Sehun elindeki kalemi hararetli bir şekilde kağıdın üzerinde gezdiriyordu. Aslında özellikle yazdığı bir konu yoktu sadece heyecanını bastırmaya çalışıyordu. Zihnine doluşan iki gün önce ki görüntüler kalbini eline düşürecekti. Saçma bir şekilde terlemesi de ayrı bir sorundu. Bu yüzden sık sık kağıdı sabitlediği elini kaldırıp alnında biriken terleri siliyordu.
"Luhan ne dinliyorsun?" yan taraftaki sırada oturan Jongin kulaklıklarıyla müzik dinleyen Luhan'a sorduğunda dikkati tamamen oraya kaymıştı Sehun'un. Kaçamak bakışlar atıp ikiliyi izliyordu.
"Ah anlayabileceğini sanmıyorum, Jong. Çince bir şarkı." Demişti Luhan yüzündeki muzip ifade ile.
"Hey bende Çince biliyorum bir kere." Diye çıkıştı Jongin ve kulaklığa uzanamaya çalıştı. "Bana da dinlet." Dediğinde Luhan kıkırdadı. Tanrım! Sehun oracıkta ağlayabilirdi. Ne kadar güzel bir sesti o öyle.
"Dinletsem mi?" Luhan hala Jongin'le oynuyordu ve Sehun kendi bile fark etmediği şekilde onlara dönmüştü. Luhan birden kendisine döndüğünde dünkü olaylar şimşek gibi beynine çakmıştı. Boynunda Luhan'ın yüzünü oraya gömdüğü zaman hissettiği sıcaklığı hissediyordu hala. Bedenine sarılan kollarını ve kulağının yanında işittiği boğuk sesini. Bunlarsa kızarmasına sebepti. Yanakları tabiri caizse domatese döndüğünde Luhan gülümsemiş ve kulaklığının tekini çıkarmıştı.
"Gözlerini yakaldım." Dedi sırıtarak ve bu Sehun'un daha fazla utandırmıştı. Gözlerini kaçırmak istiyordu ancak büyülenmiş gibi Luhan'a bakmaya devam ediyordu. Luhan elindeki kulaklığın tekini ona uzatıp "Dinlemek ister misin?" diye sordu. Ancak cevap beklemeden kulaklığı kulağında hissetmişti Sehun ve yanağına değen eli...
Çince müzik tek kulağından beynine yayılmaya başladığında Luhan konuşmaya başlamıştı.
"Çin'den gelen arkadaşımla olan randevumu iptal ettim." Dedi ve devam etti. "Onun yerine Chanyeol ile takılacağım. Bana pizza ısmarlayacak." Yüzüne yayılan sırıtışla sözlerini bitirdiğinde Sehun mutlu olmuştu. Bundan güzel haber olamazdı.
"Bu güzel." Diye söyledi Sehun. Onlar aralarında gülümseyip müziği dinlerken Yan sıradaki Jongin resmen masalarına yatıp "Bana da dinleeeet!" diye feryat etmişti. Sehun onun alnına bir fiske attığında Kyungsoo oturduğu sıradan kalkıp Jongin'in yanına gelmişti.
"Onunla uğraşmayı seviyorsun değil mi?" diye sorduğunda sorunun muhatabı Luhan'dı. Kısa olan gülümseyip başını salladı. "Çok eğlenceli."
"Benimle uğraşmak eğlenceli mi?" Jongin dudak büzerek sorup Kyungsoo'ya dönmüştü. "Sende mi?" sırıtan sevgilisi gördüğünde iyice surat asmıştı. Kyungsoo onun saçlarını karıştırırken Jongin dudaklarını iyice büzmüştü. Büyük gözlü çocuk onun dudaklarını parmakları arasına sıkıştırıp sıktı.
"Şunu yapmayı kesmelisin." Dediğinde gözlerinde parlayan ışık Jongin direk dudaklarını içeri çekmişti. Kyungsoo elini çekip omzunu pat patlayıp gülümseyerek sırasına geçmişti. Luhan'da eğlenerek onları izliyordu. Sehun'da Luhan'ı...
"Luhan'ın nasıl hissettiğini anlayabildim. Mektup sayesinde, bende değiştim."
..........
"*10 Haziran
*Beden eğitimi dersinde 100 metre koşusu yapılacak ve herkesin süresi kaydedildi.
*En hızlı olacak 6 kişi Atletizm Festivalinde bayrak yarışına katılacaklar.
*Luhan en hızlı koşucu seçildi. Bayrağı bitişe ulaştıracak, başı çekecek kişi oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What If I Said "Don't Go!"
Short StoryOrange adlı animenin Exo uyarlamasıdır. Dearlittlelu itiharla sunar. İyi okumalar dilerim... (BxB Yaoi fictir. Homofobik olanlar ve rahatsızlık duyanlar okumasın.)