da bilmediğim bir coğrafya, çok da bilmediğim bir lisan konuşuluyor. Fransızca. Çatpat ingilizcemle münasebet kurmaya çalışıyorum fakat kapı-duvar durumu var. Sonunda haritayı çıkarttım, haritadan işaret ettim. Anlaştık. Takımlarımı çıkarttım. Maymuncukları yani. Aslında o kadar kolay ki o kapıyı açmak. Bir an. Bir an kadar hızlı, bir an kadar algılanamayacak. Bir anı kadar da uzak aslında bir taraftan kapıyı açamayan için. O kadar uzak. Kapıyı açan için ise bir 'ı' harfinin eksikliği kadar hızlı bir şey. Elinde hissedersin bazı şeyleri. Mesela bir balık yakalarsın. Canlıdır elinde ve birden bırakır kendini. Ona hiç bakmadan hissedersin aslında artık ölü olduğunu. Ya da bir kedi yavrusu bulursun, annesi ölmüştür. Daha gözleri açılmamıştır. Yaşatmaya çalışırsın. Süt yaparsın, sulandırırsın, biberonla-damlalıkla ağzına verirsin. Gittikçe karnı şişer. Pamuk alırsın, ıslatırsın, poposuna-pipisine sürtersin. Çünkü annesi gözü açılmamış yavrunun dışkılamasını öyle sağlar. Asla senin verdiğin besin yeterli olmaz, yaptığın bakım yeterli olmaz ve bir gün yine garip ve yetersiz sıvıyla beslemeye çalışırken birden soğuduğunu hissedersin. Çok kırılırsın. Çok kırılırsın. Bir çilingirin açtığı kapı da böyledir aslında. Bir anda açılır ve birazdan öyle bir para isteyeceksindir ki bu kadar çabuk açılan bir kapı için para istemek utanç vericidir. Çünkü orada, o büyük telaş içerisinde evine girmeye uğraşan kadının her şeyi, her bedeli karşılayacak acizliği bir anda sorgulamaya dönüşebilir. Dolayısıyla açmakta zorlanıyormuş gibi davranırsın. Belki boştadır artık kilit elinin altında ve yeterince uğraştıktan sonra, uğraşıyormuş gibi yaptıktan sonra bırakır paranı ist.. Bunu yapamadım. Para ödemedi. Öyle bir bakıyordu ki. Açtım, içeri girdi büyük bir telaşla. Kapıda öyle kalakaldım. Bu da garip bir şey. Bir taraftan senin; yani bir yabancının, ama büyük bir iyilik yapmış yabancının orada olduğunun farkında olması, bir taraftan da öyle bir telaş içinde sana ilgi gösterememesi. Aslında o elektriği hissetmen, senin orada biraz naçar kalmış olman ama hiç de öyle olmaman. Telaşlı koşuşturma arasında hep dönüp gelen bakışları hissetmenden dolayı bir şey isteyemedim. Giyindi, inanılmaz güzelleşti.  

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 17, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kaybedenden NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin