~Gözlerini Kapat~
''Ya dikkat edin! Dikkat etsenize, elimdekileri düşüreceksiniz! Bakın yanarsınız, durun!''
Sen boşuna bağır Hayat, seni takan kim! Ama elimdeki tepsi devrilse de birinin üzerine düşse o minik bedenlerinin yanıktan büyük hasar görme ihtimali yüksek! Bakın bakalım bir daha çay bulunan odada bile duruyorlar mı? Neyse ki çayları stres yapmam hariç bir sorun çıkmadan dağıtabilmiştim. Ona da sorun demeye dilim el vermiyordu, stres ve ben dosttuk sonuçta.
Herkesle ilgilenip rahatça kendi çayımı yudumlamak üzere tam oturmuştum ki bilin ne oldu!? Annem : ''Kızım, halının şu köşesinde pislik var, alıver onu.'' deyip yine bana iş çıkardı. Oflamamak için derin bir nefes alıp verdikten sonra gösterdiği pisliği ve hemen ardından o şahin gözleri ile gördüğü diğer üç toz parçasını da alıp attım. Çayımdan bir kaç yudum içtikten sonra yine annemin sesi duyuldu : ''Kızım, şu oyuncak bebekleri kaldır yerden, yatağın altına koy. Çocuklar oynamıyor, ayak altında kalmasın.''
Ya sabır! Bebekleri koyup içeriye geri girdiğimde annem yine : ''Kızım, kardeşin şuraya pislik düşürmüş, gördüm, al at.'' demesin mi? N'apsın şimdi bu Hayat denen kızcağız söyleyin? Ağlayayım mı he anne ağlayayım mı!?
Benim biricik, canım, ikinci annem gibi gördüğüm Emine yengecim anneme, ''Oyy Zülfiyeee!'' diye bir iç çektikten sonra ''Sen de ne çok şey görüyon! Az gözlerini kapat.'' dedi. Bence de. Az gözlerini kapat anne. Görme toz falan lütfen. Odadaki diğer yengelerim de gülerken bana destek çıkıyorlardı. Aslan amcalarım benim be! Ne güzel yengeler seçmişsiniz siz böyle bana!
''Hakikaten öyle Zülfiye yenge. Kızı iki dakika oturtmadın.'' Canım en küçük yengem, Kübra.
''İyi tamam, otursun hadi. Hem genç onlar, bir şey olmaz.''
Vah be gençlik! Ne gençlikmiş! Yaşlılar gençliğe dönsek diyor ama görmüyorlar ki burada gençler sırf genç oldukları için her şeye maruz kalabiliyor. ''Genç onlar, yapar.'' ''Gençsiniz siz, hemen yorulmazsınız.'' ''Gençsiniz siz, ne çok her yeriniz ağrıyor. Yalandan yere bunlar hep.'' Bu güzel cümleler mahvetti bizi!
Yengeciklerim evlerine dağılıp da mutfağı toplamak üzere mutfağa girdiğimde uzun süre oralarda kalacağımı bildiğim için bir türkü açtım. Canım sıkılmasın onca saat. Ee dikkatli ve temkinli iş yapmak bunu gerektirir. Sonra yanlışlıkla bir şey kırılır, oramı buramı keser ya da mutfağa dalan Beşlik-Öfkeli minnoş adamıma zarar verir, mazallah.
Evvett! Sonunda ''Hayatı tespih yapmııışıım salllıyormuuuşuum!'' diye odama girdiğimde pencerenin açık olduğunu görerek yanına gittim. Gözüm Ay'a takıldı bir kaç saniye, çok güzeldi. Bakışlarım biraz aşağı kayıp da dördüncü kattaki evimizin yerle arasındaki yüksekliğini görünce kafamı içeri sokup pencereyi örttüm ve yatağa girdim. En huzurlu yer rüyalar olmalıydı ama rüyamda da yağmurlu havada terlikle dışarıda geziyordum. Ayaklarım ıslanıyordu. Ya hasta olsaydım? Zatürre geçirip, iğnelere dayanamayıp, hakkın rahmetine kavuşsaydım? Üstüne üstlük otobüs bekliyordum ve gelmiyordu. Rüyada bile huzur yok!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kendini Özgürlüğe Bırak
Short StoryHayat, geçmişi sebebiyle güvensizlik sorunu yaşayan bir genç kızdı. Kafasında dolanan senaryolar her yolun sonunu kötü bir çıkmaza sokuyordu. Ona göre, her an her şey olabilirdi. Ve bu travmanın kendisine zarar verdiğinin, rahatça yaşamasına engel o...