LİSA'NIN AĞZINDAN...
Aynada kendime bakıyordum.Şu an için her şey normal görünüyordu. Hamileliğin ilk ayındayım.Bebeğim henüz kendini belli etmemişti. Şu sıralar yine sarayda tuhaf şeyler oluyordu ve ben ne olduğunu bu sefer biliyordum. Bu kadar erken hamile kalmama tepki vardı. Aslında bir yandan bebeği istemiyordum ama şu anda Yoongi bana dokunamadığı için mutluyum. Bu o kadar da kötü bir şey değildi. Yoongi şu sıralar bana karşı sapıklık yapmıyordu ve istediğim her şeyi yiyebiliyordum.En güzeli ise korsem artık o kadar da sıkı bağlanmıyordu. Form'da kalmak zorunda değildim. Hamileliğin kötü yanları daha çok olsa da ben iyi tarafından bakıyordum.
Yatak odasından çıkıp Yoongi'nin çalışma odasına gittim. Öylece oturmuş düşünüyordu. Yanına yaklaşırken biraz tebessüm etti. Koltuklardan birine oturdum.
''Yoongi.''dedim normal bir tonda. Bana dönüp konuşmaya devam etmemi bekledi.
''Ailemi özledim.'' dedim yine aynı tonda.''Bende seni özledim.''bu beni güldürmüştü.
''Ama hep yanındayım.''dedim dalgalı sesimle.
''O anlamda değil.''yüzüm düşmüştü.
''Hamileyim.''dedim ciddi bir tavırla.''Kabullenmiş olman güzel.'' dedi. Ufak bir tebessümden sonra ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.
''Senin de dediğin gibi hamilesin. Tayland gibi uzak bir yolculuğa çıkamazsın.Üzgünüm bebeğim. Ama doğumu beklemelisin. Ya da ailen vakit bulursa onlar gelir.''söylediğin de haklıydı. Riskli bir dönemdeydim.
''Her neyse artık çıkmalıyım. Şu aralar sorunlar bizi terketmek bilmiyor. Gece geç dönerim. Sen uyu.''dedi yanıma gelip kolumdan tutarken. Onunla birlikte ayağa kalkıp çalışma odasından çıktık. Yanağımı öptükten sonra karnımı okşayıp kısa bir süre baktı. Ardından gitti. Bende yatak odasına geçip uzandım.Saat daha erkendi ama yine de gözlerimi kapattım.
SAAT 22.00
Dışardan gelen seslerle uyandım. Saat çok ta geç sayılmazdı. Yoongi bu kadar erken dönmezdi.Ama seslerden de anlaşılacağı üzere bu Yoongi değildi.Odadan çıktığım da merdivenlerin aşağısında Kai'yı gördüm. Hizmetçileri askerler tutuyordu. Kraliyetten hiç kimse ortalıkta görünmüyordu. Prens Kai bana doğru gelirken bende kaçmaya başladım. Arka kapılara doğru koşup zindanların yanından geçtim. Karşıma çıkan ilk kapıyı açtım ve kendimi sarayın arkasında buldum. Ayak sesleri yaklaşmaya devam edince ormana doğru koşmaya başladım. Prens Kai beni görür görmez yanıma koştu.
Kolumdan tutup beni ormanda ki ağaca yasladı.Lanet olsun zaten her yer karanlıktı. Yüzüme doğru yaklaşıp arkadan gelen askerlere baktı. Onlar bizim değil Prens Kai'nın askerleriydi. Prens Kai beni peşinden sürükleyip faytona bindirdi.
''Ne yapıyorsun? Lanet olsun Yoongi seni mahvedecek.
Konuşmalarıma sadece gülüyordu. Üstüm başım toprak olmuştu. Beni süzmeye başladı. Bakışları hiç hoş değildi. Çok korkuyordum. Fayton bir yerde takıldı. Ormanda ki yollar pek iyi değildi. Prens Kai beni fayton'dan indirip tekrar sürüklemeye başladı. Ağlıyordum ama umurunda değildi. Lanet olsun Yoongi nerdesin?
PRENS YOONGİ'NİN AĞZINDAN..
Saraya girdiğim de herkes endişeli görünüyordu. Merdivenlere doğru yöneldiğim sırada Mina bana her şeyi anlatmaya başladı.
