10. Bölüm:
Gözlerimi açmaya çalıştığımda bir odada olduğumu ve yanımda birinin yattığını farkettim. Açmaya çalıştım diyorum çünkü gözlerim ağlamaktan şişmişti ve sadece biraz açabiliyordum. Yanımdaki kişinin Rüzgar olma ihtimali aklıma gelince birden yataktan fırladım, Rüzgar beni şiş gözlerle görmemeliydi! Ellerimle yoklayarak zorla tuvaleti buldum ve yüzüme su çarptım, aynadaki yansımamı görebilecek hale gelmem de iyi birşey sayılır ha? Lafımı geri alıyorum, keşke görmeseydim, gözlerimi oysam daha iyiydi!Ben aynadaki hortlak yansımama bakakalmışken kapı iki kere tıklatıldı ''Benim!'' diye bağırarak karşılık verdim. Az sonra ayak sesleri duyuldu ve Rüzgar gitti. Onun gittiğini duymamla aynanın yanında duran tarağa yapışmam bir oldu, saçlaırmı hayatım buna bağlıymış gibi taramaya başladım. Ne yani horoz gibi kafaylamı gezseydim? Sonra aynanın sol tarafında küçük bir makyaj çantası gördüm ve hemen elime aldım içini karıştırdım ve siyah göz kalemi, likit, rimel, allık ve şeftali tonlarında parlatıcıyla karşılaştım. Yüzüme renk gelmesi için allık sürdüm rimel ve likitten sonrada parlatıcıyı sürdüm ve aynadaki yansımama baktım. İşte şimdi insana benziyorsun kızım! İç sesimi takmadan son kez aynadaki yansımama bir bakış attım ve dışarı çıktım. Karşılaştığım manzarayla zank! diye durdum.
Oha... oha ve birdaha oha! Hatta çüş! O baklavaları yapmak en az iki yılını almıştır! Sanırım neden bahsettiğimi anladınız, karşımda tişörtünü giymeye çalışan ama beni gördüğü için heyecandan kol kısmına kafasını sokan bir Rüzgardan bahsediyoruz. Beni gördüğünde telaşa girdiğini anladığımda ellerimle yüzümü kapattım ama gülmedende edemiyordum. Önce ufak kıkırtılarla başladım ve sonra dayanamayıp dünyanın öbür ucunun bile duyduğundan emin olduğum kahkamaı patlattım. Rüzgarda tişörtüyle olan savaşını kazanınca bana katıldı. Ama bir terslik hissediyordum çünkü dün yaşadığım şeylere bakarsak çok dengesiz hareket ediyorum. Sahiden? dün çok kötü şeyler yaşamıştım ve şimdi kahkaha atıyordum, cidden, üst üste yaşadığım bu olaylar sanırım sinirlerimi bozuyordu. Rüzgarda bunu anlamış olacak ki gülerken düştüğü -yuvarlandığı- yerden kalktı ve yanıma geldi
''Hey, iyi misin?'' yumuşakça sorması gözlerimin dolmasına neden olmuştu, neden bilmiyorum tamam mı!? Sanırım deliriyorum.
''İyi mi olmam gerekiyor? Önce annem öldü, sonra aşık olduğumu sandım ama aslında kandırılmışım, sevgilim benden sır sakladı ve şuan tanımadığım biriyle bir otel odasındayım. Başıma gelmeyen kaldımı!!'' istemeden sesimi yükselttim ve Rüzgar bir adım geri çekilmek zorunda kaldı. Onu korkuttum mu yoksa? Bu tereddütümü fark edince tekrar bir adım bana yaklaştı ve bana sarıldı ama ben ona sarılmadım. Zaten herşey Berke'nin beni teselli etmek için sarılmasıyla ve beraber uyumamızla başlamamış mıydı? Bunlar aklıma gelince Rüzgarı geri ittim o bana şaşkınca bakınca kendimi bir açıklama yapmak zorunda hissettim
''Şey... ben bunu istediğimi sanmıyorum'' dedim üzgün gözlerine özür dileyerek bakarken
''önemli değil'' diye mırıldandı ve devam etti ''Ben... ben anneni bilmiyordum yani şey olduğunu... şey...'' o böyle saçmalarken kendimi bile şaşırtan soğuk sesimle araya girdim
''Öldüğünü'' o bana şaşkınca bakarken devam ettim ''annenin öldüğünü bilmiyordum demek istedin heralde.Her neyse şimdi kahvaltı yapabilir miyiz? Çok açım da.'' ona zoraki bir gülümseme gönderince oda mesajı aldı ve konuşmayı uzatmadı. Birlikte aşağı indik ama ancak öğle yemeğine yetişebilmiştik, malum ben öküz gibi uyurum. Ama sanırım Rüzgarda öküz gibi uyuyor, benden sonra kalktığına göre? ''tuzu uzatır mısın?'' ''beğendin mi?'' gibi zorunlu konuşmalar haricinde kahvaltıda hiç konuşmadık kahvaltı bitincede odaya geri çıkmaya karar verdik. Başka ne yapacaktık ki? Sanki tatile gelmiş gibi dışarı çıkıp havuza falan mı girecektik? Otel odasına geri döndüğümzde ikimizde televizyonun karşısına geçtik ve mal mal reklamlara bakmaya başladık. Aramızda bir gerginlik vardı, neden olduğunu bilmiyordum ama vardı işte. Bu gerginlikten kurtulmak için ağzımı açtım
''Şey..'' aynı anda konuşmamız ikimizinde gülümsemesine neden olmuştu
''Sen başla'' dedi rüzgar
''Tamam, ben şey diyecektim. Eve ne zaman gideceğim?'' aslında amacım bir espri yapıp ortamı yumuşatmaktı ama ağzımdan bunların çıkmasına mani olamamıştım
''eve mi gitmek istiyorsun?'' bu sorusuna şaşırdım, gitmemi istemiyor muydu?
