Tam Cuma 21.21
Her şeyin en özeline layık size ithafen;
Buraya kadar okuyanlara teşekkür ederim. Sizi seviyorum, xoxo.
Ayaklarım parti günü gittiğim eve doğru koşarken kitaplardaki mutlu sonun bu olduğunu düşünüyordum. Bu bizim mutlu sonumuz sayılmazdı ama mutlu başlangıcımızdı. William ile Noora artık aynı cümlede yan yanaydı. Batı'ya özgü "ve" bağlacı bireyselliğiyle değil, birbirimizin içinde erimemizi anlatan Doğu'ya özgü "ile" bağlacı ile yan yanaydık.
Evinin önüne geldiğimde saçlarımı geriye doğru atarak kapıyı çaldım. Dudaklarımı yediğim sürelerin sonunda kapıda üstsüz bir William görünmüştü. Beni görünce şaşırsada kendini toparlayarak her zamanki parlak gülümsemesini sundu.
Bu haliyle üzerine atlayabilirdim. Artık beni tutan da yoktu. Aramızdaki engeller kalkmıştı ve işte karşı karşıyaydık.
"Seni beklemiyordum," dedi elini saçlarına atıp karıştırırken. Bu haliyle nasıl mükemmel gözüktüğünün farkında mıydı acaba?
"Aslında bekliyordun Willhelm. Bütün bu süre boyunca beni bekledin. Ve benim tek yaptığım şey senden kaçmaktı. Ama artık buradayım. Yolumun sonundaki beyaz ışıkta." Gülümsemesi derinleşirken aramızdaki mesafeyi kapatarak dudaklarına bir öpücük bıraktım. "Seni seviyorum, Willhelm. Çok seviyorum."
Kurduğum cümlelerden sonra dudaklarımızın kontrolü William'a geçmişti. Ellerimizi kenetledikten sonra alnını alnıma yasladı. "Çok seviyorum, Noora Amalie Saetre. Hem de öyle böyle değil."
Şu anı bir kavanoza saklama imkanım olsaydı keşke. Bana öyle bakarken ona aşık olmamın başıma gelen en güzel şey olduğuna yemin edebilirdim. O başıma gelen en güzel hatamdı. Bütün o nefret mesajlarının, kaçmaların, söylemlerin beni buraya getireceğini hiç tahmin etmezdim. Hayat şaşırtmayı seviyordu.
Bir kitapta okumuştum. Hayatın biz planlar yaparken başımıza gelenler olduğunu söylüyordu. Öyleyse benimki William'dan ibaretti. Çünkü planım dışında gerçekleşen tek şey William'dı.
Beni kucağına aldığında gülerek boynuna tutunmuştum. Etrafında döndürerek yatak odasına ulaştık. Bedenim soğuk çarşafla birleşirken William'ı da yanıma çektim.
"Seninle tanıştığımdan beri bunun hayalini kurdum," dedi burnunu boynuma sürterken. Huylandığımdan kafasını iterek kendimi geri çektim. Bu sefer de karnıma sarılmıştı. Ellerimi uzatıp saçlarıyla oynamaya başladım.
"Willhelm biz Modigliani ve Jeanne değiliz. Elbet bir gün bir şekilde yan yana gelecektik."
"Sevgilim olsan bile bana Willhelm demeyi kesmeyeceksin öyle değil mi?" Derin bir nefes alarak kendimi az sonra yapacağım itirafa hazırladım.
"Adını bilerek yanlış söylüyordum. Belki benden uzaklaşırsın diye."
Gülerek kafasını karnımdan çekti ellerinin birleştiği noktaya yattı. Tepkisinin sadece gülmekten ibaret olması beni şaşırtmıştı. Daha çok sitem cümlesi bekliyordum.
"Buna rağmen bırakmadım peşini. Sırf bunun için bile beni milyonlarca kez öpmelisin. Bana borçlusun ve bu borç ömrünün sonuna dek sürecek."
*
Sana koşarak yanımıza geldiğinde konuştuğumuz konuyu bırakarak ona dönmüştük. Oldukça sinirli gözüküyordu. Ve biraz da çaresiz.
"Neyin var?" Bakışmayı keserek sonunda Eva bu soruyu sorabilmişti. Bankta bıraktığımız boş yere oturarak elini yanağına dayadı.
"Konu Yousef. Onu bir kızla gülüşürken gördüm."
Gülerek sordum. "Ve?"
"Anlasanıza." Christina şaşkınlıktan neredeyse banktan düşecekti. Sana ve birinden hoşlanmak? İkisini aynı cümlede geçirmek bile zordu.
Vilde şaşkınlıktan açılmış dudaklarını zar zor kapatarak konuşmaya başladı. "Sana'yı tanıdığımdan beri ilk defa birinden hoşlanıyor. Üstelik gerçek bir erkek. Anlıyor musunuz?"
"Kızlar bana yardım etmelisiniz," diyen Sana'nın elini tuttum. O hep bize destek olmuştu şimdi ise sıra bizdeydi. "Öyleyse onun dikkatini çekmenin bir yolunu bulmalıyız."
Aniden aklıma gelen fikirle Sana'ya gülümsedim. Bizim hikayemiz böyle başlamıştı. Onlarınki de böyle başlardı belki.
"Ona nefret mesajları gönder. Eğer bir şekilde konuşursanız adını yanlış söyle. Denendi ve onaylandı."
Kızlar kahkahaya boğulurken gözüm Vilde'ya kaydı. O da gülüyordu. Her şey düzelmişti. Russ grubumuz hala tam bir şekilde devam ediyordu. William yanımdaydı. Başka ne isterdim ki?
Beklediğinde, onca zorluğa katlanarak sabırlı olduğunda mutluluğun geleceğini öğrenmiştim. En dipte olduğunda bile umut vardı. Bok gibi hissettiğin anlar geçiciydi. Onların sonunda kavuştuğun mutluluğun anıları ise sonsuza dek seninleydi.
Hayata tutunuyordun bir şekilde. Kimsenin yardımına ihtiyacın yoktu. Kendin kendinin halatı olup dipten çıkarıyordun kendini.
Yolun sonuna geldim dediğinde ise vardığını fark ediyordun istediğin yere.
Çünkü her kötülüğün sonunda bir iyilik vardı aslında.
Biz iyiliğimizi bulmuştuk.
Olmak istediğimiz yerdeydik.
Hikayemiz bitmişti.
Ya da yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
asshole • noorhelm
Conto"Call me what you want." "I choose to call you asshole." Tüm hakları Noora'nın kırmızı ruj kabının içinde saklıdır. 15.06.17 - 26.08.17