Sehun iç çekip yanındaki boş yere baktı. Luhan neredeyse bir haftadır okula gelmiyordu. En son tanıştıkları gün eve dönerken görmüştü onu. Ertesin günden itibaren sadece Luhan olarak sesleneceklerdi ona. Aradaki resmiyet kalkmıştı. Ancak yeni çocuk daha geldiğinin ilk haftasında devamsızlık yapıyordu. İlk birkaç gün sorun etmemişti Sehun. Sonuçta Çin'den gelmişti Luhan ve taşınıyor olabileceklerini düşünmüştü. Ancak daha sonraki günler de gelmeyince meraklanmaya başlamıştı. Ev adresleri ve telefon numarası olmadığı için ne arayabilmiş ne de evine gidebilmişti. Sadece yanındaki boşluğa bakıp iç çekiyordu günlerdir.
"Luhan yine gelmedi mi?" diye sordu Baekhyun arkadan. Sehun kollarına yasladığı başını kaldırıp arka sıraya baktı. Cevap olaraksa sadece başını iki yana sallamıştı. "Bir şey olmuş olabilir mi ona?" Sehun hafif bir endişeyle sorunca Baekhyun öne uzanıp en yakın dostuna yaklaştırdı başını. Tek kaşını kaldırıp tuhafça sırıttı.
"Ne o Luhan'ı merak mı ettin?" Sehun panikle Baekhyun'dan uzaklaşıp "N-ne? Hayır, niye me-merak edeyim ki?" Baekhyun, panikleyen ve kızaran arkadaşına sadece baş sallayıp önüne döndü.
Luhan'ın okula gelmeyişi uzadıkça daha da endişe eder olmuştu Sehun. Çoktan ikinci hafta yarılandığında Luhan hala ortalıkta değildi. Yakında sınavlar başlayacaktı ve sıra arkadaşı hala yoktu. Günler sonra ilk kez aklına gelen mektupla beyninde şimşek çakmıştı. Belki gelecekteki kendisi bir şeyler yazmıştı bu konuyla ilgili. Eve gidince korkup çekmecesine koyduğu mektuba bakmayı aklına not etti. O gün, gün bir türlü bitmek bilmemişti. Ya da Sehun'a öyle geliyordu. Dakikaları saymak şöyle dursun saniyeleri saymaya başlamıştı.
Nihayet sabırsızlıkla beklediği çıkış zili çaldığında hiç kimsenin durdurmasına fırsat vermeden yerinden fırlamıştı. Okul merdivenlerini atlayarak inip fişek gibi çıktı okuldan. Koşmayı bir an bile bırakmadan metroya geldi. Hemen bir bilet alıp dolu olan metroya bindi. Arkadaşlarını beklese muhtemelen bir sonraki metroya binmek zorunda kalacaktı. Buda eve daha geç gidip tüm gün merak ettiklerini geç öğrenmesi anlamına geliyordu. Gerçi onu nelerin beklediğini bilmiyordu. Kötü şeylerde yazılmış olabilirdi. Ya Luhan'ın başına bir şey gelmiş ve bunu geç okuduğu için geç öğrenmişse? Bu ihtimal, içinde bir yerlerde bir sızı başlatmıştı. Henüz bir gündür tanıdığı biri için bu kadar endişelenmesi normal miydi emin değildi. Ama işte endişeleniyordu ve bir an evvel öğrenmek istiyordu.
Metro yolculuğu düşüncelere daldığı için hemen bitince -tüm günün aksine- duraksamadan indi metrodan. Zaten metroya yakın olan evine koşmak yerine tempolu adımlarla ilerledi. Bir yandan da yakınlarda oturduğunu bildiği Luhan'ı arıyordu gözleri geçtiği sokaklarda. Bir ihtimal işte... Luhan hakkında bildiği az şeyden biri de evlerinin yakın olduğuydu ama adres yoktu. Neden bu kadar gizemli geliyordu Luhan Sehun'a? Çoğu şeyi bilmediği gibi bunu da bilmiyordu Sehun. Luhan tuhaf derecede gizemli görünmüştü şuan gözüne.
Yine düşüncelerle etrafta gezinen bakışlarıyla kısa sürede evine varmıştı. Ne yazık ki Luhan'ı görememişti. Ancak sorun değildi. Onunla ilgili şeyleri az sonra öğrenecekti. Kapıyı sabırsızlıkla çaldı. Elini zilden çekmeden ardı ardına basıyordu. Zamandan tasarruf olsun diye ayakkabılarını ayağından çıkarmış arkalarına basarak kapının açılmasını bekledi. Zil sesinden rahatsız olan annesi nihayet kapıyı açınca beklemenden içeri girdi. Zaten çıkık olan ayakkabılarını havada uçuşmalarına neden olacak şekilde savurup direk odasına koşturdu. Üzerindeki montu çabucak çıkardı. Çantasını da bir köşeye fırlatıp çalışma masasına ilerledi. Titrek eliyle çekmeceyi açıp kendisine 'Merhaba!' diyen mektubu eline aldı. Yavaşça masanın yanındaki yatağına oturup zarfı açtı ve kağıtları çıkardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What If I Said "Don't Go!"
NouvellesOrange adlı animenin Exo uyarlamasıdır. Dearlittlelu itiharla sunar. İyi okumalar dilerim... (BxB Yaoi fictir. Homofobik olanlar ve rahatsızlık duyanlar okumasın.)