''sonsuza kadar burada kalamam değil mi? Aslında Engin amcaların evindede kalamam bu yüzden heralde eşyalarımı oradan alıp kendi evime geri dönerim'' o anda tahminen konuşmama reğmen bunun iyi bir fikir olduğunu fark ettim. Sonuçta engin amcalarda kalamazdım değil mi? Hergün Berkeyle karşılaşmayı yüreğim kaldırmazdı.
''tamam o zaman aşağı inelim ve bir taksi çağıralım?''
''Sen?'' sorusunun cevapsız bırakarak onu sordum çünkü merak ediyordum gidecek bir yeri var mıydı?
''Ben uyuşturucu bağılmısıyımya hani, gidecek bir yerim yok evden kovuldum. Ama ömür boyu otellerde kalacak kadar param var'' bunu söylerken acı aci gülümsemişti, kalbimin ezildiğini hissettim
''özür dilerim'' diye birşeyler mırıldandım, sonunda bunu yapan benim eski sevgilimdi değil mi?
''senin suçun yok ki, herşey Berkenin suçu. Benden gerçekten nefret ediyor olmalı'' sonlara doğru sesi kısılmıştı. İşte o an anladım Berke ona ne yaparsa yapsın o hala üvey kardeşinin onu sevebileceğini düşünüyordu, şimdi çıkıp özür dilese düşünmeden affederdi onu. Benden bile masumdu. Berkenin gerçek yüzünü söyleyip onu üzmek istemediğim için birşey söylemedim. Umut iyidir, Berkenin onu sevebileceğini umut edebilirdi.
''şey ben gideyim o zaman'' dedim ve ayaklandım. Hazırlanıp otel odasından çıktık, asansörde çok sessizdik, sanki bana birşey söylemek istiyor gibi ağzını birden açıyor ama sonra hemen kapatıyordu. Tabii benim görmediğimi umarak, ama tabiki görüyorum. Sonunda kapının önüne geldiğimizde boş boş dikilmeye başladık, ne yapacaktık ki? Bir garip hissediyordum kendimi, sanki daha önce buraya gelmiş gibi. Rüzgar elini cebine attı ve biraz para çıkardı ben itiraz edemeden elime sıkıştırdı, anlamsız bakışlarımı görünce açıkladı
''taksi parası. Yürüyerek gitmek istemezsen tabii?'' işi şakaya vurmuştu ama gülecek hatta sırıtacak halim bile yoktu. Hiçbirşey söylemeden resepsiyondaki kızdan taksi çağırmasını istedim, otelin tam yerinie sordum ve o an hatırladım. Buraya gelmiştim ben, annemle beraber. O hasta olmadan önce. Eskiden çok iyi anlaşırdık anne-kız değilde kanka gibi konuşurduk ve birbirimizin esprilerine gülerdik. Sonra ileride bir kafe görünce daha iyi hatırladım. Tam orada, biraz uzağımdaki masa. Orada oturup şakalaşmıştık, gülüp eğlenmiştik. Eskiden. O lanet şeyden önce.
''Hey! Hey Alev!'' önümde sallanan elle kendime geldim. Rüzgar bana korku ve endişeyle karışmış gözleriyle bakıyordu.
''daldın gittin, birşey mi oldu?'' ilerideki 'o' masayı işaret ettim. Şimdi iki sevgilinin oturduğu masayı. Rüzgar bana anlamsızca baktı
''yoksa eski sevgilin falan mı?'' bu soruya çok şaşırdım. Ve masadaki çocuk kıza kendi elleriyle pasta yedirince istemsizce yüzümü buruşturdum ama çocuk beni takmadan yanındaki kızı elleyip durmaya devam etti. İnşallah o mozaik pasta boğazında kalır pislik, azgın herif. Allahın aç gözlüsü, hayatında hiçmi kız görmedin? İç sesime ilk defa katıldım. Boğul inşallah. Sonra Rüzgarın cevap beklediği aklıma gelince ona döndüm
''hayır Rüzgar saçmalama! Berke benim ilk sevgilimdi''
''ilk deneyimini öyle biriyle yaptığın için üzgünüm'' cidden üzgün görünüyordu
''önemli değil'' diye mırıldandım.
''Berkenin yerinde ben olsaydım şuan burada olmazdın'' Rüzgarın kendi kendine mırıldandığı şeyi duyunca gözlerimi pörtletmemek için kendimi sıktım, duyduğumu bilmesini istemiyordum. Tam ağzımı açıp konuyu değiştirecekken birden bir korna sesi duyuldu. Kafamı çevirip baktığımda taksinin geldiğini gördüm. Rüzgara hiçbirşey deme fırsatı vermeden hızlıca ona sarıldım ve yanaklarından öptüm sonra suratına bile bakmadan direk kendimi taksiye attım ve sonunda tehlikeli bölgeden çıkınca derin bir nefes aldım. Taksiciye kendi evimin adresini verdim ve arkama birkez bile bakmadım. Uzun bir yol olacağından kafamı cama yasladım ve gözlerimi kapattım.
Sonunda herşey bitti. Evime dönüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Seninle Güzel
Romantizm''Se-seni seviyorum anne'' ''Biliyorum tatlım, bende seni seviyorum'' ve daha ne olduğunu anlamadan annem yere yığıldı. Acı bir çığlık attım. ''Anne! Seni seviyorum anne! lütfen beni bırakma! anne!'' bağırmaya başladım. Kapı açıldı ve içeri doktor g...