2.Bölüm:
Yanımdaki kişinin huzursuzca kıpırdanmasıyla gözlerimi kırpıştırıp açtım. Ve... aman tanrım! ben napmıştım böyle, şuan Berke'ye sıkıca sarılmış ve bir bacağımı üstüne atmış şekilde duruyordum, ve Berke bana bakıyordu! şaşkınca!
hemen kendimi toparladım ayağımı üzerinden çektim ve ondan olabildiğince uzağa kaydım. ''Şey Berke pardon ben biraz deli uyurumda ne yaptığımı bilmiyordum çok pardon'' dedim kızarıp bozararak.
Berke bu halime güldü, ''önemli değil Alev, neredeyse alev alacaksın biraz sakinleş, kızarmışsın'' yaptığı bu kelime oyunu sinirimi bozsada çok komikti ve dayanamayıp kahkaha attım. Evet ben kahkaha atabiliyordum, dün gece söylediklerim lafın gelişiydi ama bir bakımada gerçekti çünkü ben sadece Berke'nin yanında gülüyordum onun dışında 3 aydır kimseyle kıkırdaşıp eğlenmiyordum. Zaten bunu yapabileceğim kim vardı ki? doktorumuzun 35 yaşındaki asistanı Aysel teyze mi? Etrafımda annem, doktorlar ve ilaçlar dışında kimse yoktu birde Berke vardı ama o da sabah erkenden okula gitmek zorundaydı, yani anlayacağınız haftanın 5 günü annemin yanında durup ona moral vermek dışında hiç bir şey yapmıyordum. Berke'nin bir cevap beklediğini hatırlayınca sanki mümkünmüş gibi dahada kızardım.
''şey peki hadi kahvaltıya inelim o zaman''
''çıkarsan giyinebilirim Alev?'' bunu beni güldürmek için söylemişti ama ben şu an kızarmaktan ölüyordum!
''ah, peki aşağıda görüşürüz.'' deyip odadan fırlarcasına kaçtım. Üzerimdeki ayıcıklı pijamalara bakıp bir kez daha utandım ve üzerime günlük giysiley geçirip aşağıya indim. Berke okul kıyafetlerini giymiş geç kalmamak için ağzına reçelli ekmek tıkarken annem son 3 aydır her zaman olduğu gibi ruhsuz bir şekilde karşı duvara bakıp yemeğini yiyordu ve doktorumuz -adını hatırladım sanırım Engin Bey'di- anneme endişeli bakışlar atarak önündekinin ne olduğunu bilmeden yiyordu, nerden mi anladım? acı bir şekilde öğrendiğimiz üzere doktorumuz Engin bey'in süte alerjisi vardı ve şu anda sıcak sütü ağzına götürüyordu.
hemen atılıp '' Engin bey durun! elinizdeki çay değil süt!'' dedim bağırarak
''Ah bende diyorum çay ne çabuk soğudu, teşekkürler Alev hem ben sana kaç kere diyeceğim bana engin bey deme diye engin amca de lütfen sonuçta 3 aydır aynı evde kalıyoruz!''
''Ah, peki engin be- yani engin amca'' diyerek toparlamaya çalıştım kendimi
sıcak bir şekilde gülümseyerek ''aferin'' dedi.
Berke biz bunları konuşurken arada yanağımı öpüp görüşürüz diye mırıldanarak kaçmıştı bile. Son sınavından düşük aldığı için Engin amcaya gözükmemeye çalışıyordu. Düşüncelerimi bozan acı bir öksürük oldu. Anneme baktığımda içtiği çay burnundan gelmişti ve hala boğazı yırtılırcasına öksürüyordu. Yardımcımız koşarak geldi ve elindeki bezi engin amcanın eline tutuşturdu. Engin amca'da beklemeden annemin burnundan akan çayları silmeye ve bir eliyle sırtını ovmaya başlamıştı bile. Ben mi? bütün bunlar olurken olduğum yerde tepinip ''anneme yardım edin'' diye çığlık atıyordum. O an anneme birşey olacak diye çok korkuyordum çünkü. 1-2 dakika sonra annem düzeldi engin amca'da son kez yüzünü temizleyip ona iyi olup olmadığını sordu. Annem ruhsuz bir şekilde başını sallarken gözlerim doldu, onu çok seviyordum ama ölecekti, biliyorum işte ölecekti. Gözlerimin önünde ölürken ben ne yapacaktım? bu düşüncelere daha fazla dayanamayarak koşarak annemin boynuna atladım. 3 aydır benimle tek kelime konuşmayan annemde bana sıkıca sarılmıştı, biz sarılırken engin amca ve yardımcılar mutfaktan sıvıştı ama biz hala 3 ayın büyük özlemiyle sarılıyorduk. Sonunda ondan ayrıldım ve hıçkırarak ağlarken ''Se-seni çok seviyorum anne'' demeye çalıştım.
''biliyorum tatlım, biliyorum bende seni seviyorum. Ama sende biliyorsun değil mi? görüyorsun ne kadar az zamanım kaldığını. Hatta ben şu an bile hissediyorum yavaş yavaş öldüğümü. Ama ne olur unutma tatlım seni çok seviyorum. odamda komodinin ilk çekmecesinde bir mektup var ve vasiyetim. bütün param herşeyim senin yavrum seni çok seviyorum'' ve ben ne olduğunu anlayamadan annem birden yere yığıldı.
En acı çığlığımı koparıp ''Anne! bırakma beni anne! anne! seni seviyoum! beni bırakıp gitme nolursun anne!!'' Bağırmaya başladım, sürekli buna yakın şeyler söylüyordum. Odanın kapısı birden açıldı ve içeri engin amca ve yardımcılar girdi.hemen annemin yanına çöktüler, yardımcılardan biri elime bir telefon tutuşturup ''Ambulansı ara!'' dedi bağırarak hemen söyleneni yaptım ve ambulans çağırdım. Ama ağlamıyordum sadece şok olmuş bir şekilde annemin bembeyaz olmuş bedenine bakıyordum.
Kısa süre sonra ambulans sesleri geldi ve kapı kırıarak açıldı hemen iki görevli koşup annemi sedyeye bindirdiler ve ambulansa bindikleri gibi yola çıktılar. Onları engin amcanın arabısyla takip ettik. Engin amca bir yandan araba sürüp bir yandan da telefonda Berkenin öğretmeniyle konuşup, oraya bir şoför yollayacağını ve Berke'yi okuldan alacağını söylüyordu. Hastaneye ambulansla hemen hemen aynı zamanda geldik ve içinde çığlıkların yankılandığı hastane koridoruna bir adım attık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Seninle Güzel
Romance''Se-seni seviyorum anne'' ''Biliyorum tatlım, bende seni seviyorum'' ve daha ne olduğunu anlamadan annem yere yığıldı. Acı bir çığlık attım. ''Anne! Seni seviyorum anne! lütfen beni bırakma! anne!'' bağırmaya başladım. Kapı açıldı ve içeri doktor g...