''Prensim Prens Kai askerleriyle birlikte gelip Prensesi götürdü.'' Lanet olsun Kai ne halt ediyorsun böyle. Dışarı çıkıp gelen babam ve kuzenlerime olanları anlattım ve askerleri alıp her tarafı aramaya başladık. Bu sefer Kai'yı yaşatmayacaktım. Eğer karıma dokunursa ve çocuğuma bir şey olursa Çin'i dar edecektim ona. Gerekirse savaş bile çıkartırdım.
PRENSES LİSA'NIN AĞZINDAN..
''Lütfen bırak beni. Bak ben hamileyim ve eğer...'' aglamaktan konuşamıyordum bile.''Ağlamayı bırak Lisa hamile olman umurumda değil.''dedi ve pis pis sırıttı. Ardından beni tekrar ağaca yapıştırıp nefesini yüzüme vurmaya başladı. Askerlere biraz geride durmalarını işaret etti. Elini bacağıma atıp hafifçe okşamaya başladı. Bunu Yoongi'den başka bir erkek yapınca bir kez daha ölmek istedim. Ona resmen yalvarıyordum ama öylesine sıkıca tutuyordu ki hareket edemiyordum. Dudaklarını boynuma götürdüğü sırada konuşmaya başladı.
''Boynundaki morluklar Yoongi'ye ait ha? Bunlar da bana ait olsun.'' diyerek boynumu emmeye başladı. Sesli bir şekilde ağlıyordum. Eli bacağımla belim arasında gidip geliyordu. En çok bebeğim için ağlıyordum.
PRENS YOONGİ'NİN AĞZINDAN...
Gelen ağlama sesleriyle ormana yöneldik. Ben bir kaç askerle birlikte babamlardan ayrılmıştım. Hepimiz ayrı yerlerdeydik. Biraz daha ilerledikten sonra gördüğüm manzara beni öldürdü diyebilirim. Kai piçi benim karıma dokunuyordu. Bacağını elliyor ve boynunu.. Attan inip Kai'ye yumruğu geçirdim. Yere yatırıp yüzünü dağıtmaya başladım ki babam ve kuzenlerim beni durdurdu. Lisa yüzünü kapatmış yerde ağlıyordu. Yanına gidip ellerini indirdim. Onu kucağıma alıp faytonla birlikte saraya yönelmeye başladık ve şu büyük bir gerçek ki Kai'yı henüz zevkle benzetememiştim. Kimse benim karıma dokunamaz. O sadece bana ait. Lisabana ait.
Saraya ulaşınca Lisa'yı yatağa yatırdım. Jennie gelip gerekli kontrolleri yaptıktan sonra bebeğin durumunun iyi olduğunu ve Lisa'nın da uzunca bir süre dinlenmesi gerektiğini söyledi. Lisa uyurken dudaklarına bir öpücük kondurup sarayın en alt katına indim.
Sıra en zevkli kısma gelmişti. Kai karşımda yumruklarimi yemek için bekliyordu. Kuzenlerim de yanındaydı. Alaycı bir şekilde konuşmaya başladım.
''Hey Jimin baksana Kai'nin ne şirin suratı var.'' dedim ve gülmeye başladım.
'Evet o kadar şirin ki beni yumrukla diye bağırıyor.'' dedi.
''Tamam o zaman ona istediğini verelim.'' diyerek yumruğu yüzüne geçirdim.
''Yoongi müthişti kuzen. Tam olarak sanırım şöyle yumruk atmıştın.'' diyerek oda bir tane patlattı. Hoseok ise uzaktan bizi izliyordu. Onun bu tür şeylerle pek işi olmazdı. Ama sırıtıp izlemesi bile yeterliydi. Kai'nin durumu pek iyi değildi. Babam gelip bizi durdurdu. Kai'yi askerler ayağa kaldırdı. Babam Kai'ye bakarak konuşmaya başladı.
''Kai Çin'e geri dönüyor ve bir daha asla Güney Kore'ye'ya giremeyecek. Bunun için gerekli tüm önlemler alındı.'' Askerler Kai'yı götürmeden önce kanlı suratıyla bana baktı.
''Hey Yoongi Lisa müthiş bacaklara sahip. ''gidip bu sefer yüzüne bir tekme geçirdim ve sırıtarak konuşmaya başladım.
''Ama o müthiş bacaklar sonsuza dek bana ait olacaklar.'' bu sözüm hoşuna gitmemişti. Askerler onu alıp götürdüler.