'25 Mart
*Luhan bugünden itibaren bir hafta okula gelmedi.'
Sehun yaslandığı pencere pervazında elindeki mektubu okurken tüm içtenliği ile düşünmüştü. " Şimdi düşününce Luhan'ın kardeşi öleli bir buçuk ayı geçti. Sorun yok. Gelecek değişmeye başladı. Kurtarabilirim. Luhan'ı ve gelecekteki kendimi..."
......
"Günaydıın!" Sınıf kapısından gelen Luhan'ın sesiyle herkes ona dönmüştü. Sehun karşısında gördüğü Luhan ile şaşkınca kısa olanın adını mırıldanmıştı. Karşında ıslak gömleğiyle dikilen Luhan... Kusursuzdu.
"Şemsiyen nerede seni şaşkın?" diye sordu Baekhyun. Luhan sırıtarak elini ensesine attı. "Ben yoldayken halen çiseliyordu."
"Aptal ya." Jongin tüm şebekliği ile söylediğinde Kyungsoo ıslak kafasına bir şaplak attı. "Diyene bak. Sanki sen çok farklısın."
'2 Nisan
*Sabah çok fazla yağmur yağıyordu. (Öğleden sonra hava açıldı.) Luhan şemsiyesini unuttuğu için sırılsıklam geldi. O an için yanımda sadece mendil vardı. Kurulanması için ona verdim. Keşke havlum olsaydı...'
Sehun çantasından çıkardığı mavi renk (yn/mavi*-*) havluyu yanına gelen Luhan'a uzattı. Luhan eline uzatılan havluya şaşkın bir gülümseme ile baktı. "Vay canına çok büyük. Teşekkürler Sehun." Luhan minnettar bir gülümseme ile havluyu aldı. Mavi pamuklu havluyu yüzüne sürerken leylak kokusu burnuna dolmuştu.
"Sehun, kanka bana yok mu?" diye sordu Jongin ve kafasına bir şaplak daha yedi Kyungsoo'dan. "Ben sana sabah demedim mi? Çıkarken şemsiye al diye."
Jongin dudaklarını öne büzüp şirince baktı sevgilisine. "Ama Sooie unuttum. Seni alacağım diye aceleyle çıkmıştım. Sonra bir baktım sen çoktan gitmişsin." Kyungsoo bu şirin görüntü karşısında az da olsa yumuşayarak tebessüm etti. "Evim senin yoluna ters istikamette. Gelmene gerek yok."
"Ama ben seninle birlikte okula gelmek istiyorum." Kyungsoo daha büyük gülümsedi. " O zaman ben seni alayım. Böylece bir şeyleri unutmadığından emin olurum." Tüm grup onları izlerken Baekhyun dayanamayıp sızlandı.
"Tanrım! Bizim SatanSoo'muz ne zaman aşk kuşu oldu?" yüzündeki hayal kırıklığı ile alnını sıraya yaslayıp iç çekti. Jongin duyduğu sözlerle birden kaşlarını çatıp Baekhyun'un sırasına elini indirdi.
"Nerden sizin Soo'nuz oluyormuş? O benim!" Chanyeol koca bir kahkaha patlatıp sırasına oturdu. "Ne kadar sevgilisini sahiplenen bir JongJong!" herkes ona katılıp gülüşmüştü. Bu sırada havlu ile işi biten Luhan Sehun'a baktı.
"Havluyu yıkayıp sana geri veririm." Dedi. Sehun yanaklarında oluşan tatlı bir kızarıklıkla başını iki yana salladı. "Gerek yok. B-ben..."
"Ah bana mı veriyorsun? Teşekkür ederim." Luhan dalga geçerek havluyu daha sıkı kavradı ve yanağını yumuşak yüzeye bastırdı. Sehun şaşkınlıkla gözlerini açmıştı. Luhan şuan oldukça sevimli görünüyordu. Havluyu öylede alabileceğini söyleyecek olmasına rağmen Luhan'a uydu ve gülümseyip başını salladı. Sonra önüne döndü. Yüzündeki gülümsemeyi silmeyi başaramıyordu. Gerçi bunu istediği de meçhuldü.
"Bugün eve birlikte dönelim mi? Sınavlar yaklaştı diye antrenmanlar yok." Sehun Luhan'a dönüp başını salladı. "Hep birlikte dönebiliriz."
Ancak arkadan Baekhyun itiraz etti. "Olmaz bugün işlerim var." Ardından Kyungsoo Jongin'in elini tutup başını iki yana salladı. "Bizde anime izleyeceğiz. Hemen eve gideceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What If I Said "Don't Go!"
Short StoryOrange adlı animenin Exo uyarlamasıdır. Dearlittlelu itiharla sunar. İyi okumalar dilerim... (BxB Yaoi fictir. Homofobik olanlar ve rahatsızlık duyanlar okumasın.)