▫▫▫2✒▫▫▫

94 10 6
                                    

▫▫▫💙▫▫▫

Tekerlekli sandalyeyle dükkan dükkan dolaşmak zor olsa da,o zamanlar tek tutkum,bulduğum oyuncakların resmini yapmaktı. Her gün aradığımı bulana kadar,bütün oyuncakçı dükkanlarını dolaşıyordum. İstediğim tarzda bir şey elime geçince günlerce tuvalimin başında hayallerime dalıyordum. Arka sokağımızda uzun zamandır üzerinde ''Satılıktır'' yazan boş bir dükkan vardı.Yazının kaldırıldığını gördüğümden yaklaşık bir hafta sonra ''Antika Oyuncakçı, açılmasına son on gün'' yazan yeni bir tabela asmışlardı.Bir an gözümde yıllar öncesinden kalmış, sahipleri seksenli yaşlarda hatta belki de sahipleri artık hayatta olmayan oyuncaklar canlandı.Onları elime alışım, tuvalimde yeniden hayat verişim hepsi tek tek gözlerimin önüne geldi.Çok özel olmalıydı,en azından benim için.

O gün birçok oyuncakçı dükkanını gezdim fakat antika oyuncaklar fikri aklıma girdiği andan itibaren gördüğüm hiçbir oyuncak ilgimi çekmiyordu.Bende eve dönüp daha önceden kalan çizimlerime devam ettim. Akşama doğru kapı çaldı,gelen Ogün'dü. Bir üst kat komşum oluyor,bana böyle tanıtmıştı kendini.O günden sonrada bu apartmandaki en iyi arkadaşım oldu. "Bu senin için küçük hanım,duyduğuma göre bugün hiçbir oyuncağı beğenmemişsin,belki bu senin çizimlerine küçük bir katkı sağlar." Paketi açtığımda içinden bir kuş kafesi çıktı, kafeste de rengarenk kanatlarını açmış bir oyuncak kuş. Ellerimi çırptığımda ötmeye başlıyordu. O kadar güzeldi, o kadar renkliydi ki sanki karşımda hazır,son halini almış,dünyada ki bütün renklere batırılmış bir resim duruyordu. "Ogün çok teşekkür ederim.Hangi oyuncakçıdan aldın? Bugün çoğunu gezdim ama böylesine güzeline hiç rastlamadım." Oda benim küçük bir sırrım olsun deyip, gitmişti. Oyuncakçı dükkanının açılışına kadar Ogün'ün aldığı kuşla oyalandım. Kanatlarının bin bir rengini,gökkuşağı gibi tuvalime yansıttım. Öyle eşsiz bir hali vardı ki, bıraksam sanki canlanacak, kendini kumaş parçasından soyutlayıp özgürlüğe doğru kanat çırpmaya başlayacaktı. Her kanat açışında da tüylerinde ki o muazzam renkleri yeryüzüne akıtacaktı. Aklımda antika oyuncaklar beklentisi olmasa bu kuşa sonsuz derecede hayran olurdum. Oysa içimde biriktirdiğim beklenti, böylesine güzel bir oyuncağın gerçek keyfinden uzak tutuyordu beni.

▫▫▫🔸▫▫▫

Bütün hayatım o gün değişti. Bambaşka biri,bambaşka hedefler, ve bambaşka bir evren için var oldum.Bir kelebek olmam gerekti. Küçük bir kanat çırpışıyla , öngörülmez varoluşlar yaratmak için. Bir çita olmam gerekti,ulaşılmaza en önce varmak için. Bir kitap olmam gerekti, gerçekleri anlatabilmek için. Bir nehir olmam gerekti,diyar diyar dolaşabilmek için. Bir kıvılcım oldum,alev topuna dönüşebilmek için. Şu an bir ölü olmam gerek, tek başına var olabilmeleri için.

