▫▫▫13✒▫▫▫

21 5 2
                                    

 Sonunda oyuncakçı dükkanındaydım, odaya olmasa da buraya geri dönebilmiştim.  Fakat oyuncakçı dükkanı tekrardan eski halini almış, bütün oyuncaklar eskisi gibi raflara dizilmişti. Yaşadıklarımın ne olduğunu bilmemek beni çıldırtacak noktaya getirmişti. O kız kim? Duvardan gelen sesler kime ait? Kapının ardında yaşadıklarım, o küçük kızın ağlayarak çizdikleri. Tüm bu düşüncelerle boğuşurken, yaşlı adamın sesi bir anda rafların arkasından duyulmaya başladı. ''Nasıl bir şaşkınlığın ve korkunun içinde olduğunu biliyorum küçük dostum. Zamanında aynısını bizde yaşadık. Bu yaşına kadar sadece masallarda karşılaşabileceğin bir dünyayı, gerçek diye karşına koyduklarından , şaşırmamak mümkün değil elbet.'' Rafların arkasından çıkıp, kocaman ayakkabılarıyla yanıma geldi. ''Hemen adapte olmanı beklemiyoruz. Bizde zamanında inanmadık. Karanlığa gözlerimiz öyle bir alışmıştı ki, aydınlığa çıkmak canımızı acıttı. Böyle bir dünyanın gerçekliği, en son çocukluğumuzda kalmıştı. Ah güzel dostum. Biz insanlar, en çokta çocukken akıllıydık. Çocukken öyle muazzam bir varlığız ki , en çok o halimizden korktular. Ve en güçlü halimizden, yanlışlara sararak uzaklaştırdılar. Doğumda ki mükemmelliyetten koparıp, yeniden yazmaya çalıştıkları doğruları öğrettiler. Gerçek benliğimizden uzaklaştık. Doğruları masal kabul ettik. Ve şimdi bu doğrunun tekrardan içine girebilecek, o sayılı özel insanlardan biri olabilirsin. Karar senin küçük dostum.'' İçimde ki tüm bağırma hislerimi zincirlercesine tutmaya çalışıyordum. Kendimi kaybetmem an meselesiydi. Soğuk kanlılığımı koruyarak ne olduğunu öğrenmeye çalıştım fakat bu adam bir şeyleri açıklamak yerine her şeyi daha da karmaşık hale getiriyordu. Ne dediğini anlayabilmek için çaba sarf ediyordum. Sonunda suskunluğumu bozup bir şeyler diyebildim.

'' Neler yaşandığını hala anlatmayacak mısınız? Günlerdir inanılamayacak şeyler yaşıyorum ve karşılığında duyduğum tek açıklama bu kadar mı olacak? Bu saçmalığa artık son vermek istiyorum. Neden ben, neden?''

''Ah küçük dostum. Ne diyebilirim ki sana. Haklısın. Ama bu kadar çabuk kararını verme. Önce gerçek hayatı tanı. Gerçeği gören bir daha ondan dönemez. Gözleri kamaşır ışıkta. Karanlık boğar, nefes alamaz. Gerçeği gören bir daha o kafese tıkılamaz. Koysalar bile artık orada yaşayamaz. Sen ilk ışığın ilk damlasında, yaşam suyunun ilk adımındasın. Yokluktan sıyrılmanın ilk ruhundasın. Sen yeni doğmuş bir bebek gibi, ilk kez içine çekiyorsun hayatı. Elbette bağıracaksın. Tıpkı bir bebek gibi , gözlerini açtığını ağlayışınla, feryadınla kabul ettireceksin bizlere. Ama küçük dostum, ışığı gören bir daha o mağaraya tıkılamaz. Gerekirse yalnız kalır, yok olur, sessizliğe gömülür ama karanlığa inandırılamaz. Kandırılamaz. Sen sabret bakalım biraz daha. Hemen hırsına kapılıpta kendini bilinmeze atma. ''

Öyle içten, öyle yaşanmışlıklara dalıp konuşuyordu ki, ben de görmek istedim onun gördüklerini. Konuşmasına devam ederken, elini arka cebine atıp, cebinden ağzı bağlı kaherengi bir kese çıkardı.

''Al bakalım küçük dostum. Bunlar uyanışının ilk meyvesi olsun .''

Kesenin içinde ne olduğunu sorup, hemen açmak için eline uzandım. Fakat, uzattığı keseyi anında geri çekip , ''Sakın küçük dostum. Sabır, senin meyveni olgunlaştıracak ilk sudur. Bekle. Bu keseyi sana paketin gelene kadar açma. Yoksa çürütürsün.'' Soracak çok sorum olsa da, cevap alamayacağımı bildiğimden diyecek bir sözüm yoktu. Ben de elinde ki keseyi alıp, oyuncakçı dükkanından çıktım. 

🎴(O.Y.U.N)🎴            ''ATEŞ TOPU''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin