Günlerdir değil William ile Vilde'yı görmek aynada kendimi bile görmüyordum. Sürekli uyuyor, uyumuyorsam da boş boş duvara bakıyordum. Okuldan devamsızlığım yüzünden uyarı kağıdı gelmişti. Müdürün beni sevmesi bile bir işe yaramamıştı demek.
Zar zor kendimi duşa attığımda hangi günde olduğumuzdan bihaberdim. Genelde açık olan saçlarımı tepemde topuz yaptım ve siyah kotumla siyah kazağımı giydim. Telefonumu arka cebime sıkıştırdım. Öğrendiklerinde beni aralarında istemeyeceklerini düşünüyordum. Sonuçta yalan söylemiştim, üstelik bir kere de değil.
Okuldan girdiğim andan itibaren kaçıp gitme isteği belirmişti kafamda. Başımı öne eğip sınıfıma doğru ilerledim. Eva ile ortak dersimdi. O diğerlerine göre daha çok şey bildiği için affedici olmasını umuyordum.
En öndeki sıraya yerleştikten birkaç dakika sonra kaşları çatık halde Eva geldi. "Neden eski yerimizde oturmuyorsun?" dedi ellerini beline koyarak. Belki de haberleri yoktu. Kararsız bir biçimde eski sıramıza baktım.
"Olanları duymadın mı?" Omuz silkerek aramızdaki mesafeyi kapattı. İnce kollarıyla başımı karnına yaslayarak sarıldı. "Elbette duydum, hepimiz hatalar yaparız. Sadece yanlış birinden hoşlanıyorsun diye seninle arkadaşlığımı kesecek değilim ya?"
Ben de kollarımı ona sardım. Eva Norveç'te edinebileceğim en iyi arkadaşlardan biriydi. "Sende Jonas'tan hoşlanırken böyle hissediyor olmalısın. Peki nasıl oldu da Ingrid'i bırakıp onunla sevgili olmaya karar verdin?"
Sarılmamız bitince sıranın üzerine oturup bana döndü. Biraz düşündü. Diliyle dudaklarını ıslattıktan sonra cevap verdi.
"Jonas basit bir hoşlantıdan farklıydı benim için. Hayatımın tamamını onunla geçirmek istediğimi düşünüyordum, sürekli yanında olmak istiyordum, tüm benliğimle ona ait olmak istiyordum. Hem sevgilim hem arkadaşımdı. Film geceleri yapardık. Annem yokken yokluğunu hissettirmemek için yanımda kalırdı. Ingrid yokken dertlerimi dinler çözmeye çalışırdı. Yani Ingrid'i o kadar kolay bıraktım ki ben bile şaşırdım. Yokluğunun kat be kat fazla kısmını Jonas doldurmuştu. Hala daha pişman değilim."
O seçim yapmıştı ben ise ikisini birden kaybetmiştim. Harika, yüzyılın salağı madalyasını boynuma asmaya hazırdım. Öğretmen sınıfa girdiğinde bir şey diyememiş sadece çantamı alıp Eva ile arka sıraya geçmiştim.
"Vilde nasıl?" Kağıda iki kelimeyi karalayıp Eva'ya uzattı. Dudaklarını büzerek baş parmağıyla nötr işareti yaptı. "Kızlar?" Bu sefere güldü. Kağıdı geri bana uzattı.
"N, sen bizim arkadaşımızsın. Bu olay Vilde ile senin aranda biz karışamayız. Bu yüzden bizimle alakalı bir problem yok. Endişelenme."
Gülümsedim ve derse odaklandım. İçim biraz daha rahattı. Kızları kaybetmediğime seviniyordum.
Bir sonraki dersimi beklerken koridordaki camlardan birine kurulmuştum. Gelen geçeni izliyordum. Chris tek başına geçtiğinde William'ın da yakınlarda olabileceği düşüncesi kalbimi burkmuştu. Onu kaybetmiştim, sonsuza dek.
"Even İsak çiftine seni sorduğumda burada oturup karalara bağladığını söylediler. Pek inanmadım sonuçta sen Noora'sın, bir erkek için kendini üzmezsin. Gelip kendim görmek istedim." Sana'ya burukça gülümsedim. Ben de bir erkek için üzüleceğimi düşünmezdim. Aşk olayları saçma gelirdi. Hormonlardan ibaret bir saçmalık diye düşünürdüm. Ama gelin görün ki onun için yanıp tutuşuyordum.
"İkisini de kaybettim," diye mırıldandım gözümden akan bir damla yaşı silerken. Onunla tanıştıktan sonra daha da zayıf düşmüştüm sanki. Her şeye ağlama potansiyelim vardı. Daha da değişmekten korkuyordum.
Sana da camın önüne oturdu. Bana dönerek kahverengi rujlu dudaklarını birbirine bastırdı.
"Vilde bizim en güçlümüz, onunla konuşursan seni anlayacaktır. Hatta bence William'ı gerçekten sevmediğinin o da farkında. Sadece ilk olayından dolayı kafasını takmış olmalı." William'ı tanımazken bile böyle olduğunu düşünüyordum yani Vilde'nın ona kafayı takmış olduğunu, belki de doğruydu. Belki de onunla konuştuğumda beni anlardı ve bende ikisini kazanmak için elimden geleni yapardım.
"William'a gelirsek eğer bize yalan söyleyecek kadar değerliyse neden onu öpmek yerine burada oyalanıyorsun ki?" Kafamı iki yana salladım. Vilde onaylamadan böyle bir şey yapamazdım.
Kafamı tekrar pencereye çevirdiğimde Chris'e doğru yürüyen William'ı gördüm. Ve onun yanındaki dudak emici kızılı. Tırnaklarımı avcuma geçirirken sinirden alevler fışkırdığını düşündüğüm gözlerimi Sana'ya döndürdüm.
"Sikeyim, beni çoktan unutmuş gözüküyor."
William olmadan bölüm yazmak hiç eğlenceli değil;( O yüzden birkaç William'sız bölümü bu hafta içinde atıp bir an önce güzel bölümlere geçmek istiyorum.
Biraz vote ve yorum göreyim direk yeni bölümü yayınlamayı düşünüyorum. Sizi seviyorum,xoxo.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
asshole • noorhelm
Historia Corta"Call me what you want." "I choose to call you asshole." Tüm hakları Noora'nın kırmızı ruj kabının içinde saklıdır. 15.06.17 - 26.08.17