Aşırı bir sıcak vardı. Normalde böyle günlerde dışarı çıkmamaya çalışırdım. Fakat kaç gündür öylesine bir sabırsızlıkla o dükkanın açılmasını bekliyordum ki, gözlerimi açar açmaz hazırlanıp yola koyuldum. Dükkan hemen arka sokağımızdaydı. Uzaktan üzerine asılmış olan tabelanın kaldırılmış olduğunu gördüm. Tekerleklerimi sokağın taşlı yollarından, oyuncakçı dükkanının tahta zeminine doğru sürdüm. İçeriye karşı ilk izlenimim ,sanki dükkanın da tıpkı oyuncaklar gibi antika olduğuydu. Kimbilir belki de sahibi burayı bunun için seçmişti. Bu gizemli atmosfer, insanı alıp yıllar öncesine götürüyordu. Eski olduğu çok belli olduğu halde sapasağlam duran raflar, tıpkı bir kütüphane gibi arka arkaya dizilmişti. Dükkanda kimseyi göremeyince, yavaş hareketlerle içeriye doğru ilerledim. İçerisi karanlık denecek kadar, çok hafif bir aydınlık içerisindeydi. Rahatsız edici bir toz vardı. Tam karşımda,dükkanın uç kısmında duran perde hariç, diğerleri kapalıydı. Dükkana girdiğimde ise hemen solumda duran perdeler,rüzgarında etkisiyle kıpırdamaya başladı. Dükkanın girintili sağ köşesinde uzunca bir masayla, kasa kısmı vardı. Hemen arkasında ise kapalı duran bir kapı görünüyordu. Gören buranın yüzyıllar öncesinden kalmış olduğuna inanabilir, böylesine sapasağlam olmasına da şaşırabilirdi. Tüm bu büyüleyici, kasvetli havasına rağmen beni hayal kırıklığına uğratan rafların boş olmasıydı. Oysa öylesine oyuncaklar gözümde canlanmış, öylesine hayatları tuvalimde canlandırma isteğiyle gelmiştim ki buraya, buna rağmen, bu büyüleyici dükkan boş haliyle bile yetmişti bana. Çok,çok güzeldi.

"Hoş geldin küçük dostum,bende dükkanıma ilk kimin geleceğini merak ediyordum. "

İçerisine öyle bir dalmıştım ki, bir anda irkilerek sesin geldiği yöne doğru başımı çevirdim. Seslenen yetmişli yaşlarda bir beyefendiydi. Gözleri yanlardan çekilmiş gibi öylesine açık bir şekilde bakıyordu ki, karşımda gencecik biri vardı sanki. Yüzünde ki çizgiler ve sesinde ki o çatallaşma olmasa, böylesine enerjik ve neşeli görünen birinin o yaşlarda olmasına inanmak zordu. Kareli,gri bir pantolonu vardı, birde gömleğinin üstünde,pantolonuna takılmış askısı. En tatlısı da kıpkırmızı,parlak ayakkabıları olmasıydı. Boğazında da iple asılmış gözlüğü duruyordu. Daha sonra onunla konuşurken fark ettim, gözlüğünün sol camı yoktu.

"Merhaba, seslendim fakat kimse duymayınca girip biraz bakınmak istedim. Oyuncakların da bugün burada olacağını düşünmüştüm."dedim.

" Doğru aslında hepsi bugün burada olacaklardı küçük dostum ama içlerinden biri, yeni bir yere taşınma konusunda biraz naz yaptı. Eee diğer arkadaşları da onu yalnız bırakmak istemediğinden bugünlük onunla kaldılar."

Bir an afalladım,sonra kocaman bir kahkaha atıp "Söyleyin ona burası çok güzel , geldiğine pişman olmayacak." tekrardan uğrayacağımı da söyleyip dükkandan çıktım. Arkamdan umarım sende geldiğine pişman olmazsın, gibi bir şey dediğini duydum. Nasıl desem , bunak değil, deli değil aksine çok zeki ve bilgili duran biriydi ama her ne kadar o şakacı tavrına rağmen, insanı ürküten bir şey vardı halinde.

🍎

🎴(O.Y.U.N)🎴            ''ATEŞ TOPU''Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin